Kontrol edemedim yanlışlıklar varsa bi ara düzeltirim ♡
*
Kalbinin çarpışları göğsünü darlıyordu. Elleri titriyor, yutkunmakta güçlük çekiyordu.
Sarışının uzun uğraşları sonucunda biraz rahatlayıp eski koltuğa oturmuştu. Steve'in dediğine göre Bucky geliyordu ve hep birlikte olanları anlamaya çalışacaklardı.
"Bir şey ister misin? Su?" dedi endişeli bir sesle.
Tony yavaşça kafasını salladı. Bakışları ellerini terk etmezken zihninde görüntüleri defalarca oynatıyordu. O adamın kim olabileceğine dair en ufak bir ipucu bulmak için beyninin her zerresini zorluyordu. Ne var ki simsiyah bir gölge, bir karaltıdan başka bir şey görememişti.
Esmer düşüncelere dalmışken çalan zille sıçradı. Bir anda zili çalanın Bucky olmayabileceği duygusu bedenini sarmıştı. Onun bu halini fark eden Steve koruyucu bir edayla gencim kolunu sıktı ve temkinle kapıya yaklaştı. Delikten baktıktan sonra kapıyı açtı.
Kapı eşiğindeki Bucky'yi görünceki rahatlamayla derin bir nefes aldı Tony. Bu olayların onu ne kadar sarstığını her fark ettiğinde kendine şaşıyordu.
"Tony, iyi misin? Steve aradı..."
Esmer kafasını sallarken bakışlarını, önünde dikilen iki gence çevirdi. Ona meraklı gözlerle bakıyor, bir yandan da incitmek istemiyormuş gibiydiler.
"Oturmazsanız yüzünüze tükürürüm." Dedi hafifçe gülerek. Gergin ortamı dağıtmaya çalışıyordu. İkisi de Tony'nin hemen önünde kalan kısa salon sehpahasının üstüne oturdu.
"Kim olduğunu görebildin mi?" Sesi çok kısık olsa da çıt çıkmayan salonda yankı yaptı.
Esmer, Buck'ın sorusuna iç çekti. İki seferde de yüzünü görememiş olmasına çok kızıyordu.
"Tanıdığım biri, eminim." Zorlukla yutkunarak devam etti. "Payton ya da Benjamin'e benziyordu. Ama o herif beni takip etmeden beş dakika önce konuştum Benjamin'le. Ayrıca Payton'da evimi bilmiyor."
Steve kaşlarını çattı. "Benjamin?" Tony hemen atılarak, "Natasha'nın kuzeni." dedi.
İkisi de Benjamin'i tanımıyordu. O yüzden zaten bunları yapmak için yeterli nedeni olan Payton'ı suçlamak daha kolay gelmişti.
Bucky elleriyle dizlerini ovuşturdu. Doğru kelimeleri bulmaya çalışıyor gibiydi. Yüzü sıkıntılı bir ifadeye bürünmüştü.
"Peki," boğazını temizledi "Bulmamıza yardım edecek bir şeu hatırlıyor musun? Saç rengi, giydiği şey, ses tonu bile olur!"
Tony yine sessiz kalarak düşündü. Lunaparktan sonraki zaman diliminde hatırlayabileceği her şeyi tekrar geçirdi gözünün önünden.
Aniden gözleri büyürken heyecanla baktı iki gence. "Kolyesi vardı! Bir anlığına boynunda parlayan bir şey gördüğüme yemin edebilirim! İnce bir zincir, şu askerde takılanlardan." dedi gülerek. Anlattıkça ona dair anıları daha da belirginleşiyordu.
Steve gülümseyerek elini esmerin bacağına koydu ve hafifçe sıktı. Tony şimdi daha emin bir ifadeyle anılarını kurcalıyordu.
Bugünü düşündü genç. Eve gelirken sürekli arkasına bakmasına rağman kimseyi görememişti. Buraya gelirken de takip edildiğini hissetmemişti. Evinin orda peşinden gelmeyi bıraktığını farz ediyordu genç.
Düşüncelerine dalmışken gelen bildirim Tony'yi uyandırdı. Steve biraz uzağına, Bucky ise tekli koltuğa geçmişti. İkisinin de gözü esmerdeyken telefonunu kontrol etti genç. Stephen yazmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boy In The Bubble [stony]
Fanfiction[stevextony highschool au] "İnsanlar ölür çünkü kimse yenilmez değildir." ◇