Bir süre sonra karakola gelmiştik ve kimsenin sesi soluğu çıkmıyordu. Herkes çok sakindi - ya da herkes çok sakin gözüküyordu ama değillerdi-bende öyle gibi gözüküyorum eminim ki. Ama içimde bir huzursuzluk, bir karmaşa vardı sanki. Sanki kalbim bana 'bunu sen yaptın!', demeye çalışıyordu. İçim hiç ama hiç rahat değildi.
Sakin olmaya çalışarak polis ablanın biraz önünde yürümeye başladım. Hiç kimseye bir şey demeden beni bir odaya soktular. Sorgu odası... Ama bu oda filmlerdekiler gibi bir yer değildi. Evet, belli karanlık olabilirdi ama duvarlarda resimler vardı ve birkaç yerde yazı.
Resimde, elele tutuşan çocuklar vardı. Çok mutluydular. Tıpkı ben ve en iyi arkadaşım Eylül gibi. Duvarın bir kenarında ise ellerinde kelepçe olan çocuklar vardı. Tıpkı bana inanmayacakları zaman olacaklarda benim halim gibi...
Duvarın belirli yerlerinde ise şunlar yazıyordu;
"Sen çocuk ;eğer ki gereksiz, insanlara ve diğer canlılara zarar veren, kimsenin istemediği rahatsız edici şeyler, kötü sözler ve diğer insanların haklarına girecek bir şey yaparsan sonun böyle olabilir:", yazıyordu ve altında idam edilmiş, bol kanlı ve resmen çocukların psikolojisini bozacak bir resim vardı. O sorgu odası hiç aklımdan çıkmaz.Her neyse,odaya girdik ve oturmam için bir tabure gösterdiler. Kadın karşıma oturdu, Braat Pitt Çakması ise ayakta bana pis pis bakıyordu. Kadın başka bir kadındı ama ben neden fark etmemiştim bilmiyorum. Kadın, sarışın ve hatları oldukça belirgindi. Burnu küçük, gözleri elaydı. Üzerinde polis üniforması yerine göğüs dekoltesi olan deri ve oldukça dar görünen bir - ne olduğunu bilmiyorum açıkçası-kıyafet vardı. Altındaysa yine deri ve siyah olan ve yine oldukça dar görünen bir tayt vardı.
Kadın karşıma oturdu ve konuşmaya başladı;
"Evet küçük bey, neler oldu anlat yoksa az önce incelediğin duvarda ki şeyler senin de başına gelir. Bunu birçok kez yaptım. Hatta bir ara daha 5 yaşında bir çocuğu - nedenini bilmediğim halde- mahkemeye verildiği için idam etmiştim hemde çok mutlu ve zevk alarak. ŞİMDİ ANLAT! ", dedi. Ağlıyordum, çok korkmuştum. Ya ben yaptıysam ama hatırlamıyorsam?O zaman ne olacak? İçimden bir ses bana" işin bitti, güle güle Ateş! ", diyordu sanki. Ya da bana öyle geliyordu çok düşünmekten.Bütün bu düşündüklerimi umursamadan zihnimin bir köşesine savurdum ve anlatmaya başladım;
"O gün Muhittin Amca beni Eyfel'in altında bulup evine götürmüştü. Polis amca benim o akşam Muhittin Amca ile beraber kalacağımı ve ertesi sabah gelip beni alacağını sonra Çocuk Bakım Evi'ne götüreceğini söylemişti. Sabah kalktığımda üzerimde bir ağırlık hissettim. Gözlerimi açtığımda üzerimde Muhittin Amca 'nın ayakları vardı. Kalkmadan önce tiz bir şekilde bağırdım ama hiçbir şekilde tepki vermedi. Kalktığım zaman Muhittin Amca' nın yanına emekledim ve suratını bir ipucu bulabilmek için inceledim. Sonra nabzını ölçtüm... 😶 Atmıyordu. Çarşafta bir şey vardı ve kırmızıydı. Muhittin Amca'nın göğsüne baktığımda kan vardı... Sonra polis amca ge..."
" Tamam, bu kadar dinlediğimiz yeter. Şule, al şu çocuğu, Çocuk Bakım Evi'ne götür. ", dedi Fransızca. Evet kadın Türktü.Beraber karakoldan çıktık ve çakıl bir yolda yürümeye başladık. Bu yolun etrafı çam ve çınar ağaçlarıyla kaplıydı.Biraz ilerdikten sonra Şule durdu ve konuşmaya başladı;
"Bak Ateş, şimdi seni burada bırakacağım. Benim oraya gitmemem gerekiyor ve bunu komsere söyleyemem. Orada benim eski sevgilim var ve beni görürse öldürür. O yüzden seni burada bırakacağım ve senin yerine, seninle aynı bilgileri taşıyacak olan bir çocuğu başka bir polisle göndereceğim. Hem ben sana güveniyorum. Sen masum bir çocuğa benziyorsun. Hadi...git. Git ve uzaklaş ama önce Muhittin Amca 'nın evine git. Kapı açık. Boya sandalını al ve koşabildiğin kadar hızlı koşarak uzaklaş. Al sana biraz para vericeğim. Sakın boşa harcama ama kendi paranıda kazan. Görüşürüz Özgürlüğüne Giden Kuş... Görüşürüz. "
, dedi ve beni ilerlemem için itti hafifçe. Olayın şokunu daha atlatamamıştım ama yinede hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi koşmaya başladım. Taa ki arkadan bir silah sesi gelene kadar. Arkamı yavaş yavaş döndüm ve yerde kanlar içinde yatan ama artık Özgürlüğüne Kavuşmuş bir Kuş gördüm... Ama bu kuş neden ölmüştü ki?..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonbahar
RandomAteş, sokaklarda yatan, ekmek parasını insanların ayakkabılarını temizleyerek kazanan, daha 16 yaşında olan bir genç ama Ateş' in çok büyük bir sırrı vardır ve bir süre sonra bu sır açığa çıkar. Tabiiki de Ateş bu macerada yanlız değil ; sevgilisi...