Bölüm 3 🍃

344 25 5
                                    

Son Yaprak Düşene Kadar - Bölüm 3

„Ağlama kızım. Ağlayacak ne var? Mert'de yoruluyor, işi ağır biliyorsun. Bir taraftan düğün telaşı var, anlayış göster."

Biliyordum. İşi ağırdı, çok yoruluyordu, düğün, evlilik telaşımız vardı. Ama neredeyse iki aydır nişanlıydık ve bana bir kere bile sevgiyle yaklaşmamıştı, bir kere olsun nişanlısıymışım gibi davranmamıştı. Çok nazik davranıyordu, çok kibar bir beyefendiydi fakat bir çiftmişiz gibi davranmıyordu.

Tenimin ıslaklığını elimle dağıttım.

„Biliyorum anne." Derin bir soluk titreyerek kuruyan dudaklarımdan döküldü. Annem şefkatle sırtımı sıvazladı.

„Tartışmalar her ilişkide olur, bu kadar canını sıkma. Hadi bana yemeğe yardıma gel, olur mu?" Başımı salladım.

„Geliyorum."

„Hadi güzel kızım," diyerek şakağıma hafifçe dudaklarını kondurdu ve odamdan çıktı.

Başımı tavana doğru kaldırarak derin nefesler soluyarak hıçkırıkları durdurmaya çabalıyordum fakat zihnimde yankılanan tehdidi sanki göğüs kafesimi parçalıyordu.

Beni daha fazla sıkmayın.'

Ne demekti bu? Ailesi neden ve nasıl sıkmıştı ki? Bizimle alakalı olduğu bariz belliydi fakat konu neydi? Bilmiyordum, bilemiyordum. Tek bildiğim aramızda olması gereken bağın olmamasıydı.

Belki daha sevgi gelişirdi, belki severdi. Belki sevdiği kadınmışım gibi davranırdı. Eğer aramızda sevgi olmazsa nasıl evlenip, bir evlilik sürdürecektik? Bu mümkün olabilir miydi?

Derin bir nefesi daha soludum ve yüzümü yıkayarak mutfağa geçtim.

„Geldin mi kızım?"

„Geldim anneciğim," derken içeriden telefonumun zil sesini duydum. O anda istemsizce kaşlarım çatılırken mutfağın çıkışına yönelmiştim bile.

„Git bir bak bakalım kim arıyormuş."

Yatağımın yanındaki çekmecenin üzerinden telefonu alırken onun adını görmemle birlikte zoraki bastırdığım bütün kara bulutlar tekrar çöktü üzerime.

Ben açıp açmamakta kararsız kalırken adının yazdığı ekran karardı. Durdum. Çok geçmeden ekran tekrar aydınlandı ve ondan gelen bir mesaj belirdi.

‚Özür dilerim Elif. Müsait olduğun bir anda konuşalım, olur mu?'

Artık ondan adımı duymak veya görmek sinirlerimi geriyordu.

İfademe çöken kara bulutlar, ifadesizliği ardında bırakıp gitmişlerdi. Telefonu tekrar aldığım yere koydum ve adımlarımı annemin yanına doğru atmaya başladım. Her bir adımda bu kısacık sürede ona karşı içimde peyda olan duygular ruhuma batıyor, bütün enerjimi akıtıyorlardı.

Şans yüzüme güldü, kaderimde güzel bir sayfa açıldı derken her şey tepetaklak olmuştu. Ya da ben fazla abartıyor olabilir miydim?

„Kim aramış?" Salatayı yapmak için annemin yanına geçtim.

„Müstakbel damadın," derken sesimde bir rüzgar esintisi gibi dalgalanan alayı annem de fark etmişti. Kaşlarını hafifçe çatarak bana baktı, bakışlarından kaçmaya çalışırken ocağın başındaki yemeklerle uğraşmaya başladım.

„Ne oldu bugün? Anlatacak mısın artık?" Dudaklarım, içimdeki kara deliği yansıtırcasına düşmüşlerdi.

„Ben de bilmiyorum anne. Ben de anlamadım." Kısık sesimdeki belirsizlik ve umutsuzluk Mert'in açtığı o kara deliğe akıp, onu büyütüyorlardı.

Son Yaprak Düşene KadarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin