Namjoon, jin, hoseok ve jungkook jimin'e ağzı açık baktılar o Taehyung denen belanın başının altından çıktığına emindiler.
Jungkook'un içinden bağırmak geldi jimin'in yakasına yapışmak gerçekleri anlatmak istedi aslında hepsinin tek isteği buydu şu anda.
Jimin'i bu adamdan kurtarmak için her şeyi yapabilirlerdi.
Namjoon:"Kim? Kim? sizi öldürmek istedi"
Dördü birden jiminin üstünde gözlerini gezdirdi jin:" Bu kıyafetler kimin jimin? Neden tişörtünü ters giydin?"
Jimin'in yüzü anında kızardı
"Taehyung'un kıyafetleri bunlar"
Dördünün birden gözleri yuvarlarından çıkacak kadar açıldı hoseok'un gözleri kızardı ağlamayacaktı sinirden di akıllarına getirmek bile istemedikleri şeyi jimin'in üç kelimesiyle gözlerinin önüne getirdiler o görüntülere lanet ettiler.
Hoseok:"yanlış bir şey... yapmadınız değil mi?"
Hoseok'un sesi ilk defa bu kadar net, korkusuz ve sert çıkmıştı gözlerini kocaman açma sırası jimin de idi ne diyeceğini düşünürken dördü birden ayaklandı "yanlış bir şey yapmadınız demi!"dördü birden anlaşmış gibi ayağa kalkmış ve aynı cümleyi kurmuştu jimini çok seviyorlardı ve o... anne ve babasının ölümünden sonra onlara emanetti.
Jimin "o... benim sevgilim(!)" Sadece bunları diyebilmişti hepsi birden sinirden ne yapacağını şaşırırken etrafa vurmaya başladılar etraf harabe gibi olmuştu ama onlar bir harabenin altında değil üstlerine yıkılan bir dünyanın altında kalmışlardı hoseok'un ağzından "siktimin onun sevgilin olduğunu falan mı zannediyorsun gibi bir mırıldanma çıktı Jimin ne dediğini anlayamamıştı hoseok'un ama şuan da sorarsa boğazına yapışacakmış gibi hissetti ve vazgeçti jin elini yumruk yapmış şekilde "o pi-"
Jimin'in telefonu çalmaya başladı alıp baktığında bu numarayı tanımadığını anladı.
"Alo!"
" 'Aaahh' kapat çeneni aptal, sevgilin ellerimde jimin bugün ya 2 saat içinde buraya gelirsin ya da bu sevgilinin duyduğun son sesi olur adresi sana atıcam eğer gelmezsen dediğim gibi..."
Dıt dıt dıt ...
Jimin'in gözleri yuvarlarından fırlayacaktı öyle korkmuş öyle çaresizdi ki bu adamın sesi çok tanıdıktı ama düşündükçe başı ağrıyordu telefon ellerinden yavaşça kayıp düşerken aynı şiddetle jimin de yere düştü bu düşmek değildi düşmek yanlışlıkla olurdu bu âdeta hayata karşı güvenini,inancını,umudunu,sevgilisini ,kalbini kaybedişiydi onların gidişiyle yere atmıştı kendini, hyungları yanına toplanmış ne olduğunu soruyordu ama jimin onları duymuyor âdeta bitkisel hayata girmiş gibi gözlerini diktiği yerden çekemiyordu hayata karşı direncini kaybetmişti normalde sevgililer napacağım diye bağırır etrafı yıkar bağırır ama jimin o kadar güçsüzdü ki artık dayanacak gücü yoktu gözünden damlalar damlamaya başladı kalbi kanamaya başladı beyni atmamaya başladı organları iflas etmeye başladı midesi bulanmaya başladı gözlerinin içi kararmaya başladı bağırışlarını içine attı sevgilisinin yanan canının bağırışları... telefonuna gelen bildirimlerle irkildi jimin gelen konuma basarak ayağa kalktı koşmaya başladı hyungları arkasından gittiler ama belli etmediler jimin zamanla yarışıyordu şuan tüm arabalardan hızlıydı...
O kadar seviyordu ki onu
Kendinden nefret etti jimin onu orda bıraktığı için bu güçsüz adam sanki koştukça iyileşiyordu o herkesten farklıydı... o gerçekten eşsizdi namjoon:"lanet olsun iki dakikada nereye kayboldu" jinin arkadan "sağa dön bir tanem korkma " diyen sesi duyuldu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
either you or me? //vmin
Teen FictionJimin korkuyordu ellerinden, sevdiğinin saçları arasında gezen ellerinden çünkü o elleri ona sevdiğinin hayatını gösteriyordu öleceği zamanı... Karanlık çok seviyordu aydınlığı ama aydınlık sevmiyordu onu? Hep zıttındaydı. Karanlık her şeye rağmen...