Multide Hazal var.
İyi okumalar:)
Annemin iki yanağından öpüp son kez sırt çantamı kontrol ettim. Portmantonun üstünden abimin bıraktığı parayı alıp cebime sıkıştırdım. İstememe rağmen her seferinde biraz bırakıyordu. Beni düşünmesi hoşuma gidiyordu.
Ayakkabılarımı giyip, askılıktan hırkamı aldım. Hava soğuktu ve kendime iyi bakmam gerekiyordu. Kapıyı açıp dışarıya çıkarken anneme baktım. Samimi gülümsemesiyle "Dikkat et kendine," dedi elindeki kitabı kapatırken. Bir yandan televizyon izlerken bir yandan kitabını okuyordu. Gülümseyip kapıyı kapattım ve dışarıya çıktım.
Bugün farklı hissediyordum. Bu his çok nadir kaplardı bedenimi, ama kötüye yormadım kafamı. Ellerime baktığımda soğuktan sapsarı olduğunu gördüm. Belki de hastalığımdan dolayıydı. İştahsızlığım yüzünden doğru düzgün bir şey bile yiyemiyordum.
Biraz ileride olan durağa yürümeye başladım. Çantamdan kulaklığımı çıkarıp kulağıma taktım. Slow bir müzik açıp ellerimi hırkamın cebine soktum. Yüzüme çarpan hava müzik eşliğinde beni başka bir dünyaya götürüyordu. Soğuk hava sanki insanın ruhunu yeniliyordu. Kafamın içi savaş alanıyken bir işle meşgul olmak çok zordu. Bu yüzden düşünmemek en iyisiydi.
Durağa geldiğimde boş kalan yere oturup saatime baktım. Otobüsün beş dakika içinde gelmesi gerekiyordu. Gözlerimi kapatıp müziğin akışına bıraktım kendimi. Bugün çok işim vardı. Kafede işim bittikten sonra hastaneye gidecektim. Sonra da Selayla buluşacaktım, uzun zamandır görüşmüyorduk.
Yanımda bir hareketlenme hissettiğimde gözlerimi açtım. İnsanlar yavaş yavaş gelen otobüse biniyordu. Ayağa kalktım ve önce insanların binmesini bekleyip en son otobüse bindim. Cebimdeki kartı çıkartıp okuttuktan sonra hızla cam kenarı olan bir koltuğa oturdum.
Geç kalıyordum. Bilerek mi şansımı sınıyordum anlamıyorum. Hiçbir zaman o evden vaktinde çıkamıyordum. Çıksam bile mutlaka bir yerde oyalanıyordum. Kendimi eve hapsetmek istemediğim için iki aydır bir kafede garsonluk yapıyordum. Abim çok fazla çalışmamı istemese de beni bir şeylerle meşgul etmek istediği için kabul etmişti. Güvenilir bir yerde çalışmamı istediği için de bir arkadaşıyla, yani patronumla konuşup kafede iş ayarlamıştı. Patron bu yüzden laf etmiyordu, yoksa çoktan fişimi çekerdi.
İstediğim durağa geldiğimde ayağa kalkıp geçmeye çalıştım ama yanımda oturan çocuk ayaklarını çekmemişti. Elimi kulaklığıma atıp bir tanesini çıkardım. "Geçebilir miyim?" dedim sert ama nazik olmaya çalışarak. Gözlüğünden dolayı gözlerini göremiyordum. Sinirlenmem onu mutlu etmiş ki kafasını geriye yaslayıp gülümseyerek eliyle geç işareti yaptıktan sonra ayağını çekti. Sessiz bir şekilde "Çattık ya," dedim ve önünden geçip otobüsten indim. Biraz yürüdükten sonra görüş alanıma çalıştığım kafenin girmesiyle kulaklığımı çıkarıp hırkamın cebine soktum.
Hızlı bir şekilde merdivenlerden çıkarken bir şeyi unuttuğum aklıma gelmişti. İlaçlarım... Unutmamam gereken en önemli şeyi nasıl unuturdum? Onlar benim susturucumdu.
Telefonumu çıkarıp abimi ararken aynı zamanda kapıdan geçip içeriye girdim. Sırtımda ki çantayı alıp önümdeki masanın üstüne koydum. İkinci çalışında açmıştı. "Söyle bücür," dedi gülerek. Gözlerimi devirip sol elimle garson önlüğünü alıp üstüme geçirirken konuştum. "Bücürünün sana ihtiyacı var. İlaçlarımı evde unutmuşum." dedim sesimi sevimli çıkarmaya çalışarak. Sinirlenecekti çünkü, biliyorum.
"Ya kızım sen beni deli mi ede-" deyip durdu. Sankinleşmek ister gibi biraz bekledi. "Neyse, birazdan orada olurum." deyip suratıma kapattı. Gördüğünüz gibi bana kızma süresi bu kadardı onun. Kıyamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORTAKAL SUYU
Teen Fiction"İddiayı kaybettin." dedi sakince, "Şimdi sana bir soru soracağım. Ve sen dürüstçe cevaplayacaksın." Gözleri gözlerime bakıyor ve bir yanıt arıyor gibiydi. Gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım. Bana bu kadar ilgili davranması bile garipken, bend...