3. BÖLÜM|TEKLİF

344 11 51
                                    


Herkese merhabalarrrr...

Evet 3. bölüm gelmiş bulunuyor.

Umarım beğendiğiniz bir bölüm olur.

Yorumlarınızı dört gözle bekliyorum. Yorumlarınızı okumak çok güzel... O bir tane yorum bile beni fazlasıyla mutlu ediyor. Oy vermeyi de unutmayın...

KEYİFLİ OKUMALAR...

Hafta sonu gelmişti sonunda. Bugün için nedensiz biraz fazla güzel giyinmişti Gökçe. İçinde anlamlandıramadığı duygular vardı.

Serdar'ın geldiğine dair aldığı mesajla aynada son kez kendine baktı.

"Anne ben çıkıyorum Serdar gelmiş."

"Kızım ne bağırıyorsun, duyuyorum ben seni."

"Anneciğim mutfaktaydın o yüzden bağırdım."

"Tamam. Hadi Allah'a emanet ol. Fazlada geç kalma sonra baban huysuzlanıyor biliyorsun." Annesinin yanağını öptü.

"Merak etme anneciğim geç kalmam zaten yemek yeriz sonra biraz sohbet eder geliriz." Annesine el sallayıp kapıyı kapattı.

Asansörün kendi katlarında olmasıyla hemen bindi ve evdeyken kendine aynada bakmamış gibi asansörde de kendini kontrol etti.

Bina kapısından çıkıp kendisini bekleyen Serdar'ın yanına hızlı adımlarla ilerledi. "Nasılsın canım?" Deyip sarıldı.

"Seni gördüm daha iyi oldum. Sen nasılsın?" sarılmaları bittikten sonra arabaya bindiler. "Dün yorucuydu biraz sanki?"

"Evet. Babam hiç acımıyor resmen canımıza okuyor. Stajın bitmesine çok az bir zaman kaldı ama babam hala hiç durmaksızın çalıştırıyor bizi." Gökçe'nin somurtarak söylediği sözlere gülmeden edemedi Serdar.

"Sabret güzelim zaten sayılı günlerin kaldı. Artık tam manasıyla avukat oluyorsun." Bir yandan yola bakarken diğer yandan da Gökçe'nin elini tutu.

"Eee biz lafa daldık da unuttum ben sormayı. Nereye gidiyoruz biz?"

"Sürpriz. Biraz klasik bir laf olacak ama gidince görüsüsün sevgilim."

Gökçe gülerek önüne döndü. "Ne kadar ısrar etsem dahi söylemeyeceksin değil mi?" Serdar yüzündeki yaramaz gülümsemesiyle kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Hayır." Hiçbir türlü cevap alamayacağını bildiği için radyoyu açtı ve yol boyunca radyodaki naif şarkılarla devam ettiler.

***

Arabanın durmasıyla etrafına daha dikkatle bakmaya başladı Gökçe. Kumsala gelmişlerdi. Kumsal fazla büyük bir yere benzemiyordu. Kumsalın en ucunda küçük terk edilmiş bir kulübe vardı. Kafasını diğer tarafa çevirdiğinde şaşkınlıktan dili tutulmuştu.

Karşısında, başında tül ve ışıklandırmalarla süslenmiş bir yer sofrası duruyordu. Sofraya doğru giden ışıklandırma bir yol vardı. Bu ışıklandırmalara da tül kumaşlar bağlıydı. Bu ışıklandırmalı yolun sonunda bulunan yer sofrasının üzerinde tahta parçalarıyla tutturulmuş yine tülden kumaşlar vardı. Yer sofrasının sağ tarafında müzik seti, sol tarafında ise yemeklerin olduğu kısa bir masa bulunuyordu. Oturdukları zaman önlerinde ve arkalarında kalacak şekilde tahtalara monte edilmiş ve aşağı doğru sarkan yıldızlar vardı. Yan taraflarında kalacak şekilde de rüzgâr çanı şeklinde ışıklandırmalar vardı.

EZNEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin