Jimin'in Anlatımı:
Acının tanımı nedir?
Her insana göre bu tanım değişir. Kişiden kişiye acı eşiği farklıdır. Acıyı tanımlaması farklıdır.
İnsan bencil bir varlıktır, bu yüzden her insana göre kendi çektiği acı diğerlerinden daha üstündür. Belki de hemen yanımda benden çok daha fazla acı çeken bir insan vardır ama bizim gözümüz etrafa kördür işte. Sadece kendi acımızı biliriz, yalnızca kendi mutluluğumuza odaklanırız.
Ben de o insanlardan biriydim artık, kendi acımdan başka bir şey düşünmez olmuştum. Etrafıma kördü gözlerim, benim gibi acı çeken üyelerime bile kördü. Defalarca benimle beraber bekleyip ağlamaktan harap olmuş kardeşlerimi görmez olmuştum.
Yalnızca yaşadığım acım ve ben vardık.
İnsanlar çektiğiniz acıyı bile bir ölçeğe koyarlardı.
Bir kaza geçirdiğinizde veya hastaneye ağrı sıkıntısıyla geldiğinizde acınızı ölçme ihtiyacı hissederlerdi, bu yüzden sağlıkçıların size sorduğu bir soru vardır.
"Acınızı sıfırdan on'a kadar sayı vererek ifade ediniz."
Sıfır, hiç acı çekmediğiniz anlamına gelir. On ise artık ölmek üzere olduğunuz türde bir acıdır, bilincinizi açık tutamadığınız, çoğu ağrı kesicilerin çare olamayacağı türden bir acı. Genelde çoğu hasta on skalasını kullanmaz. Konuşabiliyorsa, bilinci hala kapanmamışsa henüz on diyebilecek kadar büyük bir acı çekmemiş demektir.
Peki bana şimdi sorsanız acınız kaçtır diye?
Ben acımı sayılarla ifade edebileceğimi düşünmüyordum. Uykuya her dalışımda rüyamda ölen sevgilimi çığlıklarla uğurlarken, gözlerimi her açışımda benden gidecek korkusuyla her nefes alışını, göğsünün her inip kalkışını camın başında saymam kaç derece acıysa o kadar acı çekiyordum ben.
O rüyayı gördüğümden beri sanki yerimde sayıyormuş gibi düşünmekten kendimi alamıyordum, dakikaların, saatlerin geçmesi beni daha da çıldırtıyordu. Bana yardım et diye yalvarırken, her geçen zaman beni daha da çıldırtır hale getirmişti.
Bu rüya bir işaretti. Sevgilimin bana gönderdiği bir işaretti emindim. Bir şey yapmam gerekiyordu. Uçmama izin verme demişti, gitmesine izin vermemeliydim.
Hastane koltuklarında oturmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Kendimi kontrol etmek hiç bu kadar zor olmamıştı. İçimde yalnızca nefret tohumları vardı. Yakmak istiyordum, etrafı yıkmak, dağıtmak, dağılmak...
O pislik adam yaşamaya devam ederken ben burada elim kolum bağlı durmak istemiyordum. O, orada dilediği gibi nefes alırken benim sevdiğimin ciğerleri neden paramparçaydı, bunu haketmiş miydik? Bu kadar mı büyük bir suçtu birbirimizi sevmemiz? Biz herkesten korkarak saklanırken, hiçbir şeyi dolu dolu yaşayamazken yine korktuğumuz son olmuştu.
Peki saklamamızın anlamı neydi ki artık? Acı çekmemizin anlamı neydi? Kameralara karşı abi kardeş gibi davranmanın anlamı neydi?
Taehyung bile en azından bir şeyler yapmaya uğraşmıştı. Yanımda dağılmış kıyafetleriyle otururken en azından çaba vermişti sevgilim için. Peki ben ne yapmıştım? Sadece korkakça bekledim. Güçlü bile duramamıştım sevdiğim için, beni bu halde görse ne kadar sinirleneceğinin farkındaydım ama onu bile becerememiştim.
Tüm üyeler yoğun bakım koridorunu yeniden doldurmuştu, özellikle de doktorun korkutucu sözlerinden sonra hepimiz Yoongi'nin kapısına yapışmıştık adeta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burn Seven Times For Love / Yoonmin (ara verildi)
FanficBir inanışa göre öldüğünüzde ruhunuz 7 tane cehennemde her suçu için yargılanırmış. 49 günün sonunda bu cehennemleri cezasız geçenler dünyaya tekrar dönmeye hak kazanırmış. Dünyaca ünlü grup BTS'in üyesi Min Yoongi , sevgilisini korumak için bir sa...