"Benim Sarı Yusufum hadi kalk"
Yusuf Sultan ananın sesi ile birden sıçradı. İlk defa bir anne onu uyandırıyordu o yüzden biraz burkuldu.
"Kalktım anacım kalktım geliyorum şimdi. "
İçeride muazzam bir kahvaltı vardı. Dün ile kıyaslayınca Halil İbrahim Sofrası gibiydi. Yusuf sofraya oturmadan önce elini yüzünü bir güzel yıkadı. Gece fazlasıyla rahat uyuduğu için çok dinçti. Rahat rahat kahvaltısını yaptı, çay içti ve;
"Anacım bahçede yapılacak işlerin varmış sen bana bir bağ makası verde ben ağaçları bir güzel budayım ha. "
"Aman oğlum sana mı kalmış boşver o işlerle uğraşacak birini bulurum ben. "
Yusuf ne yapacağını bilmiyordu. Onun işi burada bağ bahçe ile uğraşmaktı ama Sultan ana onu oğlu sandığı için hiçbir şey yaptırmıyordu.
"Anacım versene bana o makası ben hallederim sende bana yardım edersin ha anam güzel olur hem kimse bizi rahatsız da etmez biz senle analı oğullu hasret gideririz. "
Yusuf kadının zaaflarından yararlanıyordu ama bu iş ona lazım olduğu için yapmak zorundaydı.
"Tamam o zaman oğlum gel hadi benimle birlikte başlayalım. "
Yusuf ile Sultan ana bahçeye çıktı. Yusuf dün bahçenin bu kadar büyük ve güzel olduğunu farketmemişti. Önce etrafı bir güzel gezdi, kafasından şuraya şunu yaparım, buraya bunu yaparım diye geçirdi. Çok mutluydu çünkü kendine bir iş bulmuştu ve burda onu hamal gibi çalıştıran bir ağa yoktu.
"Yusuf kardeşim! "
Hüseyindi bu bağıran
"Kardeşim nerelerdesin sen? "
Yusuf Hüseyin'i gördüğü için çok mutluydu. Birbirlerine sımsıkı sarıldılar.
"Nasıl bari Yusufum buralar alıştın mı biraz ha kardeşim "
"İyi Hüseyin iyi de... "
"De si ne de bakalım"
"Meryemim nasıl iyi mi, aç mı, tok mu, ne yer, ne içer? "
"Meryem iyi Yusuf çok iyi hatta sana bir mektup gönderdi al hele. "
Hüseyin'in uzattığı mektubu görünce Yusuf'un gözleri doldu. Canından, Meryeminden bir mektupla haber alıyordu bu durum canını çok yakıyordu ama hiçbir şey belli etmemeye çalışıyordu.Yusuf Hüseyinden mektubu aldı cebine bir yere sıkıştırdı.
"Okumayacak mısın Yusuf mektubu? "
"Sonra okurum gel hele bir çay içelim seninle. "
"Sultan anaa! "Yusuf'un seslenmesiyle Sultan ana dışarı çıktı. Söyle Sarı Yusufum söyle anan kurban olsun sana. "
"Anacım bize iki bardak çay getirir misin? "
Kadın Yusuf'un ricası üzerine içeri girdi.
"Hayırdır olum ne Sarı Yusuf'u, ne evladı?"
Yusuf başından geçenleri bir bir Hüseyin'e anlattı. Oda kadının haline üzüldü ama Yusuf'a hiçbir şey söylemedi sadece olsun dedi.
"Alın evladım için çayınızı"
"Sağol anacım. "
"Sağol anacım. "İkiside Sultan anaya teşekkür ederim deyince kadın yeninden içeri girdi ve Yusufla Hüseyin tekrar baş başa kaldı. Bir süre ikisde konuşmadı sessizliği Hüseyin bozdu.
"Yusufum al şu parayı buralarda heder olma hadi al hele. "
Yusuf bir an kendi haline acıdı
"Yok kardeşim yok sağol bir şeye ihtiyacım yok şükür. "
Hüseyin çok fazla ısrar ediyordu. En sonunda parayı zorla Yusuf'a verdi. Beş on dakika oturduktan sonra yavaş yavaş kalkmaya hazırlandı.
