3. BÖLÜM

420 42 115
                                    

Resmen sürgüne gitme sebeplerimden biriydi bu ikili. O gece yüzünden çok büyük bir ceza almıştım. Resmen ölümüm imzalanmıştı. Doğrudan ilişkileri yoktu olayla ama yine de o gece olmasa şu an okyanusu birbirine kalıyor olurdum.

Bu tekrar aklıma geldiğinde sınıfa geçip boş bulduğum ilk yere oturdum. Burada erkek bir insan oturmaması için Tanrı'ya yalvarmak dışında bir şey yapamayacaktım sanırım.

-Yerinde olsam oraya geçmezdim.

Min Yoongi'nin yanına oturabiliyor olması için ya salak ya yeni ya da yürek yemiş olması lazım. Kesin hem salak hem yeni. Nereden geldi acaba? Dönem ortasında okul değiştirmek neredeyse imkansız. Beceriksiz biri gibi de görünüyor.

Salak mı? Ne kadar zavallı varlıklardı bu insanlar. Daha ağzımı bile açmadan beni yargılamaya başlamıştı. Becerikli olup olmadığımı nereden bilebilirdi? Rahatsız olup kalkmıştım. En iyisi öğretmen nereye otur derse oraya geçmekti sanırım.

Yoongi ve 3 arkadaşı geldi. Hemen sonrada öğretmen. Tahtada duran bana bakmış ve gülümsemişti.

-Sen transfer öğrenci olmalısın. Ben matematik öğretmeniniz ve ayrıca sınıf öğretmeniniz Kim Joon Seo. Sen de kısaca kendini tanıt.

Ne diyecektim?

-Adım Lee Jae Rim. Zamanla tanışırız. İyi anlaşalım.

Kimseyle tanışmak istemiyordum. İnsanların düşünceleri beni geriyordu. O kadar acımasızlardı ki kimliğimi öğrendikleri an gözlerini kırpmadan beni teslim ederlerdi. Zaten sayımız çok azalmıştı. Türümüzü iyice tehlikeye sokamazdım. En iyisi sessiz sakin, aşık olmadan bir yıl geçirmekti. Sonra evime dönebilirdim.

Erkek insanlarla neden göz göze gelmemeye çalışıyorsun sorusunun cevabıydı aslında. Birini gerçekten tanırsam onu sevme olasılığım yükselirdi. Şu an her şey yolundaydı çünkü herkes fazla kötü gelmişti.

-Min Yoongi'nin yanına geç.

-Hayır.

Yoongi'nin sesi sınıfta yankılandığında kulağımı tıkamak istemiştim. Bağırmamıştı ama bağırsa daha az etki ederdi.

-Buna sen karar vermiyorsun. Jae Rim, sen geç.

Omuz silkip sıraya ilerledim. Bir insandan korkacak değildim.

-Kay.

Fazla mı sert çıkmıştı sesim? Acaba yanlış anlamış mıydı? Umursamamıştı.

Çantasını çektiğinde yanına oturdum. Bir anda çok yorgun düşmüştüm. Kafamı sıraya koyup gözlerimi kapadım.

Suya ihtiyacım vardı. Hem de hemen! Kendimi oyalamam gerekiyordu. Nedense bir anda kendimi Yoongi'nin düşüncelerini okurken bulmuştum. Bunu fark eder etmez odağımı değiştirdim.

Akıl okumanın avantajı kadar dezavantajı da vardı benim için. Avantajı: Kimin, ne için senle konuştuğunu bilirdin. Dezavantajı: Meraklı biriydim. Birini tanımaya başladıkça daha fazlasını isteme ihtimalim yüksekti. Tanıdıkça o kişiden hoşlanmaya başlardım. Sonra bir bakmışsınız ölmüşüm.

1. Son: Her şeye rağmen sana aşık olacak ve çok mutlu olacaksınız.

2. Son: Sana aşık olmayacak. Hislerine karşılık vermeyecek. Okyanusa dönmezsen öleceksin. Dönersen de ölü gibi yaşayacaksın. Acı çekecek ve belki dayanamayıp yunuslar gibi bir yerlere atacaksın kendini.

3. Son: Önce seni sevecek. Sonra kimliği öğrenince senden nefret edecek veya seni teslim edecek. Bununda ucu her türlü ölüm.

4. Son: Aşık olsam da olmasam da bir avcı -şu bizi bulmaya çalışan insanlara bu adı vermiştim.- beni bulabilirdi. Sonra deney yapa yapa öldürürdü.

Bu yüzden aşık olmak istemiyordum. Yüzde 25 bir şansım var ve hiç güvenmiyorum. Sürgündeyken balina görme olasılığım bile daha yüksek geliyordu bana.

-Çıkabilirsiniz.

Öğretmenin sesini duyduğumdan zorlukla sıradan kalktım. Neden sabah suya girmeyi akıl edememiştimki?!

Sınıftan çıktığım an tehlikeyi sezmiştim. Yine de hızlı adımlarla lavaboya gidiyordum. Tek düşüncem suydu. Ne olursa olsun su bulmam lazımdı.

Lavaboya gittiğimde elimi yüzümü bolca suyla yıkamıştım. Şimdi daha rahat hissediyordum.

Ellerimi peçeteye silip lavabodan çıktım. Koridorda yürüken tüm duyularım açıktı. Bir şey olacaktı. Bunu çok yakınımdan hissediyordum.

-Yumurta...

Kafama gelen yumurtayı fark ettiğimde hemen yana çekilmiştim. Yumurta duvara çarpıp kırıldığında kıza sert bir bakış atmıştım. Neden böyle bir şey yapma gereği duymuştu ki?

-Ne yaptığını sanıyorsun?
-Okula yeni gelen birine hoş geldin diyorum.
-Hoş buldum. Sanırım.

Yanındaki birkaç kız gülüştüğünde kafamı iki yana sallayıp sadece yanlarından geçmeye çalıştım. Tabi... Beni tutup itmeselerdi kesinlikle daha kolay olacaktı.

-Yanında yumurta var. Şu kız da da yılan yağı denen bir yağ var. Bir de sirke. Az önce kapağı açmaya kalktın. Amacın kavga mı? 

Dedim. Kavga kötü bir şeydi. Sırf Yoongi'nin yanında oturuyorum diye bunu yapmaları kadar saçma bir şey daha olamazdı sanırım. İki kız beni tutup yere düşürmüşlerdi. Ayaklarım hala çok güçsüz olduğundan kolayca düşmüş ve kalkamamıştım.

-Woah bakın burada kim varmış? Sejeong ve zavallı çetesi.

Bir kız yanımıza geldiğinde onunda bu kızlardan olacağını düşünmüştüm. Ama değildi. Onlardan nefret ettiğini içinden kötü dualar ettiğini duyabiliyordum.

-Kim Hana mı? Woah hemen seni koruyacak birilerini bulmuşsun.

Hana'ya baktım. O ise Sejeong denen kızı kolundan tutup itmişti. İtmesiyle Sejeong elindeki un paketini düşürmüştü. Hana unu yerden alıp inceledi. Umarım düşündüğünü yapma- Yaptı. Un paketini kızın kafasından aşağıya geçirdi. İşin kötüsü 3 saniye içinde müdür buraya gelecekti. 1,2,3!

-NELER OLUYOR BURADA?!

Hoş gelmişen Kim Hana! Yalnız ben yazarken bile içimin yağları eridi. Biraz monoton ilerleyecek ama sonrası için iyi planlarım var. Buraya kadar okuduğunuz için teşekkürler! Umarım sevmişsinizdir.

DENİZKIZI - MİN YOONGİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin