Jimin'in Anlatımı:
Yüzüme vuran rüzgar, vücudumun ani soğukla titremesi, tüm bunlar benim gerçeklik algıma tamamen ters gelse de ağzımı açıp tek bir kelime dahi edememiştim.
Şu anda olmam gereken yerden tamamen bağımsız bir yerdeydim, burası her zamanki gibi uyuyakaldığım rahatsız hastane koltuklarından bir köşe değildi, burnumu sızlatacak kadar güçlü bir dezenfektan kokusu yoktu, aksine okyanusun güçlü ve tuzlu kokusu beni hiç olmadığım kadar kendime getirmişti.
Uçsuz bucaksız bir sahildi burası, hırçın bir okyanus vardı karşımda. Öylesine hırçındı ki, sanki yıllardır içerisinde biriktirdiği tüm olumsuz duyguları tam da şu anda dolup taşırıyor gibiydi. Dalgalarıyla sahili boydan boya dövüyor, yine de hırsı geçmek bilmiyordu.
Tüm bunlara rağmen hava sanki okyanusa baş kaldırmak istiyormuş gibi en güneşli ve sakin haline bürünmüştü. İki tezat şey yan yana geldiğinde ürpermeden edememiştim.
Şaşkın bedenim tam bu ortama ayak uydurmaya başlayacaktı ki kendimi bir anda bambaşka bir yerde bulmuştum, işte o anda anlamıştım bunun bir zihin oyunu olduğunu.
Konser alanımızdı burası, zihnimin en derin köşelerine itelediğim ve yıllar geçse de karşılaşmak istemediğim devasa stadyum.
Army'lerimizle tek ortak mekanımız.
Bomboş bir konser alanıydı şimdi, ruhu olmayan bir beden gibi, içi boş işe yaramaz bir konser alanı. Army'lerimiz yok, üyelerim yok, sevgilim yok, yalnızca ben vardım.
Ne yapacağımı düşünürken sanki sihirli bir değnek müdahale etmiş gibi sahnenin en ucunda birisini görmüştüm. Göz ucuyla bile bakmam yetmişti. Bembeyaz kıyafetlerin içinde sanki meleğe dönüşmüş sevgilim oradaydı işte beni bekliyordu.
Bunun bir rüya olduğunun farkındaydım elbette ama onu bir kez de olsa ayakta sapasağlam görmek yetmişti bana. Kulağıma gelen gürültülerle arkamı döndüğümde konser alanına can gelmişti sanki, bomboş alan dolmuş, her zamanki gibi atılan çığlıklar kulaklarıma en güzel melodilerden biri gibi gelmişti.
Yoongi'den alamamıştım bakışlarımı, sahnenin ucunda kollarını açmış, bembeyaz kıyafetleriyle gülücükler saçıyordu etrafına, hayranların daha fazla çığlık atmasına sebep oluyor, onlar çıldırdıkça şımarık bir çocuk gibi gülümsemesi daha da büyüyordu.
Belli bir süre sonra beni bulmuştu gözleri. En içten gülümsemesiyle gülmüştü bana. Gözleri kaybolana, kalbimi eritene kadar devam etmişti. Onun bu gülümsemesini görmek için kaç gün başında uykusuz beklemiştim. Şimdiyse karşımda gülüyordu işte, ayaktaydı, sağlamdı.
Sevgilim ben korkuyorum. Sana gelmek en büyük hayalimdi, rüya da olsa sana bir kez olsun sarılıp, kokunu içime çekmek en büyük hayalimdi. Ama şu anda içimde öyle bir korku var ki, bunun rüya olduğunu bilsem bile bozulacak diye, bir anda yok olacaksın diye korkumdan sana tek bir adım bile atamıyorum.
Rüyalarımda bile korkağım sevgilim, ben sana yine yetişemiyorum.
Sanki duyuyorsun beni, rüyada bile aynısın Yoongi, sevgilini yine hissedip koşmuştun yanıma. Tamamen yaklaşan bedeninle ne yapacağımı şaşırmıştım, günlerdir bunun planını yapmışken sana dokunmanın hayalini kurmuşken donakalmıştı zavallı bedenim.
Sen karşımda bu kadar güzel gülerken ben hıçkırıklarım eşliğinde sana ağlamıştım sevgilim.
Çok güzeldin, beyazlar sana o kadar yakışmıştı ki, bana ne denli güzel bir melek olacağını göstermek için mi bu şekilde çıkmıştın karşıma?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burn Seven Times For Love / Yoonmin (ara verildi)
FanficBir inanışa göre öldüğünüzde ruhunuz 7 tane cehennemde her suçu için yargılanırmış. 49 günün sonunda bu cehennemleri cezasız geçenler dünyaya tekrar dönmeye hak kazanırmış. Dünyaca ünlü grup BTS'in üyesi Min Yoongi , sevgilisini korumak için bir sa...