Geçmişin İzleri

2.3K 120 20
                                    

Ryan'ın anlatımından:

Pencereye vuran yağmur damlalarının sesiyle araladım gözlerimi. Sabahın erken saatlerinde böyle uyanmayı seviyordum. Telefonumu alıp saatin daha beş buçuk olduğunu gördüğümde rahatladım. Mustafa ve Ömer uyanmadan kalkıp bir kahve içebilirdim rahatlıkla. Arkamı dönüp Mustafa'ya bakmak istediğimde yatakta yalnız olduğumu fark ettim. Allah Allah nerede ki sabahın köründe? Yataktan kalkıp üzerime onun sweatshirtını geçirdim ve Ömer'e baktım. Beşiğinde huzurla uyuyordu benim minik meleğim. Üzerini güzelce örttüm ve saçlarını öptükten sonra sessizce çıktım yatak odasında. Koridordaki lavaboya girip yüzümü yıkadım ve çıkıp mutfağa yöneldim. Büyük pencereden gelen sabahın ilk ışıklarıyla aydınlanan mutfağa girdim. Bir an sandalyede oturan Mustafa'yı gördüğümde korkup geri çekildim.
- Hii. Ay Allah aşkına çok korktum. Senin burada olduğunu bilmiyordum sevgilim. - dedim kahve makinesine ilerleyerek
Mustafa bana hiç aldırış etmeden dışarıda yağmaya devam eden yağmuru seyrediyordu.
- Sevgilim? - diye seslendim yine
Yine cevap vermediğinde yanına geçip omzuna dokundum.
- Mustafa?
Bu sefer korkma sırası ondaydı. Kafasını çevirip şaşkın bakışlarla baktı bana.
- Ryan? Ne zaman geldin hiç duymadım seni. - dedi kaşlarını çatarak
- Şimdi geldim. Seslendim sana, ama çok düşünceliydin duymadın. Ne oldu, iyi misin? - dedim ve yanına oturup yüzünü avuçladım
- İyiyim.
- Ne düşünüyordun?
Gözlerini kapatıp elimi öptü. Sonra başını yasladı avuç içime.
- Sevgilim? - dedim yine
Uzanıp yüzüne boynuma gömdü ve derin bir nefes aldı.
- Yorgunum Ryan. Ben sadece yorgunum. - diye fısıldadı
Elimi saçlarının arasından geçirip alnını öptüm.
- Kendine bir iki gün izin versene. Dinlen biraz evde. Hatta istersen Ömer'i Ellie'ye bırakıp biraz tatil yapalım biz de. İkimize de çok iyi gelecek.
Kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktığında uzanıp dudaklarına kısa bir öpücük kondurdum.
- Yani baya uzun zamandır yalnız kalamıyoruz sanki. Sence de iyi olmaz mı? - diye sordum ellerimi göğsüne koyarak
- Çok iyi olur, ama bugün değil sevgilim.
- Niye ama? Yorgun olduğunu söyledin, ben senin enerjini nasıl yerine getirebilirim biliyorum.
- Biliyorum bebeğim.
- E ne duruyoruz o zaman? Bak hemen eşyalarımızı toparlayabilirim. Nereye gitmek istersin? Bence tam da şu sıralar Adalar güzeldir. Ne dersin? Gidelim mi bir kaç günlüğüne?
- Ryan, bugün olmaz dedim sevgilim. Yarın sabah istediğin yere gideriz, ama bugün olmaz.
- Niye?
Derin bir nefes alıp parmağını ısırdı. Bir kaç saniye sessizlikten sonra konuştu:
- Bugün iki tane önemli ameliyatım var. Ama yarın söz gideriz istediğin yere.
- Peki. - dedim burnuna bir öpücük kondurarak
- Ben bir duş almalıyım çıkmadan. Bana kahvaltı hazırlar mısın?
- Elbette. Ne istersin?
- Fark etmez, yemek seçmediğimi biliyorsun.
- Biliyorum.
Tam sandalyeden kalkmak üzereyken Mustafa beni elimden tutup kucağına çekti. Gülme isteğimi bastırıp sardım kollarımı boynuna.
- Bebeğim sana bir şey sormak istiyorum. - dedi tüm ciddietiyle
- Sor sevgilim.
- Seni seviyorum biliyorsun değil mi? Sen bu hayatta başıma gelen en güzel şeysin Ryan.
- Sende benim.
- Ryan, ben geçmişte çok hata yaptım. Kendimi ve etrafımdakileri çok yaraladım. Yaptığım bu hatalar ve aptallıklar yüzünden benden vazgeçmezsin değil mi? Lütfen benden vazgeçme, çünkü ben sensiz yaşayamam.
- Senden asla vazgeçmem ben Mustafa. Yaptıkların ne kadar kötü olsa bile, ne kadar iğrenç bir insan olmuş olsan da sen benim eşimsin. Senden asla ama asla vazgeçmem.
- Birini öldürmüş olsam bile mi?

