Sabah gözüme vuran kesici güneş ışıklarıyla uyandım.Gözlerimi yavaş yavaş açtım.Hafif buğuluydu gözlerim; ama gözlerimi ovuşturduktan sonra her şey netleşti.Başımda hafif bir ağrı vardı.Birden dün akşam olanları hatırladım.Gece yarısı odama biri gelmişti ve masamın üzerine bir not bırakmıştı. "Hayır bu bir rüya olmalı!" diye düşünürken gözüm yana kaydı,ve işte hiç olmasını istemediğim mavi gözlü silüetin bıraktığı not duruyordu.Notu elime aldım ve tekrar sesli bir şekilde okudum.Saat 12'de yazıyordu.Alttaki adrese tekrar baktım.Bir kafenin ismi de yazılıydı.Burayı bilmiyordum;ama ismine bakılacak olursa güzel bir kafeye benziyordu.Birinin bana"Bu adres de neyin nesi?"dediğini işittim.
James karşımda bana soran gözlerle bakıyordu.Olamaz,ne demeye sesli bir şekilde okumuştum ki adresi!Ona baktım ve"Şey...Hiçbir şey aslında sadece bir arkadaşımla buluşacaktım.O da bana oranın adresini vermişti."dedim.Sonra birden aklıma geldi.Madem artık adresi duymuştu, orayı sormamda bir mahsur kalmamıştı."O arkadaşımla buluşacağım;ama adresi tam olarak bilmiyorum."dedim.Gizliden gizliye sorduğum bu soruyu anlamasını bekliyordum.Soran gözlerle ona bakarken sorumu cevapsız bırakarak"Arkadaşın seni böyle bir yere çağırmışsa çok zengin olmalı.Hem o arkadaşın kim ki?"dedi ve gözlerini kısmış benim sorusunu cevaplamamı bekliyordu."İşte bir arkadaşım seni ilgilendirmez."dedim."İyi o zaman adresi de kendin bulursun."dedi ve hışımla arkasını dönerek odadan çıktı.
Bu da neyin nesiydi şimdi?Hem ona ne ki benim kimle buluştuğumdan.Saedece ödev yaptığım bir çocuktu; ama nedense birden neden böyle çıkıp gittiğini merak ettim.
Üstümü giyinmiş hemşirenin beni taburcu etmek için gereken kağıtları getirmesini bekledim.Birkaç dakika sonra kağıtlarla geldi, imzaladım ve sonra da bana gülümseyerek"Geçmiş olsun tatlım."dedi.Ben de başımla onayladım ve odadan çıktım.
Elimde tuttuğum kağıda baktım ve birden düşünmeye başladım.Bu notu kim bırakmıştı?Acaba öğrenmek için gitsemiydim?Ya bana zarar verirse; ama sanmıyordum.Eğer zarar vermek isteseydi dün akşam verirdi diye geçirdim aklımdan.
Saat on bir olmuştu ve ben neyseki hastaden çıkmadan önce oradaki sekretere adresi sormayı akıl edebilmiştim.Dediğine göre buraya yaklaşık kırk dakika uzaklıktaydı.James akşam geldiğinde bana çantamı getirmişti.Elimdeki çantanın içini karıştırdım ve işte oradaydı tam da istediğim şey.Arabanın anahtarlarını çıkardım ve biraz ilerde duran arabamın kapısını açtım. Arabanın yanına gelmiş arabamın kapısını açmıştım ki bir ürperme geldi.Sanki biri beni izliyordu.Etrafıma bakındım ve kimsenin olmadığını gördüm.Rahatlamış bir şekilde arabaya bindim.
Her şeyi aklımdan bir süreliğine de olsa çıkarmak istiyordum o yüzden arabadaki müziği sonuna kadar açtım.Telefonumun titremesiyle müziği kıstım ve ısrarla beni çaldıran kişinin kim olduğuna baktım.Arayan Simone'du.Kulaklığı kulağıma taktıktan sonra telefonu açtım.
Jess nerdesin?Çokk sıkıldım buluşalım mı?
Maalesef şu anda olmaz.Pek müsait değilim.Sonra buluşsak?
Tamam,peki.İşin bittiği zaman beni de haberdar et,lütfen!
Tamam,Görüşürüz.
Beklediğimden kısa sürmüştü telefon konuşması.İyi ki de böyle olmuştu.Kırk dakika sonra kağıttaki adrese gelmiştim.Arabamı parkettim ve indim. Biraz aramanın ardından bir yerin üzerinde adreste de yazdığı gibi LA ROSE yazdığını gördüm.Kafenin içine girdiğim anda etrafımı gül kokuları sardı.Her yerde beyaz güller vardı ve çok güzellerdi.Beni gören kapıdaki görevli yanıma geldi ve "Buradan hanımefendi."dedi.Ben de onun ardından yola koyuldum.Beni bir masaya yönlendirdi.Masada biri oturuyordu.Arkası dönük olduğundan tam seçemiyordum kim olduğunu.Adımlarımı duymuş olacakki birden kalktı ve tam karşıma geçip gözlerini benim gözlerime sabitledi.Bana çatpık gülümsemesiyle bakıyordu.
Karşımda duran bu çocuk gece gelen mavi gözlü silüet olmalıydı.Gözleri o kadar güzeldi ki hazar denizinden bile daha güzel bir maviydi bu.Saçları ise sarıydı ve mükemmel bir fiziğe sahipti.Gerçekte olamayacak kadar yakışıklıydı.Kendisiyle zıtlaşan tek bir kusuru vardı.O da üstündeki kıyafetlerin hepsinin koyu tonlarda olmasıydı.Sanki kıyafetleri gözlerinin tam tersini söylüyor gibiydi.Gözleri sonsuzluk,üstündekiler ise dipsiz bir kuyuydu...
"Merhaba Jessica."dedi ve bana pis pis sırıttı.
"Adımı nerden biliyorsun?"dedim sırıtmasını görmezden gelerek.
"Senin hakkında neler biliyorum tahmin edemezsin."dedi.Şaşırarak ona bakarken konuşmasını sürdürmeye devam etti."James ile aranda ne var?"dedi.
Ben de"Ne?"dedim.
O da"Gayet açık değil mi dediğim şey?James ile aranda ne var?"dedi.
Ben de"Hiçbir şey.Sadece resim dersinde birlikteyiz.Hem bu seni neden ilgilendiriyor ki?"dedim.
"Bir nedeni yok.Sadece ondan uzak dur!"dedi sert bir şekilde ve ben hiçbir şey söyleyemeden arkasına bile bakmadan gitti.
Şok olmuş bir şekilde arkasından bakarken bir hiç uğruna gelmiş olduğum yola üzülüyordum.Bir yandan da dediklerini düşünüyordum.Bu simayı bir yerden hatırlıyordum.Bir dakika bu James'in evinde gördüğüm fotoğraftaki çocuğa çok benziyordu.Aynı surat ifadesi,aynı gözler,aynı sarışın saçlar..."O fotoğraftaki çocuk olabilir mi?"diye mırıldandım.
Arabaya bindim ve iki saatlik yolum başladı.Bir süre sonra telefonuma mesaj geldi.Derin düşüncelerimden sıyrıldım ve gelen mesaja bakmak için eğildim.
Seni çok kırdığımın farkına vardım.Akşam seni evinden alacağım.Güzel bir şeyler giy.
Telefonumu çantama yerleştirirken direksiyonun hakimiyetini kaybettim ve araba yoldan çıkarak ağaca çarptı.Gözlerim karardı.Birkaç saniye sonra bir çift elin beni belimden kavrayarak arabadan çıkardığını hissettim.Gözlerimi hafif aralamaya çalıştım; ama izin vermiyordu gözlerim.Tanıdık bir sesin kulağıma"Lütfen.Seni daha yeni tanımaya başlamışken beni bırakma.Senin varlığın benim mutlu olma sebebim."dedi.Bu tanıdık ses daha bir sürü söz söylemişti;ama ben algılamayacak kadar kötüydüm.Daha fazla dayanamadım ve karanlığın beni içeri sürüklemesine izin verdim.
Gözlerimi açtığımda beyaz bir odadaydım.Yine o pis hastane kokusu gelmişti burnuma.Etrafa baktığımda başımda bir hemşirenin bana baktığını gördüm."Hastaneden taburcu olmaya dayanamadın mı küçük kız?"dedi yine aynı hemşireydi.Sonra da odadan çıktı.Yanıma baktığımda annemle babamı gördüm.
"Kızım senin kaza yaptığın haberini duyduğumuz an yanına geldik.Bizi çok endişelendirdin.Bize bir daha böyle bir şey yaşatma."dedi ve daha fazla dayanamayarak gözyaşlarını bıraktı.Bir şey söylemek için ağzımı açtıysam da babam açtığım anda"Kızım kendini zorlama.İyileşmen için süre gerek.Ben anneni götüreyim."diyerek ağzımı kapattırdı.Sonra benim alnımdan öperek annemi de alarak çıktı.
Onlar odadan çıktıktan sonra orada olduğunu fark etmediğim James geldi yanıma."Beni çok korkuttun Vegetarian girl" dedi.
Ağzımı oynattım ve konuşmak için yine kıpırdandım;ama James ellerini dudaklarıma sürtüp susmamı sağladı.Elime de kağıt kalem vererek"Al buraya yaz."dedi.
Kağıt ve kalemi özenle elime aldıktan sonra Beni arabadan çıkaran sen miydin? diye yazıp onun eline tekrar verdim.Aslında onun olduğunu biliyordum.Gözlerimi kapatmadan önce dediklerini duymuştum ve o ses James'ten başkası olamazdı.Yine de ondan duymam gerekiyordu.
"Evet.Seni çıkaran bendim."dedi.
Elinden kağıt,kalemi tekrar alarak Ama nasıl?Kaza yaptıktan sonra bir iki saniyede nasıl çıkardın beni?Benim orada olduğumu nereden biliyordun? diye yazdım.
Okuduktan sonra "Her şey sırasıyla.Söz veriyorum sana anlatacağım;ama her şey sırasıyla.Ama önce ..."derken bütün sorular tekrar zihnime geldi.Düşünceler tüm benliğimi sardı.Bir de kazanın verdiği yorgunlukla gözlerim kapanmak üzereydi.Gözlerimin kapanmaması için,James'in bana söylemek istediği ve söyleyecek olan şeyi duymak için mücadele veriyordum.
Ne yazık ki gözlerim kapanmadan önce son duyduğum sözler"Jessica benimle.."olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yine sen (!)
FantascienzaBu öykü bir genç kızın hayatında istememesine rağmen bir süre sonra yakınlaştığı çocuk ile olan aşkı anlatıyor... Acaba her şey yolunda gidecek mi? Her yer karanlıktı. Koşuyordum çaresizce k...