X/

49 4 0
                                    

Köh Köh öksürüyordum yine anlamıyordum babam bu eski izbe kütüphaneyi neden satmıyordu bakıcak gücüde yoktu ama gözlerimin içine bakıyordu ben bakayım diye tamam kitap okumayı seven bir çocuktum ama bir süre sonra yetişemiyordu insan,
yaşımın da farkındaydım daha bir delikanlı denilebilecek yaşta bile değildim benden ne istiyordu bilmiyordum ben onun gibi değildim babam gibi bir yere bağlı kalamazdım sınırlarımdan çıkmayı severdim babam ise genç yaşta bu kitapçıyı alıp kendi çizgisini çizmişti dünyaya karşı...
Ben daha onaltı yaşında şimdiki neslin deyimiyle veleddim ama babam sanki birşeyimi kaybetmişimde ne olduğunun farkına varmamı bekliyordu
tip olarak aynıydık neredeyse ama düşünce yapılarımız hep ayrıydı farklı renkte iki kalem gibiydik dıştan baksan aynı gibi ama içi, bıraktığı izler çok farklıydı ben yine bir raf arası temizliğinde bunları düşünürken kapının eski ama şen zili şakırdadı bulunduğum merdivenden aşağı atlayıp kim olduğuna bakmak için kapıya ilerlerken onları gördüm aynı okuldaydık tanıyordum onları okuldakilerin tabiriyle başka bir çete kanka grup bir kız ve iki erkekten oluşuyorlardı birbirlerine salak saçma isimler takmışlardı bazen böyle lakaplardan öğüresim geliyordu ama yinede yanağımda kocaman bir gülümsemeyle

+hoşgeldiniz buyrun

Demekle yetindim bana şöyle bir baktılar kızı tanıyordum tabiri caizse kitap kurduydu arkasında duran iki tenekeyse kuzenleriydi yani arada uğrarlardı işte kız geldikçe gelirlerdi arkadaki çocuklar sakince bakarak kızdan bir hareket beklediler kız da beklenildiği gibi hemen atıldı zaten kızın görünüşü siyah saçlar siyah iri gözler hatrı sayılır bir güzelliği yoktu belki ama iyi niyetli sevimli bir kızdı zaten onu ne kadar tanıyordumki kitap alışverişi dışında
utanarak yerlerini değiştirdiğim bilim kurgu rafını sordu bende kibar  bir çocuk gibi hemencik gösterdim aramızdaki kuzenleride bizi tıpış tıpış takip ediyorlar ve aralarında konuşuyorlardı
Kız gitmemi beklediğini belli eden bir işaretle bana baktı ben hemen durumu anlayıp raftan uzaklaştım ve tezgaha döndüm zaten işim bitmişti çoktan temizlik bezlerini tezgahın hemen karşısı olan lavobonun yanındaki malzeme odasına koydum hemen sonrası için hızlıca bir yüzümü yıkamak için lavaboya girdim saçlarım dağmadağın üstüm başım toz içindeydi elimi yüzümü şöyle bir yıkayıp hızlıca ıslak ellerimle saçlarımı düzeltip tezgaha döndüm tezgaha baktığımda mahallenin şişko kedisini gördüm
yav bunun burada ne işi vardı!
sarı beyaz çizgili şişko bir kediydi tüm mahalle kedilerinin rızkını hep bu toroman yerdi adıda tipine yakışır cinstendi toroman dı adını sahibi mahallenin ablası karanfil abla koymuştu zaten o bakıyordu ona

toromana sinirli sinirli bakarken bu sefer onu Çinlilerin akımına uyup kedi tava yapacaktım gerisini toroman düşünsün turuncu olan tezgahı boyalı patileriyle hep boyamış pati izi yapmıştı hayır birde korkuyordum ondan aslan gibi bişeydi allahın toromanı
Hiç yoktan kedi şiddetine maruz kaldı diye haber başlıkları atacaklardı adıma kese kağıdını kafama geçirip programlara çıkacaktım

                       ~HİSSİYAT~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin