Saat 18.38'i gösteriyordu. Güneş batalı neredeyse yarım saat olmuştu. Pencereden dışarıyı, yoğun trafiği izliyordum. Heyecandan ne yapacağımı bilemiyordum. Endişe göğsümü yumrukluyordu ve Yaser'i arama isteğimi zorlukla bastırıyordum.
"Sence nerede?"
Yade Eda'nın kısık sesle sorduğu soruyu cevapsız bıraktım. Bilmiyordum. Delicesine merak ediyordum ama bir cevap yoktu.
Işıklar kapalıydı. Perdeleri sonuna kadar açmıştım. Eda kanepede bacaklarını kendine çekmiş sessizce oturuyordu. Pencerenin önünden ayrılamıyordum, olacakları görmek istiyordum.
"Helin, tehlikeli bir şeyler olacak o yüzden kapıyı kilitler misin?"
"Tabii efendim."
Kapı ve pencereler kilitlendiğinde düşündüğüm tek şey bu olayın sonunda neler olabileceğiydi. Darbe başarısız olabilirdi, böylece askerlerin hepsi cezalandırılırdı. Belki askerlerin tanıdıklarını bile alırlardı. Yaser, Eda'yı bana emanet etmişti. Ona bir şey olması demek Yaser'in güvenini boşa çıkarmak demekti. Bu yüzden korkuyordum; hem Yaser'i kaybetmekten, hem de emanetine iyi bakamamaktan.
"Hey?"
İrkildim. Omzumun üzerinden Eda'ya baktım. Dimdik yüzüme bakıyordu. "Efendim?"
"Abim mesaj attı dedim."
Hızla Eda'ya yönelip yanına çöktüm. Hologram saatinden açtığı mesajı bana doğru çevirdi. Mesajı sesli okudum. "Başladı, evden ayrılmayın. Gece geleceğim." Yüzüm korkuyla buruştu ve karanlık odada boş boş oturmaya devam ettik.
On dakika sonra siren sesleri evi titretmeye başladığında Eda bana doğru sokuldu. Siren sesleri normalde afet gibi durumlar için çalardı. Ancak biz şu an bir afet durumu olmadığını biliyorduk. Bekledim.
"Lütfen, kapılardan ve pencerelerden uzak durunuz. Paniğe kapılmayınız ve başkandan gelecek mesajı bekleyiniz."
Helin ve diğer tüm Helin adlı programlar aslında sahiplerine değil de devlete bağlı programlardı. Bu gibi durumlarda anında devlet yönüne geçip halkı avuç içinde tutmayı hedefliyorlardı. Pencerelerin ve kapıların açılamayacak şekilde kilitlenmesi devletin isteğiydi.
Aniden içime bir korku düştü. Helin devlete bağlı bir ev-robottu. Dün gece konuşulanları duymuştu. Konuşmalar muhtemelen belleğine işlenmişti ve işler ters giderse Yaser de ben de ölmüşüz demekti. Dudaklarım kurumuştu. Ne yapacaktım ben?
Siren sesleri dakikalarca çalmaya devam etti. Bir süre sonra aniden kesilmişti. Uzun süre ses çıkmadı. Pencereye doğru ilerledim, dışarıyı görmek istiyordum. Ancak çelik panjurları açmam imkansızdı. Dışarıda ne olup bittiğini kesinlikle öğrenemeyecektik.
"Ne olacak şimdi?"
Eda'nın endişeli yüzüne baktım. Cevap vermem için yutkunmam gerekmişti. "Halkın yarısı evinde kilitli vaziyette. Diğer yarısı ise, iş yerlerinde, dışarıda. Onlara bir şey olmayacaktır. Ancak askerlerin tamamı sadık mı, bilemeyiz. Belki de korkanlar vardır. Hem şu yeni nesil..."
"Salix alba."
Kaşlarım çatıldı. Karanlıkta yüzünü göremiyordum ama verdiğim tepkiyi anlamıştı. "Neslin ismi bu. Ak söğüt bitkisi. Doğru miktarda alındığında ağrıları geçirir ama fazlası kanamaya neden olur. Bence bunlar çok büyük bir kitle. Benim..."
Durdu. Devam etmesini bekledim. Derin bir nefes aldı. "Benim yakın bir arkadaşım bahsedilen nesle çok uyuyor. Çok fazla zeki. Çok donuk. Hiçbir duyguyu tatmamış. İnsanları sevmez, onlardan nefret de etmez. Anne ve babasını tanımıyor. Hastanede büyüdüğünü söylemişti. Bence onlardan çok fazla var Ilgın. Ordu ne kadar büyük olursa olsun, bir avuç zeki insan on bin normal beyni kolayca alt edebilir."
Bir süre sessizlik oldu. Söylediklerinde haklıydı. Korku boğazıma oturmuştu ve ne demem gerektiğini bilmiyordum. Endişeden midem ağrımaya başladığında karanlıkta kanepeye doğru ilerleyip oturdum. Sessizlik ve karanlık sürüp gidiyordu.
Aradan tahminime göre üç saat geçmişti, hala bir işaret yoktu. Saatim çalışmıyordu, Eda'nınki de işe yaramıyordu. Helin kapanmıştı. Elektrikler 20 yılın ardından ilk kez kesilmişti. Sular bile kesilmişti. Korku doluyduk. Şimdi, çok korkunç bir gerçeği fark ediyordum; bu odada kapana kısılmıştık. Üstelik bu kendi isteğimiz dışındaydı.
Ve bu odadaki hapsimizin süresi ne kadardı, bilmiyorduk.
xxx
ılgın hakkında sevdiğiniz 3 şeyi buraya yazar mısınız?
kurgunun geleceği hakkındaki tahminlerinizi de buraya yazarsanız çok sevinirim.
sizi seviyorum!
-deniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
oda
Short Story2069. Burada kuralları devlet koyar. Devlet yıkar, devlet bozar. Devlet doğar, devlet yaşar. Hatırla, tüm bunlar kumpas; küçük kafalarımızı köleleştirilmek için kurulmuş bir kumpas. Devlet parçalar, devlet birleştirir. Ve en çok da, öldürür. 2069. B...