Zehra'nın anlatımından:

Toplantıdan çıktıktan sonra yavaş adımlarla Koray'ın odasına yöneldim. Ofisteki herkes bir taraflara koşuştururken yürümeye bile enerjim olmadığını hissediyordum. İşlerin hemen bitmesini ve eve gidip sıcak bir duş almak istiyordum. Koray'ın odasına girdiğimde kendisi ayaklarını uzatmış kahve içiyordu.
Babetlerimi çıkarıp odadaki büyük koltuğa oturdum ve ayaklarımı uzattım.
- Hoş geldin bebeğim. - dedi gözlerini bilgisayardan ayırıp bana bakarak
- Hoş bulduk.
- Nasıl geçti toplantı?
- İyi.
- İyi misin Zehra? - diye sordu Koray yerinden kalkıp yanıma gelerek
- İyiyim. Sadece biraz yoruldum. - dedim
- Neden eve gidip biraz dinlenmiyorsun?
- Bir toplantım daha var, ondan sonra giderim eve.
- İstersen hemen gidebilirsin. Ben katılırım toplantıya senin yerine.
İç geçirip baktım kocamın yüzüne.
- Sonra da ofistekiler sırf patron yardımcısının karısı olduğum için işten canım istediğinde çıktığımı düşünsün. Kimseyle uğraşmaya gücüm yok bak. Toplantıdan sonra çıkarım.
- Sen benim karım olduğun için değil, hamile olduğun için işten çıkabilirsin. Git eve dinlen ve ofistekiler için endişelenme. Eğer biri bir şey söylerse karşısında beni bulur. Tamam mı?
- Tamam. - dedim sessizce
- Toplantı için dosyanı ver bana. Ben bakar hallederim, endişelenme.
Sonraki toplantı için dosyayı çantama koyduğum için sevindim bir an. Benim odam Koray'ın yanındaki oda olsa da oraya gidecek gücüm yoktu gerçekten. Siyah dosyayı çantamdan çıkartıp verdim kocama.
- Eve gitmeden biraz anneme uğramak istiyorum. - dedim Koray'ın yardımıyla koltuktan kalkarken
- Tamam bebeğim.
- Akşama ne istersin yemek olarak, ne hazırlayayım?
- Uğraşma yemek yapmakla ben alırım bi şeyler gelirken. Düşünme orasını.
- Peki. Ben gidiyorum.
Koray önüme durup beni kendine çektiğinde kendimi onun kollarına bıraktım. Dudaklarımı öptüğünde gözlerimi kapatıp karşılık verdim. Kısa bir öpücük sonrası benden ayrıldı.
- Dikkat et tamam mı?
- Tamam.
- Akşama görüşürüz.
- Görüşürüz sevgilim.
Odasından çıktığımda yavaş ve sakin adımlarla çıkışa ilerledim. Çantamda arabamın anahtarlarını ararken bu sabah Koray'ın arabasıyla geldiğimizi hatırladım. Ya taksi ya da metroyla gidecektim annemlere. Bu yağmurda en iyisi taksiydi. Büyük cam kapılardan çıkarken korumadan bana taksi çağırmasını rica ettim. Bir kaç dakika sonra geldiğinde binip gitmek istediğim yeri söyledim. Telefondan kardeşimi çaldırıp cevap vermesini bekledim.
- Efendim abla? - dedi bir süre sonra cevap verdiğinde
- Tamer nerdesin? Ne yapıyorsun?
- Şey, üniversitenin kütüphanesinde ders çalışıyorum. Sen ne yapıyorsun?
- Ders mi çalışıyorsun? Öğlen molan yok mu senin?
Bir an sessiz kaldı. Yanından gülme sesleri duyduğumda kaşlarımı çattım.
- Tamer müsait değilsen söylebilirsin kardeşim. Sadece seni merak ettiğim için aradım.
- İyiyim abla. Ama tam da şu anda pek müsait değilim. Seni sonra arasam olur mu?
- Olur tabi.
- Peki. Görüşürüz abla.
- Görüşürüz.
Telefonu kapatıp dudaklarımı dişledim gülmemek için. Ah benim saf kardeşim, yanındaki kız varken konuşamıyordu bir türlü.
- Geldik.
Taksicinin sesini duyduğumda kafamı kaldırdım. Ona parayı uzatıp teşekkür ettim ve indim taksiden. Hızlı adımlarla kapıya yöneldim ve zili çaldım. Bir kaç saniye sonra annem kapıyı açtığında şaşkınlıkla baktı bana.
- Zehra. Hoş geldin kuzum, bu ne güzel sürpriz. - dedi bana sarılarak
- Hoş bulduk anne.
- Geç geç otur hemen. Görüşmeyeli seni ne güzel olmuşsun. Hani bakayım. Ya karnında baya büyümüş. Aç mısın, yemem yapayım mı sana?
- Yok anne aç değilim.
- Tamam sen geç, ben içecek alayım geliyorum. 
Gülerek büyük koltuğa oturdum. Annem de meyve suyu alıp yanıma oturduğunda cüzdanımdan bebeklerin ultrason fotoğrafını çıkarıp gösterdim. Eline alıp baktı uzun uzun yüzünde kocaman gülümsemeyle.
- Maşallah benim torunlarıma. Maşallah. Şimdi hangisi kız hangisi
oğlan?
- Bak sağda olan kızımız, soldaki oğlumuz. - diye gösterdim anneme
- Ya benim tatlı miniklerim. Hiç isim düşündünüz mü onlara?
- Koray'la anlaşma yaptık. O kızımıza isim düşünecek ben oğlumuza. Ve isimleri doğduklarında söyleyeceğiz.
- Sen buldun mu oğlana?
- Buldum.
- Söyleyecek misin yoksa saklı kalmasını mı istiyorsun? - dedi annem sırıtarak
- Söyleyeceğim, ama kimseye söyleme bak.
- Söylemem kuzum.
- Oğlumun ismi Okan olacak anne.
Annem biraz düşünüp buruk bir gülümsemeyle baktı bana.
- Koray'ın babasının ismi değil mi?
- Evet. Babasının ismini koymak istiyorum. Umarım kızmaz bana.
- Kızmyacağına emin olabilirsin. Bence çok sevinecek.

Baş Belası KarıcığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin