Bölüm 13

1.2K 163 111
                                    

Flashback:

Hoşlanmak, bir insanı tüm zerresiyle arzulamak...

Bu hisler Yoongi için çok yabancıydı, ilk zamanlar çok sorular sorardı kendisine. İnsan birisinden hoşlandığını nasıl anlardı ki, kalp atışlarının düzensizliğinden mi? Yoksa türlü türlü bahanelerle onu görmeye çalışmasından mı? Ya da hiç olmadığı birisi gibi mi davranmaya başlamasından mı anlamalı?

Belki de kalbinin beyninden önce karar verip Jimin'i sürekli koruma iç güdüsü içerisine girmesinden anlamalıydı.

İlk başlarda asla cevap veremediği bu sorular yavaş yavaş netleşirken anlamıştı Yoongi bir şeylerin ters gittiğini. Bu kategorilerin hepsi ona fazlasıyla uyuyordu fakat zayıf kalbi henüz bunlarla yüzleşmeye hazır değildi. O kişi sıradan bir kişi değildi, grup arkadaşıydı ve ondan gelecek olumsuz yanıt kendisi de dahil herkesi yıkıp geçebilirdi.

Aslında Yoongi, daha Jimin ilk geldiği andan itibaren o etkileşimi hissetmişti, içindeki o his diğer üyelerle tanıştığında tattığü histen çok daha farklıydı. Gözlerinin içi parlayarak çekingen adımlarla ona yaklaşan bu çocuk diğerlerinin arasından öyle bir sıyrılmıştı ki Yoongi anlam verememişti.

Neden o, sürekli vakit geçirdiği Namjoon değil ya da enerjisiyle herkesi büyüleyen Hoseok değil, neden arkasında göz çizimi olan garip pantolonlu çocuk?

Başından beri onu koruma iç güdüsüne engel olamazken şu sıralar o çocuğun gittikçe süzülen yüzü Yoongi'ye hiç yardımcı olmuyordu. Zor zamanlar geçirdiğini çok bariz bir şekilde belli ederken bir şeyleri saklamak çok daha zordu. Jimin, şu sıralar hiç olmadığı kadar üzgündü ve onu bu şekilde gören Yoongi'nin kalbi sanki tonlarca yükün altında eziliyordu.

Daha çıkış yapmalarının üstünden sadece bir kaç gün geçmişti, tüm üyeler heyecanlarından dolayı yerinde duramazken her biri oldukça hassastı. Bu süreçte iyi gelen bir yorum da eleştiri de asla unutulamayacak şeylerdi ve Jimin'e gelenler de uzun bir süre unutulacağa benzemiyordu.

Zorlu bir rekabetin içindelerken acıma yoktu, ya işe yarardın ya da bu işe başlamadan sönüp giderdin.

Görünüş, çeviklik, ses, dans, yaratıcılık, bir insanın bu kadar dalda dört dörtlük olması beklenemezdi ama içinde bulundukları durum bundan ibaretti. Hayranların ve şirketin gözünden düşen bu camiadan da düşüyordu.

Şirket de aralarından en zayıf halka gibi gözüken Jimin'i gruptan çıkarma gibi bir düşünce içerisine girmişti. Jimin, henüz minicik bedeniyle ne denli çabalarsa çabalasın başarılı olamadığı bir çok şey vardı.

Şirket onu ilk başta komik gelse de rapçi olarak gruba almıştı. Tabi Jimin zamanla bunun altından kalkamamıştı, şarkı sözü yazmak veya beste yapmak gibi yetenekleri de yoktu ki. Dans konusunda da bu aralar stresten dolayı sürekli hata yaparken buluyordu kendisini, ses tellerini güçlendirmek için de bayağı ders alıp çabalaması gerekti.

Bazı insanlar doğuştan yetenekli olurdu bazıları da parlamak adına bir çok şeyi feda ederdi. Jimin de çok şeyden feragat etmek zorunda kalmıştı.

İster istemez değişime zorlamıştı kendisini minik beden, artık bazı şeyleri düşünmeden kahkahalar atamıyordu etrafına, hep yeni bir günün getireceği stresler sarmıştı dört bir yanını. Eğlenmek için dans edemiyordu, aksine hata yaptıkça kendisine sinirleniyor, dans konusunu kendisi için bir işkenceye dönüştürüyordu.

Toplandıklarında düşünmeden yemek yemek de yoktu artık, fazla yemek demek ileriki günlerde ağır diyetler demekti.

Bu durum Jimin'i zamanla gerçekten çok yormuştu. Üyelere güçlü gibi davransa da bazıları çoktan fark etmişti. Bu kişilerin başını gizli de olsa peşinden bir an bile ayrılmayan Yoongi çekiyordu.

Burn Seven Times For Love / Yoonmin  (ara verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin