2. BÖLÜM|BAŞLANGIÇ

402 18 48
                                    


Merhabalar...

2. bölümde gelmiş bulunuyor.

Yorumlarınızı dört gözle bekliyorum. Yorumlarınızı okumak çok güzel... O bir tane yorum bile beni fazlasıyla mutlu ediyor. Oy vermeyi de unutmayın...

Lafı fazla uzatmadan sizi hikâyeyle baş başa bırakıyorum.

KEYİFLİ OKUMALAR...

Serdar'la konuşmasının üzerinden iki hafta geçmişti. Bu iki haftada hayatı fazlasıyla dolu dolu geçmişti Gökçe'nin. Hiç hesap da yokken Betül'ün isteme merasimi çıkmıştı ortaya.

İki yıldır sevgilisi olan Kemal, evlilik teklifi emiş ve ardından hemen ailesiyle Betül'ü istemeye gelmişti. Büyük bir nişan istemeyen arkadaşı istemede nişanın da olmasını isteyince hemen hazırlıklara geçmişlerdi. Her şey arkadaşının istediği gibi olmuş, şık ve sade bir isteme ile nişanlanmışlardı. Hal böyle olunca da Serdar'la bir türlü konuşamamıştı.

Bugün konuşacaktı Serdar'la. Artık daha fazla uzatmaya gerek yoktu. Dün akşam Serdar'a mesaj atmış ve öğle yemeğinde kararını söyleyeceğini yazmıştı. Bir saat sonra öğle arasıydı. Saat yaklaştıkça heyecanı da artıyordu Gökçe'nin.

Artık saat gelmişti. Heyecandan terleyen ellerinin terini eteğine sildi. Masasının üzerini topladı. Buluşacakları yere ayrı ayrı gidecekleri için hiç istemese de yerinden kalktı ve gideceği yere doğru yol aldı.

Geldiği restoranda gözü heyecandan hiçbir şey görmüyordu. Stresten ayağını titretiyor, masanın üzerinde duran ellerini ovuşturuyordu. Karşısındaki sandalyenin çekilmesiyle kafasını kaldırdı. Serdar'ın geldiğini görünce ayağa kalkmaya çalıştı ama Serdar eliyle geri oturmasını işaret etti.

"İlk önce yemek yiyelim sonra konuşuruz olur mu?" duyduğu cümle ile çok mutlu olmuştu Gökçe.

"Tabi olur." Aralarındaki son konuşmada bu olmuştu. Gelen garsona siparişleri vermişler ve çok geçmeden gelen yemeği yemeğe başlamışlardı.

Yemeğinin bitmesiyle kenarda duran peçetelikten bir peçete aldı ve ağzını sildi Gökçe. Konuşması gerektiğini biliyordu artık. Son olarak da suyundan bir yudum aldı ve konuşmak için arkasına yaslandı.

"Biliyorum seni çok beklettim ama en yakın arkadaşımın hiç hesap da yokken isteme ve nişanı çıkınca onun hazırlıklarına yardım etmek zorunda kaldım. Hal böyle olunca da konuşamadım seninle kusura bakma." Söylediği sözlerden sonra Serdar gülümsemiş ve kafasını iki yana sallamıştı.

"Benim için hiç sorun değil. Ben seni bir senedir bekliyorum. Değil iki hafta bir yıl daha bekleyebilirim." Fazla samimi söylediği bu sözlere inanmamak elde değildi. Gökçe utanmış ve kafasını çevirmişti.

"Nasıl oldu, yani nasıl anladın beni sevdiğini?" bu soruların cevaplarını çok merak ediyordu Gökçe. Her şeyi açıklığa kavuşturmak istiyordu.

"Seni ilk gördüğümde etkilendim senden. Ne kadar inkâr etmeye çalışsam da her gün seni gördüğümde kapıldığım heyecan, sürekli seni görme isteği ve aklımdan hiç çıkmayışın sonucu kendi kendimi ikna etmeme neden oldu." Karşısındaki adamında fazlaca heyecanlı olduğunu ve konuşurken zorlandığını anlamıştı Gökçe. O konuştukça kalbinden ona doğru isimlendiremediği duyguların aktığını hissetti.

"Bir yıl boyunca uzaktan sevmek seni yormadı mı?" Serdar kuruyan boğazını biraz olsun ıslatmak için önünde bulunan suyu içti.

"Oldukça zordu aslında. Sürekli yan yana gelip ama bir yabancı gibi davranmak, yakınında olup aslında kilometrelerce ondan uzak olduğunu bilmek... Bunlar insanı fazlasıyla zorlayan şeylerdi." Serdar'ın konuşurken gözünü kaçırmaması ve kendinden emin olarak konuşması gözünden kaçmıyordu Gökçe'nin.

EZNEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin