final

15K 1.3K 1.8K
                                    

bölüm şarkıları;
-POP ETC, Speak Up.
-Agnes Obel, Dorian.
-Iko, Heart of Stone.

mümkünse şarkıları indirip döngüye alın. iyi okumalar, veda etmeye hazır olun.

xxx

gün 9/gün 567 - 20 Mart 2071

Soğuk hava, ciğerlerimi yakan oksijen ve yanımda oturan küçük çocuk. Mahru'nun oğlu Adil çok akıllı bir çocuktu. Mahru'nun dediğine göre bir sene önce menenjit geçirip duyma yetisini kaybetmişti ama dudak okuyup cevap verebiliyordu. Elbette çoğunlukla işaret dili kullanmak zorunda kalıyordu. Ben eve geldiğimden beri de sürekli yanımdaydı, beni çok seviyordu. Eve döndüğüm için mutluydu.

Peltek bir şekilde ne düşündüğümü sorduğunda işaret diliyle, "Geleceğimi," dedim uykulu gözlerle. Kaşları çatıldı. Asil'in yüzünü bir saniyeliğine onda görünce şaşırmıştım. "Bu kötü bir şey mi?" diye sordu ince, kısa parmaklarını oynatarak. 

Gülümsedim. "Hayır. Gelecek kötü değildir."

Kaşları hala çatık duruyordu. Bir süre yüzüme baktıktan sonra söylemekten tereddüt eder gibi gözlerini kaçırdı. "Ama sen kötü şeyler yaşadın. Ben de kötü şeyler yaşadım. Gelecek de belki kötüdür." 

Bu söylediği beni sarsmıştı. Hiç böyle bir şey söylemesini beklemiyordum. Onu biraz kendime çekip saçını okşadım. "Kötü olsa bile yaşamaya değer değil mi?"

Başını hızla aşağı yukarı salladı. "Kötü olsa bile annemle, babamla, Yaser amcayla, Muaz amcayla ve seninle olduğum zaman üzülmem."

Bu tatlı cevabı gözlerime yaşlar doldurduğunda ona sıkıca sarıldım. Bu çocuğun masumiyetinin tüm vücuduma sinmesini istedim. Tüm bu yaşananlar, dünyanın bu hale gelmesi de sırf bu beyaz, saf masumiyetten nasip almadığımız için değil miydi?

Tahta merdivenlerde oturuyorduk, kar yağıyordu. Bahçenin içinde ayakta dikilen ağaçlar birbirine kollarını uzatan sevgililer gibi duruyorlardı. Orada sessizce otururken kapının açıldığını duydum ve omzumun üzerinden geriye baktım. Yaser yüzünde ufak bir gülümsemeyle bize bakıyordu. 

"Hava soğudu. Size kalın bir şeyler getirdim," dedi ve Asil'in yanına, yani sola oturup elindeki kalın şalı ikimizin omuzlarına sardı. Gözleri bana her dokunduğunda bakışlarımı kaçırma isteğiyle doluyordum. Kalbime buz değiyor gibi hissediyordum ona baktığımda. Güzel bir histi.

"Nasılsınız?" dedi ikimizi süzerek. "İyiyiz. Sen nasılsın?" diyen Adil'in başından öptü. "Harikayım."

Onlar kısa bir sohbete daldığında başımı çevirip karın yağışını izlemeye devam ettim. Ama aklımda Yaser'in üzerindeki kazak vardı, çok inceydi. Üşümez miydi? Tam ben bunu düşünürken Adil tuvalete gitmek için kalktı ve Yaser'le orada baş başa kaldık.

Aramızda Adil'in küçük vücudu kadar boşluk vardı ancak Yaser bana doğru kayıp o boşluğu çoktan kapatmıştı. Ona baktım ve şalı kaldırıp omuzlarına sarmaya çalıştım. Yüzlerimiz yakındı ve ben onun bana baktığını bilerek şalı düzeltmeye çalışıyordum. "Neden bu kadar ince üzerin?" dedim kısık sesle. Aramızdaki mesafeyi kapatıp alnını alnıma yasladığında gevşekçe tuttuğum şal omuzlarından düşmüştü.

"Susalım ve böyle oturalım mı biraz?" dedi içimi gıdıklayan bir sesle. Gözlerimi açtım ve böyle bakınca tek göz gibi görünen gözlerine bakmaya çalıştım. Başım çok az geriye gitmişti.

"Hayır, susmayalım. Evlendiğimiz günü anlatır mısın?"

"Ama zaten çoktan iki kere anlattım," dedi gülümseyip. Omuzlarımı silktim. "Yine anlat. Beni mutlu ediyor."

odaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin