Altı Yıl Sonra
"İyi misin Belma Anne bir istediğin var mı?"
"Yok kızım sen okuluna geç kalma Esra yardımcı olur bana."
Yatağında solgun yüzü ile uzanan Belma Anneme baktım hüzünle. Günden güne kötüye giden durumu derinden sarsılmamı sağlıyordu. Bir kez daha bu acıyı yaşatmaması için sabahlara kadar dua ediyordum Allah'a. Kader yüzüme ilk defa güldü zannederken bu illet hastalık musallat olmuş naif bedenini yavaş yavaş sarıyordu Belma Annemin. Demek böyle şeylerin zengini fakiri olmazdı. Hasan Babam varını yoğunu harcasada henüz bir çare bulunamamıştı hastalığına. Doktor moral demişti moral en büyük çare. On beş yaşıma yeni bastığımda geldiğim bu evde huzurla yaşamış yirmi bir yaşında kocaman genç bir kız olmuştum şimdi. Hukuk fakültesini kazandığım gün geldi aklıma sevinçten deliye dönmüş bütün evi turlamıştım. Belma Annemin o günün anısına hediye ettiği ucunda minik kar kriştali olan kolyeye gitti ellerim. Boynumdan bir gün bile çıkarmamıştım. Hafif başımı sallayarak kendime geldim önce. Sonra Belma annemin saçlarını okşayıp alnına bir öpücük bıraktım.
Odanın açık olan kapısında beliren yardımcımız Esma Teyzeye başımla gir işareti yaptım. Yanına yaklaşarak sadece onun duyacağı şekilde fısıldadım.
"Benim iki dersim var bu gün erkenden evde olurum kendini iyi hissetmezse hemen beni arayın lütfen Esma teyze."
Esma teyze başını hafif sallayarak söylediklerimi onayladı.
"Kendine dikkat et anne döndüğümde sana ellerimle çorba yapacağım." Dedim gülümseyerek.
Oda aynı şekilde gülümseyerek başının salladı.
Evden çıkıp garajda duran Hasan Babamın okulu kazanınca hediye ettiği kırmızı arabamın kumandasına basarak kilidini açtım. Kabul etmememe rağmen ısrar etmiş hak ettiğimi söylemişti Hasan baba. Geçen yıla kadar ehliyetim olmasına rağmen kullanmamış daha sonra onları üzmeye hakkım olmadığına kanaat getirerek kullanmaya başlamıştım. Küçük Clio marka arabamı çok seviyordum aslında sürekli garaja gidip kontrol ediyordum. Hayat size ne verirse versin kıymetini bilin çünkü verdiğini almasını da bilir.
Arabama binip bahçeden çıktım. Tam sinyalimi vermiş köşeyi dönecekken hızla gelen spor araba ile burun buruna gelmem bir olmuştu. Çarpmamak için direksiyonu sağa kırmış bu seferde neredeyse kaldırma çıkacak şekilde durabilmiştim. Hızım döneceğim için gayet yavaştı sorun karşıdan gelen aracın deli gibi hızlı olmasıydı. Arabadan hışımla inerek elimi belime koyup şoförün inmesini bekledim. Otuzlu yaşlarına yaklaşmış olabileceğini düşündüğüm adam rahat tavırlarıyla indi arabadan.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun."
"Sakin ol bebeğim, çarpışmadık bak."
"Senin o bebeğim diyen ağzını-" devamını getirip tek arkadaşım olan Türkandan öğrendiğim sayısız argo laftan birini tamamlayacakken çizgimi aştığımı düşünerek dişlerimi sinirle birbirine bastırdım.
Arabamın yarı açık kalan kapsını tutup binecekken söylendim.
"Hadsiz."
Adam yakışıklı olduğu için iyi davranacağımı düşünmüş olmalı ki ağzı yarı açık kalmış öylece haraketlerimi izliyordu. Tekrar adama dönüp arabaya binmeden söylenmeye devam ettim.
"Ne bakıyorsun aval aval bin arabana yürü git senin yüzünden derse de geç kaldım."
"Ben yetiştiririm istersen güzelim dert etme sen." dedi yine ayarsız ayarsız sırıtarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kevser (ASKIYA ALINDI)
Novela JuvenilAniden kızın belindeki elini çözerek karanlıkta parlayan gözlerine baktı önce sonra diğer eliyle kızın elini tutup adeta sürüklemeye başladı. Kevser anın verdiği şaşkınlığını atmaya çalışırken Tunç kızı kendi odasına getirip kapıyı kapatmıştı bile. ...