Mustafa'nın anlatımından:
- Hazır mısın Ryan? - diye sordum yatak odasına girdikten sonra
Elindeki fırçayı bırakıp aynadan baktı bana. Yüzünde kocaman gülümseme olmasına rağmen yorgunluğu her halinden belli oluyordu. Dün akşam ailesinin geleceğini öğrendiğinden beri heyecandan uyumamış, hatta evin ter temiz olmasına rağmen tüm gece temizlik yapmıştı. Bir türlü heyecanı atamıyordu üstünden. Nasıl atsın ki zaten? Beş yıldır göremediği ailesi geliyordu.
- Hazırım hayatım! - dedi kendinden emin bir şekilde
Yaslandığım duvardan ayrıldım ve Ryan'ın arkasına geçip ellerimi doladım etrafına. Burnumu boynuna gömüp derin bir nefes aldım.
- Sakin ol hayatım. Her şey yolunda olacak. - dedim
- Biliyorum, ama ne bileyim korkuyorum işte.
- Seni anlıyorum. Ama biliyorsun ki Ömer'i emzirebilmen için stresten ve heyecandan uzak durman gerekiyor.
- Peki. - dedi ve derin bir nefes alıp bana doğru döndü - Bu sefer gerçekten hazırım. Artık gidebiliriz!
- Hadi o zaman.
Ryan'la yatak odasından çıkıp beraber salona yöneldik. Annem koltuğa oturmuş kucağında Ömer'i uyutmaya çalışıyordu.
- Anne uyudu mu? - dedi Ryan sessizce oğlumuza bakarak
- Neredeyse. Siz hazır mısınız uçağın inmesine az süre kaldı. - dedi annem bize bakarak
- Hazırız anne şimdi çıkıyoruz. - dedim
- Ya yavrum bak ben endişeleniyorum. Şimdi ailen gelecek ve Ömer'i görmek isteyecekler. Hava alanında sizin yanınızda göremeyince bir de kızmasınlar.
- Kızmazlar anne sen korkma. Hem zaten Ömer daha çok küçücük çıkarmak istemiyorum ben onu dışarıya. - dedi Ryan
- Sen nasıl dersen kızım. Ailenle aran yeni düzelmişken bir pot kırmayalım, onları mahçup etmeyelim diye söyledim.
- Biliyorum anne sorun değil.
Kolumdaki saate bakıp süremizin azaldığını fark ettim.
- Ryan çıkmalıyız artık! - dedim
- Çıkıyoruz! Anne az önce emzirdim, ama yine de acıkırsa buzdolabında benim sütümden var. Bir şey olursa arayacaksın değil mi?
- Hiç korkmayın kuzum biz bakarız başımızın çaresine. Ama siz yakında evden çıkmazsanız muhtemelen sizin başınıza bir şey gelecek. Hadi geç kalıyorsunuz.
- Çıktık!
Ryan ayakkabılarını giyip eline montunu aldıktan sonra hızlı adımlarla çıktık evden. Arabaya binip kemerimi taktım ve arabayı çalıştırdım. Ryan da kemerini takınca yola koyuldum. Aslına bakılırsa onun kadar ben de heyecanlıydım. Ailesiyle arasını bozan kişi bendim sonuçta. Onlarla değil benimle olmayı seçmişti bir kaç yıl önce. Ama sadece kendimde değil onlarda da buluyordum biraz hata. Kim kızını başka bir ülkede merak etmez ki? Düğünümüzde, nişanımızda, yeni eve taşınığımızda, anne baba olacağımızı öğrendiğimizde, Ömer'i kucağımıza aldığımızda onlar yanımızda yoktu. O yüzden Ryan'ın kırgın olmasını da anlıyordum. Ama madem ki hayatımıza artık katılmaya karar verdiler, tüm geçmiş unutulurdu. Sadece geleceğimiz önemliydi bundan sonra.
Arabayı yarım saat sonra havalimanının önünde park ettim. Ryan kemerini çekip atladı arabadan. Arkasından bende indim ve arabayı kilitledim. Beni bekleyen karımın elini tutup yöneldik havalimanının girişine. İçeri girdiğimizde uçuş tablosuna yöneldik ve iniş yapmış uçaklara baktık. San Francisco uçağının karşısında "İndi" yazıyordu.
- Uçak yirmi dakika önce inmiş. Vaktinden önce gelmiş anlaşılan. - dedim Ryan'a bakarak
Gözleri tabloya kenetlenmişti. Elini sıkıp bana bakmasını sağladım.
- Sevgilim. Derin bir nefes al, tamam mı? Sakin ol! Bak uçak inmiş ve muhtemelen ailen buralarda bir yerlerde. Hadi gel onları bulalım!
Ryan başını salladı. Uzanıp saçlarını öptükten sonra ondan uzaklaşıp etrafta bir göz gezdirdim. Tamam, pasaport kontrolünü yirmi dakikada geçmiş olabilirler mi?
- Mustafa? - dedi Ryan sessizce
- Bir dakika Ryan, sizinkileri arıyorum.
- Hayır Mustafa.
- Ah, şu kız kardeşine çok benziyor. Yok o değilmiş. - dedim bakınmaya devam ederek
- Bana bak Mustafa!
Dönüp Ryan'a baktım. Gözünden süzülen göz yaşlarını gördüğümde uzanıp sildim onları.
- Ne oldu Ryan?
- Bak, işte ordalar! - dedi benim arkamda bir yeri göstererek
Gösterdiği yöne doğru dönüp etrafına şaşkın şaşkın bakınan üç kişiyi gördüm. Yeniden Ryan'a dönüp gülümsedim.
- Hadi bir merhaba diyelim. - dedim gülerek
Göz yaşları arasında gülüp elimi tuttu.
Ailesinin olduğu tarafa yürümeye başladık. Yarı yolda annesi bizi fark edip oturduğu yerden kalktı. Ryan'ın adımları yavaşladı, ve iki adım attıktan sonra durdu. Ryan'ın annesi kardeşine ve babasına bir şey söyleyip onlarında bize bakmasını sağladı. Kardeşi Ellie elindeki çantaları yere atıp bize doğru koşarak geldi ve Ryan'ın üzerine atladı. İkisi bir birine sıkı sıkı sarılmış ağlarken anne ve babası da onlara katıldı. Kendimi biraz ezik gibi hissetmedim değil yani. Ellerimi ceplerime sokup etrafımda bir göz gezdirdim. Bir iki dakika sonra Ryan'ın babası Joshua kucaklaşmadan ayrılıp bana doğru döndü. Ellimi hızla cebimden çıkarıp ona doğru uzattım.
- Welcome to İstanbul, sir. - dedim
Elimi tutup sıktı ve hiç beklemediğim bir şey yaparak beni kollarının arasına çekip sarıldı. Şaşkınlıkla karşımda bana gülen karıma baktım. Şey, bu adam bir kaç gün öncesine kadar benden nefret etmiyor muydu? Bir süre sonra benden ayrılıp gülmeye başladı.
- İngilizce konuşmana gerek yok. Hoş bulduk damat! - dedi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baş Belası Karıcığım
Roman pour AdolescentsGülerek uzandım ve dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum. - Seni seviyorum. - diye fısıldadım - Ben de seni seviyorum sevgilim. Hemde deliler gibi. - dedi saçlarımı öperek Sonra yine Kerem'in göğsüne yatıp sarıldım ona. Kokusu, dokunuşu, sesi, var...