☀️
O gün hava hiç olmadığı kadar soğuktu. Yusuf eve gömleği yırtılmış, pantolunu diz kapaklarına kadar çamur olmuş bir şekilde geldi. Kimseye görünmeden odasına çıkacaktı ki eşi Meryem arkasından Yusuf'a seslendi. Yusuf aldırmadan odasına geçti ama Meryem hâlâ bağırıyor ve olduğu yerde adeta titriyordu çünkü Yusuf'un işlediği suçtan haberi vardı.
Yusuf üzerini değiştirip aşağıda bağıran eşinin yanına gitti. Onun korkudan ve şaşkınlıktan sapsarı olmuş yüzünü avuçlarının içine aldı ve sakin olup onu dinlemesini söyledi. Meryem bir şey demiyor, ürkek bir şekilde Yusuf'un gözlerine bakıyordu. Onu hiçbir zaman bu kadar delirmiş, kızarmış, hırçın görmemişti. Yusuf ellerini Meryem'in yüzünden çekti ve anlatmaya başladı.
"Bunca adaletsizliğe katlanamıyordum artık Meryem. O puşt ağa karşımda çocuklara, savunmasız kadınlara, ırgatlara küfürler savururken duramadım. Birinin çıkıp ona müdahale etmesi ve ders vermesi gerekiyordu. Sen de biliyorsun, her sabah yedide kalkar beş on kuruş için sabahlara kadar çalışırım. Sadece ben değil hepimiz çalışırız, biz olmadan o ağanın hali haraptır bunu kendisi de biliyor. Anla beni Meryem daha fazla dayanamadım, çıkardım kamçımı sapladım o puştun böğrüne."
Meryem tüm bunları hayretle dinliyor ve sadece Yusuf'un gözünün içine bakıyordu. Karşısındaki adam sanki kocası değil bin kat yabancısı gibiydi. Ne diyeceğini, ne tepki vermesi gerektiğini bilmiyordu. Biraz düşündükten sonra zihninde oluşan soruyu yöneltmek için dudaklarını araladı.
"Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsun Yusuf?"
Sahi ne yapacaktı? Hapse mi girecekti, yoksa buralardan kaçıp gidecek miydi? Hiçbir şey bilmiyordu. Uzun bir müddet düşündü, bir yol bulmalıydı. Bir ara aklından Meryem'i alır buralardan çok uzaklara, adaletin olduğu bir yere giderim diye geçirdi fakat öyle bir yer olmadığını; yoksulun, fakirin her yerde ezilmeye mahkum olduğunu acı bir şekilde anımsadı. Düşüncelerinden Meryem'in sesi ile sıyrıldı.
"Ne yapacağız bundan sonra, söylesene Yusuf?" Meryem ısrarla sorusuna cevap istiyordu. Yusuf eşinin o güzel yüzünü avuçlarının içine aldı ve gözlerini gözlerine sabitleyip onu cevapladı.
"Meryem'im, sevdiğim sende biliyorsun, bana burada huzur vermezler artık. Bugün ya da yarın jandarma da beni aramaya başlar, benim buradan gitmem gerek ama seni yanımda sürükleyemem. Hadi hazırlan seni annenin evine götüreyim kendim için de bir çıkar yol bulurum."
Meryem susuyor, sadece Yusuf'u dinliyordu. Yusuf giderse ne yapardı, kime sığınırdı? Her ne kadar anası da olsa, Yusuf'un yanında hissettiği kadar güvende hissedemezdi orada kendini. O da Yusuf'la gitmek istiyordu fakat onun başına bela olmaktan korkuyordu.
'Bela olmak mı? O benim her şeyimdi. Hem Yusuf'un benden başka kimsesi yoktu ki, neden ona bela olayım? Ah! Neler düşünüyorum ben böyle' diye kendi kendine söylendi içinden.
Zihnindeki düşüncelerden sıyrıldığında, kapının çaldığını işiterek irkildi. Yusuf'un gerginlikten kasılan vücudu onu da gerginliğe iterken, korkarak önce kapıya ardından da Yusuf'a baktı. Kapı çalmaya devam ederken, Yusuf hızla ayağa kalktı ve tedirgin adımlarla kapıya yaklaştı. Kalbi çok hızlı çarpıyordu. 'Gelen jandarma ise hemen arka pencereden atlar, kaçarım' diye geçirdi içinden. Yavaşca kapının deliğinden kimin geldiğine baktı. Gelen Yusuf'un çocukluktan beri en yakın arkadaşı olan Hüseyin'di. Yusuf'un yüreğine su serpilmişti fakat öte yandan da Hüseyin'in gecenin bu vaktinde neden gelmiş olduğunu düşündü. Muhtemelen o da ağanın öldüğünü duymuştu ve o yüzden gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAMAK DEDİKLERİ
Teen FictionOnlar yaşamlarını güçlükle idame ettirmeye çalışan masum halktan sadece birkaçıydı.. Onlar adaleti savunup, adaletsizliğe baş kaldıranlardı.. Zulme karşı açtıkları savaşın bedelini sevdikleriyle ödeyenlerdi onlar.. Adaletin sadece mahkeme duvarları...