"Ben artık gideyim Yusuf, sende kendine dikkat et bir ihtiyacın olursa hiç çekinme söyle bana seni ziyarete geleceğim. "
Yusuf hiçbir şey söylemedi. Kendini Hüseyin'e karşı çok mahçup hissediyordu arkadaşına sımsıkı sarıldı. Sadece yolun açık olsun dedi ve işinin başına döndü.
Meryemim ne yazdı acaba özlemişmidir ki beni. Yusuf döne döne boş bir yer aradı sonra bir ağaçlık bulup içine girdi ve mektubu okumaya başladı.
"Yusufum, benim bahtı karalım. Nasılsın iyimisin. Hoş sanki iyi ya da kötü olsan haberim olacak. Seni çok özledim nolur bir gün gel, göreyim seni. Ben çok iyiyim Yusufum Hüseyinden allah razı olsun her ihtiyacımı karşılıyor. Hiçbir şeyimi noksan koymuyor ama senin gibi olamıyor işte hiç kimse hiçbir şey senin gibi olamıyor. Neyse Yusufum beni mektupsuz koma yılda bir bile iki satır yaz kurban olurum sana Yusufum kendine iyi bak. Çok çalış gayret et beni burada yanlız koma.
"Meryem "
Yusuf'un içine bir nebzede olsa su serpilmişti. Bu süre içinde ilk defa Meryemden haber almıştı. İyi ki Hüseyin var iyi ki diye geçirdi içinden. Meryemden aldığı mektup onu güçlendirdi, gayretlendirdi. Mektubu katlayıp cebine sıkıştırdı sonra işine dört elle sarıldı başını bir an bile işten kaldırmadı çalışması gerekiyordu, para bulması lazımdı. Hava epey kararmıştı. Yıldızlar gökyüzünde pasparlakdı."Yusufff oğlum gel hadi bak sofra hazır acıktın gel anasının birtanesi. "
Bu sesi duyunca içine huzur doğuyordu. Ana sevgisi böyle bir şey ha diye geçirdi içinden
"Geliyorum anacım geliyorum. "
Yusuf elini yüzünü bir güzel yıkayıp sofraya oturdu. Sultan ana çok güzel yemekler yapmıştı. Yusuf birden duruldu Meryemini düşünü kim bilir ne yapıyordu zaar şimdi.
"Hadi olum yesene çok yoruldun. Bahçeyi epey tertip etmişsin benim yiğit oğlum ta ufaklıktan belliydi zaten de olsun benim Sarı Yusufum."
Yusuf yemeğini yedikten sonra direk odaya geçmişti. Bugün Sultan anayla konuşacak gücü kendinde bulamıyordu. Kendini direk yatağa attı ama düşünceleri onu uyutmuyordu. Jandarmalar, Meryem, Hüseyin her şey kafasını kemiriyordu adeta. Uyuyamayacağını anlayınca balkona çıktı. Bir tütün sarıp ondan derin derin nefesler aldı. Keşke anam babam olsaydı belki bu hallerde olmazdım dedi kendi kendine ama yoktu ve elden bir şey gelmiyordu. Tüm bu düşünceler onu her geçen gün batağa çekiyordu. Yusuf çırpındıkça batıyordu en dibe batıyordu. Gözleri artık daha fazla dayanamadı bunları düşünmenin ona bir kârı yoktu. Odasına geçip kendini tekrar yatağa bıraktı gözünü kapadı ve yavaş yavaş uykuya daldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAMAK DEDİKLERİ
Teen FictionOnlar yaşamlarını güçlükle idame ettirmeye çalışan masum halktan sadece birkaçıydı.. Onlar adaleti savunup, adaletsizliğe baş kaldıranlardı.. Zulme karşı açtıkları savaşın bedelini sevdikleriyle ödeyenlerdi onlar.. Adaletin sadece mahkeme duvarları...