Birinci Bölüm
Bir hikaye, okuyucuya nasıl daha ilgi çekiçi gösterilebilinir bilmiyorum. Bu yüzden ben hikayemi yalan bir şatafattan uzak tutup, olduğu gibi siz değerli okuyanlara sunacağım.
Ağacımın son yaprağı düşmeden evvel bir fidan yeşerdi. O fidan benim umudum oldu, mutluluk kaynağım oldu, hayallerim oldu, geleceğim oldu, ardından o fidan hızla büyümeye başladı. Ancak bu kısmı anlatmak için doğru vakit şu an değil. Bu nedenle o fidanı dikmekle anlatmaya başlayacağım.
Henüz yirmi bir yaşına yeni basmış bir kızdım. Annem, babam ve benden dört yaş küçük bir erkek kardeşimle Ankara'nın binalarla dolu bir sokağında yaşıyor ve hala eğitimime devam ediyordum. Ne kadar klişe ve günümüzde inandırılıcığını tamamen kaybetmiş olduğunu bildiğim halde bu detayı vermek istiyorum, henüz hiçbir erkekle yakın temasa geçmemiş, öyle ki gerçek aşkı tatmamıştım. Zaten henüz erken olduğunu düşünüyordum, daha doğrusu buna kendimi inandırmaya çalışıyordum.
Mutlu bir kızdım. Babasının biricik prensesi, annesinin en yakın arkadaşı. Hayatımdan çok memnundum, çok şanslıydım.
Üniversiteden yorgun döndüğüm bir günün akşamında annem odama geldi. Sakin bir şekilde, her zaman yaptığı gibi günümün nasıl geçtiğini sorarak benimle sohbet etmeye başladı. Ve bir süre sonra annemin ağzından bir cümle çıktı ve ben o cümleye her genç kızın yapacağı gibi ürkek bir heyecanla sarılarak geleceğimin taze topraklarına fidanımı ektim.
„Babanın tanıdığı bir aile seni çok beğenmiş, eğer sen de istersen oğullarıyla görüşmeni istiyorlar."
Şaşkınlıktan dilim tutulmuştu. Koca yirmi bir yılın ardından hayırlı bir şekilde yoluma bir kısmet çıkmıştı. Yıllarca bir „sevgilim" olmamıştı fakat bunun bir sebebi de vardı. Karşıma kimisine göre az, kimisine göre çok sayıda erkek çıkmıştı fakat hepsini kibarca reddetmiştim. Bunun tek sebebi babama olan saygımdı. Hayatını zorlu bir işte çalışarak geçirmiş, kendini zehirleyerek, sağlığını hiçe sayarak bir kız evladı yetiştirmişti. Her ne kadar artık dünyanın çivisi çıkmış olsa da ben babama olan saygımı kaybetmemiş, onun bu hakkı ödenemez emeklerini kısa bir eğlence için hiçe saymamıştım. Bu yüzden onun yüzünü yere eğecek hiçbir harekette bulunmamıştım. Ve şimdi gönül rahatlığıyla belki de bir yuva kuracaktım.
„Babam ne dedi?"
Annem hafifçe gülümsedi.
„Baban, oğlanı az çok tanıyormuş. İyi biri dedi, zararı dokunmazmış. Düzgün bir ailenin çocuğu zaten. Hem sana uygun olmasa baban hiç bu konuyu açmazdı bile."
Başımı ‚evet' anlamında salladım.
„Pek hevesli değil ama tabii." Hızla başımı kaldırıp anneme baktım. Muzip bir gülüş yer edinmişti güzel yüzünde. „Öyle hemen vermez seni." Aniden yüzüme sıçrayan kanla başımı eğdim, dudaklarım utangaç bir şekilde hafifçe kızaran yanaklarıma doğru tırmanmıştı. Annemin sıcak elini saçlarımda hissettiğimde gözlerine baktım.
„Sen daha bebekken takılırdım babana. Bir gün evlenip gittiğinde ne yapacaksın diye." Gözlerim dolarken gülümsedim. „Ben de giderim kızımla, aralarına girer yatarım diyordu." Ne zaman babam söz konusu olsa gözyaşlarımı tutamazdım. Yine yanaklarıma damla damla düşerken güldüm. Annem de güldü. Ve zihnimde bir düşünce peyda olurken içime endişe yerleşti.
„Anne. Şey..." Endişemi nasıl dile getireceğimi bilmiyordum, bunu sormak zorunda hissetmek çok rahatsız etmişti. „Ne oldu?"
„O... Şey işte... Kabul etmiş mi? Görüşmeyi yani?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Yaprak Düşene Kadar
RomanceBir hikaye, okuyucuya nasıl daha ilgi çekiçi gösterilebilinir bilmiyorum. Bu yüzden ben hikayemi yalan bir şatafattan uzak tutup, olduğu gibi siz değerli okuyanlara sunacağım. Ağacımın son yaprağı düşmeden evvel bir fidan yeşerdi. O fidan benim umud...