Tony, Natasha makineden çıktığından beri onu izliyordu.
"Nasıl hissediyorsun?"
Natasha bir süre sessiz kaldıktan sonra cevapladı.
"Pek bir şey hissetmiyorum."
Tony sadece kafa sallamıştı kızıl saçlı kıza. Oturup dinlemeye karar verdi ki oturduğu yerden hızla kalkıp endişeli gözlerle Natasha'ya baktı.
"Peter'ı bulmalıyız, benim için çok endişelenmiş olmalı."
Natasha kafası karışmış bir şekilde Tony'e baktı.
"Peter kim?"
Tony derin bir nefes alıp verdi.
"Benim oğlum. Yani yakında olacak. Onu yanıma alacağım, evlat edineceğim."
Natasha gülümseyerek karşısındaki ona güvenen kahverengi gözlere baktı.
"Senin adına sevindim."
"Onu yanıma aldıktan sonra Stark Endüstrinin silah üretimini durduracağım."
"Ne? Neden?"
"Çünkü onun tehlikeli silahlar yapan bir babaya sahip olmasını istemiyorum Nat..."Natasha kendini sakinleştirmek için etrafı inceledi. Sakinleştiğinde konuşmaya devam etmek için yine Tony'e döndü.
"Ama senin yaptığın silahlara bizim ihtiyacımız var..."
Tony kaşlarını çatarak karşısındaki kızıla baktı.
"İhtiyacımız? Bizim? Biz derken neyi kastediyorsun?"
Natasha sakinliğini koruyarak cevap verdi.
"Dünyanın şu anda ihtiyacı olan son şey beynini kullanmayan bir dahi, Tony."
"Ve oğlumun şu anda ihtiyacı olan en iyi şey ise bu dünyada onun başardıklarıyla gurur duyan bir baba."
"Ama Tony senin silahların olmadan b-"
"Benim silâhlarım olmadan dünya daha iyi. Hydra ajanlarını gördüm, benim silâhlarımı kullanıyorlardı. Nasıl onları aldılar bilmiyorum ama bit şekilde almışlar. Ve ben onlar için yenilerini üretmeyeceğim."Natasha kafasını eğdi ve içinden "bunun olmasına izin veremem..." diye geçirdi.
Tony telefonunu alıp koltuğa oturduktan sonra Peter'ı aradı. Çok geçmeden telefon açılmıştı.
•••
Peter, babasından gelen aramayı görüp mutlu olmuş ve hemen açmıştı. Tony telefonu hoparlöre aldı. Peter ise nefes almadan konuşmaya başladı.
"Oh, hey! Mr. Stark... Baba. Ben de tam sizi arayacaktım. Inanamayacaksınız ama burada çok çılgınca şeyler yaşandı."
Tony telefonun diğer tarafından gülümsemişti.
"Sakin ol evlat, nefes almalısın."
Peter da gülümsedi ve nefes alıp konuşmaya devam etti.
"Neyse ilk olarak Happy bana senin kayıp olduğunu söyledi sonra Karen senin izini sürdü ve ben de Hydra'nın sığınaklarından birine gittim."
"Sen ne yaptım dedin?! İyi misin?"
"Hey hey anlatmaya devam edeceğim."
"Tamam..."
"Sonra senin orada olmadığını fark ettim ve sonra Kaptan Amerika ile karşılaştım."
"Steve ile mi karşılaştın?! Peter dinle-"
"Sonra Karen devredışı oldu ve biz de birlikte senin çalışma eşyalarının olduğu yere Karen'i tekrar aktif hale getirmek için gittik. Sonra o senin duvarında kendi resmini gördü ve ben de ona senin onu sevdiğini söyledim. Lütfen bu yüzden bana kızma... Ve sonra en ilginç olay o zaman oldu. O çığlık atmaya başladı ve defalarca başına vurdu. Bunları yapmayı bıraktığında da onu kulenin hastane katına getirdim. Sonra o uyandı tekrar uyuyacağı zaman "Yaşa Hydra" dedi. Yani şimdi ne yapmam gerekiyor?"Natasha içinden bunun gerçekten de ilginç olduğunu düşündü.
Tony biricik çocuğu ile konuşmaya devam etti.
"Peter, kıyafetlerini giy. Yanına geliyorum. Sadece..."
Derin bir nefes aldı.
"Savaşmaya hazır ol."
"Tamam baba. Güçlü olacağım, lütfen hızlı ol."Telefonu kapatır kapatmaz Tony Nat'a seslendi.
"Nat! Gitmeliyiz. Nat?! Neredesin?.."
Uzun bir süre sonra yine sizlerleyim ehehehe. Yazmayı özledim ama aklıma fikir gelmiyor ve aynı zamanda üşeniyorum da... Neyse umarım bölümü beğenirsiniz. 💕
Sizce Nat nereye gitti?
Yazım hatası varsa üzgünüm bakmadan atıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Captain Hydra // Stony
Fanfic"Tony ona onu sevdiğini söylemelisin. Geç kalmamalısın. Pişman olmanı istemiyorum."