11.Bölüm

56 3 0
                                    


Kanlı bir ay geceye önderlik ederken karanlığa gizlenen günahlar sesli kahkahalar atıyordu. Sonu olmayan karanlık bir patikada yürürken nerden geldiği belli olmayan fısıltılar bir sis gibi önümü kapatıyordu. Yolumu şaşıracak gibi olsam da ilerde gördüğüm açıklığa ulaşmaya çalıştım.

Sık ağaçların ve dalların arasından sıyrılırken geniş bir arazide buldum kendimi. Patikanın sonunda bir siluet kıpraşıp duruyordu. Gözlerimi kıssamda seçemedim. Siluete doğru yürümeye başladım. Adımlarım hızlandırdım ve biranda koşmaya başladım. İçimde nedensizce bir korku vardı. Onun kim olduğunu hem biliyor hem bilmiyordum.

Patikanın sonuna ulaştığımda yerime zamk gibi yapıştım. Upuzun sarı saçları yerlere kadar serilen mas mavi gözlü bir kız vardı. Gözlerindeki ışık öyle tanıdıktı ki olduğum yerden elimi uzattım.

"Anne..." diye fısıldadım.

O ise gözlerini kırpmadan bana bakıyordu. Dudaklarında çaresiz bir gülümseme vardı.

"Işığım..." dedi. Ben ne kadar sessiz fısıldadıysam o, o kadar haykırmıştı.

"Anne..." dedim ona doğru gitmeye çalışırken. Ama yerimden hareket bile edemiyordum. Ayağıma dolanan karanlık sisten kurtulamıyordum.

Ağlamaya başladım çaresizce. "Anne..."

"Zeliha..." diye fısıldadı geceye usulca biri. Sesin geldiği tarafa bakınca ağlamayı bile unuttum. Simsiyah saçları karanlığa karışmıştı. Uzun boyundan dolayı bize tepeden bakıyordu. İri yarı koca bir adamdı.

"Baba..."

Bakışlarını annemden ayırıp bana baktı ve gözlerinde gördüğün endişeli ifade büyük bir sıcaklığa kavuştu.

"Işığım..." dedi babam da annem gibi. Kelimeler ve tonlamalar o kadar aynıydı ki bir an dejavu olmuş gibi hissettim. Hatta etrafıma bakındım bir hayalin içindeymişim gibi.

Babamın bakışları tekrar anneme döndü ve elini uzatıp annemin elini tuttu.

"Hadi gidelim Zeliha. Geliyorlar..."

Şaşkın bir şekilde onlara baktım ve uzanıp onları tutmaya çalıştım ama olmadı.

"Gitmeyin..." dedim titrek bir sesle. Kalbim üşümüş gibi titrerken arkaya kısa bir bakış attım. Karanlıktan da daha karanlık bir kocaman bir sis patikaya bıraktığım bütün izleri silerek geliyordu.

"Beni de götürün." Dedim annemle babama bakarken. "Beni bırakmayın."

Annemle babam son kez bana baktılar. Gözlerinde hep aynı ton, dudaklarında hep aynı endişeli gülümseme ve dudaklarında o hep aynı kelime.

"Işığım..." dediler aynı anda.

Sonra geri dönüp kaçacaklarını düşünürken onlar yanımdan geçip karanlık sise doğru yürümeye başladılar.

O zaman bütün dünya sustu sanki. Bir anlığına bütün dünya sessizliğe gömüldü ve sonra bütün gürültü toplanıp kafamda patladı. Kafamda her şey o kadar berraklaşmıştı ki o anda. Benim için kendilerini feda ediyorlardı ve bunu görmek ölmekten beterdi. Dizlerimin bağı çözülüp yere yığılırken haykırdım.

"Durun gitmeyin!"

Bağrıma öyle büyük bir acı yerleşmişti ki nefes alamadım. Nefesimin yettiğince fısıltıyla konuştum.

RAPUNZELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin