Bölüm 2 🍃

484 27 17
                                    

Son Yaprak Düşene Kadar - Bölüm 2

Her gün farklı bir oyun zihnimde sahne alıyordu.

„Bir gün o kişiyle karşı karşıya oturduğumda neler olacak?"

Bu soruyla başlayan binlerce senaryo, onbinlerce sahne kurgulamıştım fakat elbette benim düşlediğim gibi olmamıştı hiçbir şey.

Mert karşımda son derece güler yüzlü bir şekilde otururken ve benimle nazikçe konuşurken ben, heyecanımın dilimin tutulmasına sebep olmasını önlemeye çalışıyordum.

„Senin için ani olduysa özür dilerim ama bizimkilerin biraz daha beklemelerini sağlayamadım." Yanımda oturan Sevda'yla olur olmadık ilgilenmek için bahane arıyordum sürekli. Bunun karşımdaki insana karşı ne kadar saygısızca olduğunu bilsem de sürekli Mert'in yüzüne bakamıyordum. Ancak benim aksime Mert fazlasıyla ilgiliydi.

„Estağfurullah, benim açımdan bir sorun teşkil etmedi."

Gülümsedi. Kalbim, kafesinden çıkmak için çırpınıyordu adeta.

„Yakın zamanda evlilik gibi bir düşüncen var mıydı?"

Başımı kaldırıp mavi gözlerine baktım. Böyle bir soruya hazırlıksız yakalanmıştım. Evet desem bir türlüydü, hayır desem apayrı bir türlüydü. Doğruyu söylemeye kalksam, doğrunun ne olduğunu ben de bilmiyordum.

Cevabımı beklerken bakışlarını gözlerimden ayırmıyordu.

„Şey... Aslında bunun hakkında hiç detaylı bir şekilde düşünmedim. Nasip kısmet olduğunu düşündüm hep, öyle çok planlanabilen bir durum olduğuna inanmıyorum açıkçası." Sanırım yaklaşık bir buçuk saattir kurduğum en uzun cümleydi ve Mert'in beni pür dikkat dinlemesi ve izlemesi kelimelerin birbirine girmesi için yeterli bir sebepti fakat sakinliğimi koruyabilmiştim.

„Kesinlikle."

Yaklaşık on dakika daha oturduktan sonra kalkmaya karar verdik. İlk görüşme fazla sürmezdi, ben her ne kadar onun yanında daha fazla kalmak istesem de...

Ancak eve gidip, her şeyi sakin bir kafayla düşünmem gerektiğini hissediyordum.

„Sevda Hanım da sıkıldı herhalde."

Arabaya doğru yan yana yürüyorduk. Çantamın askısını omzuma yerleştirirken yanımda somurtarak yürüyen Sevda'nın elini kavradım gülümseyerek.

„O hep böyle somurtur, boş ver."

Gülümseyerek bana baktı. „Sen öyle diyorsan."

Ve kısa bir araba yolcuğunun ardından tatlı heyecanlı o rüyam sona erdi.

Çiçeğimi de alarak arabadan indim, benimle birlikte ikisi de inmişti. Bu sefer biraz daha cesaret toplayarak başımı hafifçe kaldırdım ve yanıma gelen adamın gözlerine baktım.

Lakin ben bir şey diyemeden o söze girdi. „Teşekkür ederim Elif. Dürüst olmak gerekirse tahmin ettiğimden çok daha güzel geçti. Senin bu kadar muazzam bir hanımefendi olduğunu tahmin bile edemezdim."

Dizlerim titriyordu. Karşımda duran uzun boylu adamın sarf ettiği sözler, güneşin saçlarıma düşürdüğü ısıdan daha sıcaktı, sanırım bayılmak üzereydim.

„Ben teşekkür ederim. Her şey için."

Bana doğru bir adım attı ve aramızdaki mesafe daraldı. „Umarım uzun, güzel bir yol olur bu girdiğimiz."

Kesinlikle az sonra düşüp bayılacaktım. „Umarım. Görüşmek üzere."

***

„Nasıl biriymiş enişte bey? Eniştemiz olmaya layık mı?"

Son Yaprak Düşene KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin