Bölüm 6

1.6K 179 248
                                    


Yoongi'nin Anlatımı:

Aklım o kadar karışıktı ki...

Nasıl olmazdı, böyle bir şey kaç kişinin başına gelirdi? Şans mıydı benimkisi yoksa cezam mıydı bilmiyorum? Gidişimi izlemenin ağırlığı, sevdiğim insanların göz yaşlarının verdiği ağırlığın altında eziliyorum.

Gerçekliğim, hayallerim, sahip olduğum her şey birbirine girmişti. Bir kaç saniye yetmişti her şeyimi bırakıp gitmeme, Min Yoongi'nin dünyadan yok olmasına sadece bir kaç saniye yetmişti işte. Şu anda öbür taraf denilen yerde bulunduğum gerçeği, hem güçsüz bedenime hem de zavallı ruhuma çok ağır gelmişti.

Kalabalıktı burası, çok fazla kalabalıktı hem de. Normalde yalnızlıktan korkan benliğim bu devasa kalabalıktan korkar olmuştu. İnsanlar sanki robotlaşmış gibi ruhsuzca, bir koloni halinde aynı yere doğru yürüyorlardı. Bu beni çok daha fazla korkutmuştu, neden sorgulamıyorlardı, neden durumun tek farkında olan insan bendim? Adımlarım bile geriye doğru gitmek isterken, yürümeye devam etmem çok acınasıydı. Neden kimse sormuyordu başına gelen bu garip durumu, kimse korkmuyor muydu yürüdükleri yolun sonunda başlarına geleceklerden?

Başıma neler gelebileceği hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Ne kadar acı çekeceğim hakkında ya da işlediğim günahların ağırlığı hakkında tek bir fikrim yoktu, tek düşünebildiğim şey ne olursa olsun Park Jimin'e bir şekilde kavuşabilmekten ibaretti. Bu yüzdendi yürümeye devam edişim, bu yüzdendi cehennemle yüzleşeceğim fikrinin bile daha az korkutucu gelmesi. Bir an önce her şeyin bitmesini istiyordum.

"Bende sizi bekliyordum dostum, gelmeniz neden bu kadar uzun sürdü."

Devasa bir kapının önünde sevimli bir tip bizi bekliyordu. Sanırım diğer koruyucu meleğimdi kendisi. Görüntüsü de bunu kanıtlar nitelikteydi, baştan aşağı beyazlar içerisindeydi, saçları düzgün şekilde taranıp geriye doğru atılmıştı, ellerini önünde birleştirmiş bir kez olsun üzerimden çekmediği bakışlarıyla beni izliyordu.

"Ne yapalım?" Demişti yanımdaki Jackson iç çekerek. "İnsanlar her gün ölmüyor Bambam. Vedalaşmasını beklemek zorundaydım."

Ölüm kelimesini yeniden duyduğumda gözlerimin dolmaya başladığını yeni anlamıştım. Evet, insanlar her gün ölmüyordu, bir kez ölüyorlardı ve bu ölümün zamansız olması en can yakıcı şeylerden biriydi.

Bambam denilen adam güvenle omzumu sıktıktan sonra uzunca süzmüştü beni. "Demek o çok konuştukları fedakar sensin Yoongi. Seni savunmak bizim için bir şeref olacak."

Ne yapmam veya ne cevap vermem gerektiğini gerçekten bilememiştim. İçinde bulunduğum duruma adapte olmaya çalışıyordum sadece.

"Şey... Ben teşekkür ederim." Demiştim elim gerginlikten ensemdeki saçları çekiştirirken. "Umarım size çok sorun çıkartmam."

Karşımdaki ikili tarafından anında güven verici bir gülüş kazanmıştım bu durum benim de biraz olsun nefes alabilmemi sağlamıştı.

"Aklında geçmişte işlediğin çok büyük bir günah var mı Yoongi? Bize detaylıca anlatırsan seni savunmamız daha kolay olur." Jackson'ın sorusu beni tamamen afallatmıştı. Elbette her insan gibi benim de hatalarım olmuştu ama şu halde aklıma gelmesi imkansızdı. Söylediğim yalanlar vardı, Jimin'le olan ilişkim Tanrının gözünde günahsa eğer en büyük günahım sanırım oydu.

Jackson benim dalgınlığımı görünce eliyle havaya doğru bakıp kalmış Bambam'ı işaret etmişti. "Bambam şu anda geçmişini izliyor, tarama yapıyor yani. Mahkemede bize çok lazım olacak."

Burn Seven Times For Love / Yoonmin  (ara verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin