Merhaba canlarım biliyorum önceki bölüm biraz kısa olmuştu. Sonradan eklemeler yaptım. Bu bölümü daha uzun tutmayı düşünüyorum. Fark ettiğiniz üzere daha kızımızın ismini açıklamadım çünkü bunun biraz özel olduğunu düşünüyorum ve bu yüzden ismini güzel bir yerde ve bölümde açıklayacağım. Belki aranızda tahmin edenler olmuştur. Eğer olduysa yorumlarda isim tahminlerinizi bekliyor olacağım bakalım doğru tahmin etmişmisiniz :)
*****
Çok uzun sürmemişti kısa sürede Ankara'ya geldik. Ankara bizi gözü yaşlı karşılamıştı ama bu beni çok mutlu etti çünkü yağmurlu günlere bayılırım özellikle yanında bir kitap ve bir fincan kahvede varsa. Babam arabayı anneannemlerin otoparkına park etti. Valizlerimizi alıp apartmana doğru yöneldik ve anneannem her zamanki gibi bizi kapıda karşıladı heyecanı yüzünden ve hareketlerinden belli oluyordu. Anneannemin bu halleri çok hoşuma gidiyordu. Hayır zaten minnoştu böyle hareketleri daha da minnoş yapıyordu. Valizlerimizi odalara koyup balkona geçtik. Anneannem balkonu yine çiçeklerle donatmıştı. Balkonu da tıpkı kendisini,kaç yaşında olursa olsun genç kalmayı başaran ruhunu yansıtıyordu. Bende sanırım bu konuda ona çekmiştim çiçeklere ayrı bir sempatim vardı. Anneannem "hoşgeldiniz yavrularım yoldan geldiniz yoruldunuz tabii isterseniz çay yapayım ama eğer açsanız yemekler hazır hemen koyarım"dedi. Annem"sağol annem yemek yesek daha iyi olur"dedi. Ben "güzel düşünceli anneannem benim biz şimdi hazırlar yeriz"dedim. O ise "olur mu öyle şey siz yol yorgunusunuz beraber hazırlarız"dedi. Babam biz cevaplamadan söze atıldı ve "asıl senin yaptığın olur mu anne sen o kadar hazırlamışsın zaten sen otur"dedi. Biz yemek sofrasını kurarken babam da balkondaki televizyondan at yarışı izliyordu hemde "hadi oğlum" sloganlarıyla beraber. Ben kendimi bildim bileli babam at yarışı izlerdi ve tabi bende sanırım buna bağlı olarak atlara ayrı bir ilgim vardı. Bir defasında babam bizi at çiftliğine götürmüştü ve ben orada ilk kez ata binmiştim hem de hiç korkmadan çünkü en güvendiğim insan babam yanımdaydı. Balkondan gelen "işte bu beee" seslerini duyunca hemen balkona çıktım ve tahmin ettiğim üzere babamın tuttuğu at yarışı kazanmıştı. Yemek sofrasını kaldırdıktan sonra çay içtik ve aynı zamanda anneannemle hasret giderdik sonra ben anneannemin evinde bulunan odama geçtim. Öncelikle odamda bir şeyler yaparken dinlediğim hareketli müziklerden bir müzik seçtim. Seçtiğim müzik Haluk Levent'in "tek geçerim" adlı şarkısıydı. Valizimi dolaba yerleştirirken bana eşlik ediyordu. Zaten valizin çoğunluğunu kitaplarım kapladığı için çok bir şey getirmiş sayılmam. Kıyafetler bitince kitaplarıda dolabın çekmecesine koydum ve artık işim bitmişti. İçeri geçerek bizimkilere iyi geceler dedikten sonra tekrar odama geldim ve geceliklerimi giydim. Yatmadan önce biraz müzik eşliğinde kitap okuduktan sonra yatağımın içine girdim ve her zamanki gibi yarın yapacaklarımı kafamda planlayıp gözlerimi derin bir uykuyla birleştirdim. Sabah kalktığımda yüzümde istem dışı bir gülümseme vardı sanırım bunun nedeni uzun ve zorlu bir yolculuk olan üniversiteye hazırlık sürecinden çıkmış olmanın verdigi rahatlıktı. Artık her sabah erkenden kalkıp okula gidip sonra monoton bir şekilde eve gelip gece yarılarına kadar ders çalışmak zorunda değildim çünkü artık o sınava çoktan girmiş hatta üniversite tercihlerimi bile yapmıştım. Hem Eskişehir'de yaşadığım için hem bu şehri sevdiğim için hem de istediğim bölüm olan sınıf öğretmenliği olduğu için ilk tercih olarak yazmıştım Eskişehir Osmangazi Üniversitesini üstelik puanımda yeterliydi. Benden âlâsımı olurdu artık. Yataktan kalkıp üzerimi değiştirdim ve banyoya giderek elimi yüzümü yıkadım. Saçlarımı topladıktan sonra mutfağa geçtim anneannem çoktan çayı koymuştu bile annemin hamaratlığının nereden geldiği belliydi. Anneanneme "günaydın pamuğum" diyerek boynuna sarıldım. O da bana "günaydın çiçeğim" dedi ve yanaklarımı sıkarak öptü. O sırada babam ve annem uyanmış olmalılar ki bir kapı açılma sesi geldi. Onlarda mutfağa gelerek "günaydın" dedikten sonra anneannemin hazırlamış olduğu kahvaltı masasına geçtik ve güzel bir sabah kahvaltısı yaptık. Kahvaltıyı kaldırdıktan sonra ben annem ve babama Ankara'ya gelmiş olmamın anısıyla Anıtkabir'e ziyarete gideceğimi söyledim onlarda anlayışla karşılayarak izin verdiler. Banyodaki kısa duşun ardından odama geçtim ve üzerime Atatürklü sweet tişörtümü altına ise siyah kot pantolonumu giydim. Saçımı ise tarayıp köpükleyerek saldım. Bizimkilere çıktığımı haber verip evden ayrıldım. Anıtkabir'e her gelişimde içimde hep aynı buruk bir his oluyordu. Normaldeki duygusal halimden biraz daha duygusal oluyordum. Yavaş yavaş yürüdüm Anıtkabir'de ve yavaş yavaş çıktım merdivenleri sanki hiç gitmek istemiyormuşum gibi gerçektende burası bana huzur ve güven veriyordu. Bu hissiyatı çok az yerlerde yaşıyordum ve işte Atamın yanına geldim karşısında dimdik durdum yan tarafımda bir kişi daha vardı ve tıpkı o da benim gibi dimdik duruyordu bu hoşuma gitmişti aynı şeyleri hissettiğimizi düşündüm. Benim gözlerim dolarken dudaklarımdan bir kaç kelime döküldü "Merhaba Atam ben geldim buraya ilk geldiğimde 5 yaşındaydım ve bir söz vermiştim her Ankara'ya gelişimde yanına gelicem diye ve babam da bana bir söz vermişti o gün, bir daha ki gelişine seni Atatürk'le konuşturacağım diye bir daha ki gelişimizde seninle konuşamayınca babama çok kızmıştım üzerine kaç kez geldik bilmiyorum ama biraz büyüyünce babam bana bir kişiyle konuşmanın sadece gerçekten konuşmak olmadığını kalben hissedincede olacağını anlattı ve ben o gün bu gündür kalben hissediyorum"dedim buruk bir ses tonuyla. Yanımdaki çocuk hikayemden etkilenmiş olacak ki bana döndü ve buruk bir şekilde gülümseyerek ekledi"keşke benimde bu kadar güzel bir hikayem olsaydı açıkçası çok etkilendim"dedi. Ben gözümden bir damla yaş süzülürken "teşekkürler babam sağolsun onun sayesinde Atatürk'le büyüdüm"dedim. Ama konuşurken çocuğun gözlerine bakamıyordum çünkü çok güzel bir yeşil tonuydu. O ise "böyle bir babaya sahip olmak zor değerini bilmelisin" dedi. Ben gülümseyerek kafamı sallarken elini uzattı ve "bu arada ben Rüzgar"dedi. Ben isminin güzelliğiyle bir şok daha geçirirken uzattığı elini tutarak "ben ise Manolya"dedim.
*****
Eveeet canlarım özellikle önceki bölümlerde vermediğim baş kahramanımızın ismini bu benim için çok özel olan bölüme saklamıştım. Bence bu şekilde olması çok daha iyi oldu. Şu an gerçekten çok heyecanlıyım. İnanın bölümü yazarkende içim kıpır kıpırdı umarım sizlerde okurken aynı durumdasınızdır. Lütfen bölümü okuduktan sonra fikir ve görüşlerinizi ve hatta eleştirilerinizi yorum ve oy kısmında belirtirseniz bana çok yardımcı olmuş olursunuz şimdiden çok teşekkür ediyorum. Aynı zamanda desteklerinizi bekliyorum kendinize çoook iyi bakın mutlu hafta sonları diliyorum.♡♡♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANOLYA
ChickLitSonunun nereye gideceğini bilmeyen ama kapıldığı serüvenin içinde sürüklenen bir kız... Küçüklüğünde büyük bir darbe almış,psikolojisi bozuk,yaralı bir gencin can kırıklarıyla dolu hayatı... İşte bu hikaye zıtlıklarla dolu iki hayatın karşılaşması v...