"Çocuklar bence yeter." Dedi sıkkın ses. Çok fazla uzamıştı.
Arkadaşları kıkırdayıp "Korktun mu Rogers?" diyerek ortalarındaki cılız çocuğun çantasını paslaşmaya devam ettiler.
Steve ise bulaşmamış, her zamanki gibi kendi isteği üzerine gözcülük yapıyordu. Bekle bekle canı sıkılmıştı doğrusu.
"Aklıma daha iyi bir fikir geldi."
Sarışının bu sözü ardından biri çantayı yakalamış ve hepsinin gözü ona dönmüştü. Steve daha çok sessiz ve içe kapanık biriydi. Arkadaşları daha önce herhangi bir şey için öneride bulunduğunu bile hatırlamıyordu.
"Şu an," dedi "Okulda hademelerden başka biri daha var. Ona gidelim."
Arkadaşlarının kaşları havaya kalkarken Steve'in boyuna en yakın olanı öne çıkmıştı.
"Sen böyle şeyler söylemezdin. Sana bir şey mi yaptı?" Dedi son derece ciddi bir edayla. Bu ekipte en çok Steve sevilir ve kollanırdı. Nedenini hiç bilemesede genç adam, bunu hissediyordu. Ona karşı hep çok hassaslardı.
Gülerek "Saçmalama Bucky, bir şey yok. Sadece canımı sıkıyor biraz." Dedi.
Herkes anlaşınca Steve de bunu bir işaret olarak görüp önden giderek yolu gösterdi.
Erkeklerin soyunma odasına girdiklerinde göze ilk çarpan; kitapları kendi boyunu geçmiş, saçları dağınık ve loş ışığın yansıdığı tendi. Başka bir zaman olsa Steve bu görüntünün büyüleyici olduğunu düşünürdü.
İçeri girdiklerinde kitapların başında oturan çocuk, o yöne bakmamıştı bile. Sadece kitaplarına gömülmüş bir şeyler karalıyordu.
"İşinizi hızlı halledip çıkarsanız bazılarımızın çalışması gerek. Sevişmeye başlarsanız kitap fırlatırım." Dedi sesinde kesinlikle hiçbir duygu barındırmadan.
Steve arkasından birkaç iğrenme sesi geldiğini duydu.
"Bu bizi ibne sandı herhalde! Bir bakıma doğru çünkü hayatını sikmeye geldik Stark." Bu sesin sahibini tanıyordu Tony. Kafasını kaldırıp o yöne baktı. Steve'in ise kaşları çatılmıştı.
Tony,Payton'la o sınıfta kalana kadar sıra arkadaşılardı. Şimdi ise beklenenin üzerine kendini çok sert sananların arasındaydı. Bu tip insanlar hep okulu yönettiğini falan sanıyordu.
Tony başını kitabından kaldırırken gözlerini kapının önünde duran gruba dikti. Oda loş olsa da yüzler hala seçiliyordu. Sadece Steve, Payton ve Steve'in peşinde kuyruk gibi dolanan Bucky'i tanıyordu.
"O zaman biraz acele edin. Tüm gün bekleyemem." Tony salakça bir kavganın yaşanacağını biliyordu.
Kaçışı yoktu. Ama bunun uzamasında da bir mâna bulamamıştı.Böyle diyerek diğerlerini tetiklediğini biliyordu Tony. Çatılan kaşlarını ve sıktıkları yumruklarını görebiliyordu. Derin bir nefes alıp gözlerini Payton'ın yeşillerine dikti.
Bu, Steve'in endişelenmesine yol açmıştı çünkü buraya gelirken amacı bu değildi. Biraz eğlenip gitmeyi planlamıştı ama şimdi bunun mümkün olduğunu düşünmüyordu. Şimdi keşke hiç söz etmemiş olmayı diliyordu.
Tyler ve Lang bir anda harekete geçip Tony'i kollarından tutup çekmeye başladıklarında, esmer adamı hazırlıksız yakalamışlardı. Oturduğu banka tutunmaya çalışsa da kitapları düşürmekten başka işe yaramamıştı doğrusu.
"Tutun" dedi Payton emir verircesine. Tony, kollarındaki güçlü ellerin sıkılaştığını hissetti ancak hiçbir tepki vermedi. Onlara istediklerini vermeyecekti.
Payton'un bir anda yaklaşıp esmerin yüzüne yumruğu geçirmesiyle Steve'in çenesi istemsizce sıkıldı.
"Hep çok bilmiş götün tekiydin Stark." Diyerek bir yumruk daha indirdi.
Tony'nin başı, yediği darbeyle sol tarafa düşmüştü. Elmacık kemikleri ve dudağının kenarı fazlasıyla yanıyordu. Acı eşiği yüksek biri değildi ama kesinlikle hiçbir tepki vermemeyi aklına koymuştu bir kere genç adam.
"Sen de çok şeker bir insandın Payton." Dedi sırıtarak. Bu, Payton'u daha da sinirlendirmiş olacak ki bu sefer diğerlerinden daha güçlü bir şekilde vurdu. Tony'nin canı cidden acımıştı.
Payton bir anda arkasını dönerek nefes nefese direkt olarak Steve'e baktı.
"Senin sıran."
Steve'in kaşları çatılmıştı. Onun sırası mı? Tabii ki böyle bir şey yapmayacaktı. Hayatında daha bir karıncayı bile incitmemişti.
"Hayır." Dedi kararlı bir sesle.
Payton bunun üstüne sarışına yaklaşarak "Bizi buraya sen getirmedin mi? Yapacaksın!" Dedi.
Steve Payton'a değil, Tony'e bakıyordu. Yüzünden akan kanlar üstüne damlamıştı. Esmerin cidden canı yanıyor olmalıydı.
Tony bunu duyduğuna cidden şaşırmıştı. Steve'e ne yapmış olabilirdi ki? Tamam birkaç kere dalga geçmiş olabilirdi ama bu Tony'nin konuşma tarzıydı!
Sarışın hiçbir şey demeden bir hışımla odadan çıktığında Bucky onu takıp etmişti. Onu kolundan kayalayıp kendine bakmasını sağladı.
"Bu da neydi!?" Dedi sinirle Bucky.
"Bilmiyorum Buck, sen söyle!"
Bucky sabır dilenir gibi elleriyle yüzünü sıvazladı ve geri Steve'e döndü.
"Sen götürmedin mi bizi bu çocuğa? Dövmemizi istemiyorsan niye geldik amına koyim!?"
Steve bir eliyle düzgün saçlarını karıştırdı.
"Bilmiyorum. Sadece eğleniriz demiştim, nerden bileyin Payton'ın böyle bir şey yapacağını? Ya da Tony'yi tanıdığını!" Dedi Steve sinirle.
Bucky nefesini dışarı verirken beklemesi için işarette bulundu. Daha sonra tekrar soyunma odasına yöneldi ve içeri girdi. Birkaç dakika sonra Bucky ile beraber herkes dışarı çıkıyordu.
Payton konuşmak için Steve'e doğru yönelsede sarışın adam arkasını dönerek yürümeye başladı. Hala aklında Tony'nin kanlı yüzü vardı.
***
Sonunda çok fazla ilhamımın olduğu bir kitap ahsksbks
Bu kitap biraz klişemsi ama tamamen özgün yazmaya çalıştığımda kitapları tamamlayamıyorum :"( Yine de klişeden nefret ettiğim için olabildiğince farklı yapmaya çalışacağım ancak aklıma bir şey gelmezse biraz alışılmışa kayabilir.
Düşüncelerinizi falan yazarsanız kendimi geliştirmemde yardımı olur👀 Zaten bayadır yazmıyorum unutmuşum valla skshlsbsk
Şimdi gidip Take Me To Church'ün bölümünü tamamlayayım ehe :)
Lots of love 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boy In The Bubble [stony]
Fanfiction[stevextony highschool au] "İnsanlar ölür çünkü kimse yenilmez değildir." ◇