Ertesi gün yaşlı kadının cenazesini kaldırmışlardı. Yusuf artık bir kaçak olduğu için cenazeye katılamamıştı. Meryem hiçbir şey demiyor gözleri çulun bir desenine takılmış dalgın dalgın orayı seyrediyordu.
Saat ikiye gelmişti ve evin kapısı gıcırdayarak açılmıştı. Hüseyin gelmişti. Ağlamaktan gözleri şişmiş ve kızarmış, bir gecede bin yıl yaşlanmıştı. Hiçbir şey söylemiyordu arada Meryem'e bakıyor ve gözleri daha fazla kızarıyordu. Yusuf Hüseyinin yanına oturdu. Elini onun omuzuna koydu ve teselli verdi ama Hüseyin onu dinlemiyor sadece ağlıyordu. Bir aralık birkaç kelime söyleyecek gibi oldu ama hemen sustu. Meryem bir şeyler hazırlamak için mutfağa gitti ve Yusuf'la Hüseyin başbaşa kaldı. Hüseyin Yusuf'a sarıldı ve daha fazla ağlamaya başladı. Zaten duygusal bir karaktere sahipti. Yusuf arkadaşını bir çoçuk gibi kucaklıyor ve saçını okşuyordu. Hüseyin konuşmaya başladı.
"Babam beni çok döverdi Yusuf, annem zaten hiçbir zaman beni evlat yerinde görmedi, her zaman işe yaramaz bir adam gözüyle bakıyordu bana. Bu hayatta bana tek değer veren kişi gariban ninemdi, tabi benimde bu hayatta en çok sevdiğim insan oydu. Şimdi o gitti ben bu pislik, yalancı dünyada bir başıma kaldım. Artık sırtımı yaslayabileceğim kimsem yok. Belki benim de hayatımda sırtımı yaslayabileceğim bir eşim, mutlu bir yuvam olsaydı... Biliyor musun Yusuf benim bir sevdiğim vardı. Her zaman içimde sakladım onu her geçen gün daha fazla sevdim ama o... Her neyse ben biraz istirahat edeyim. "
Yusuf ne diyeceğini bilmiyordu. Hüseyin'in hayatına dair bilmediği o kadar şeyin olması onu birazda şaşırtmıştı. Neden ona hiçbir şey söylememişti? Şu an bunları düşünmenin zamanı değildi. Hüseyin'e tekrar sarıldı.
"Bundan sonra yalnız değilsin, ben senin kardeşinim. Hadi dinlen biraz, sonra konuşuruz." dedi ve arkadaşının yüzünü göğsüne bastırdı.
Hüseyin yatmaya gitmeden önce mutfağın aralık kapısından içeriyi süzdü. Bakışları yemek hazırlayan Meryemi bulduğunda bir süre onu seyretti. Meryem onu farkedince, Hüseyin bir suç işlemiş gibi kıpkırmızı kesildi. Sanki Meryem'in bir şey demesini bekliyor ya da kendi bir şey söylemek istiyor gibi bir hali vardı. Olduğu yerde bir süre yere bakıp durduktan sonra ağır adımlarla arkadaki küçük odaya yatmaya gitti.
Meryem bir an geçmişi düşündü, bundan on yıl evvelinde Hüseyin ile bir ilişki yaşamıştı ama sonra Yusuf'a aşık olmuştu ve Hüseyin'i yüzüstü bırakmıştı. Hüseyin Meryem'i hiçbir zaman unutamamıştı her ikiside bunun farkındaydılar ama ikiside Yusuf'a bir şey söylemiyorlardı. Meryem Yusuf'un seslenmesi ile irkildi, hemen düşüncelerinden sıyrılıp oturma odasına gitti. Yusuf eşini yanına çağırdı. "Gel Meryem'im biz biraz konuşalım hele."
Meryem Yusuf'un yanına sokuldu, onun çalışmaktan nasırlanmış elini avuçlarının içine aldı ve, "Sen benim bu hayattaki en önemli varlığımsın Yusuf, olurda bir gün beni bırakırsan yahut ayrı kalmak zorunda kalırsak, bil ki nefes alamam, sensizliğe dayanamam, seni çok seviyorum. "
Yusuf Meryem ile ne konuşacağını unutmuş, eşinin güzel dudaklarından dökülen lafları dinliyordu. Meryem'e sokularak, "Benim bu hayatta senden başka kimsem yok Meryemim, seni bıraktığım gün ben ölmüşümdür. " dedi ve Meryem'i kollarına sardı.
Bu esnada Hüseyin yüzünde garip bir tebessüm ile içeri geldi. Durmadan Meryem'e bakıyor, onu gözleri ile yiyordu. "Meryem hadi sen bize yiyecek bir şeyler hazırla biz Yusuf'la biraz konuşalım. " Meryem Yusuf'a baktı. Yusuf başını Hüseyin'i onaylarcasına salladı ve Meryem mutfağa sofrayı hazırlamaya gitti.
"İyi misin Hüseyin'im, ne diyeceğimi, seni nasıl teselli edeceğimi bilmiyorum, ben senin kardeşinim tüm sıkıntılarını, içinde kalan acıları benimle paylaş, benden bir şeyler saklama." Hüseyin umursamaz tavırlarla Yusuf'a bakıyordu. Yusuf konuşmasını bitirmeden Hüseyin konuşmaya başladı.
"Yusuf, artık bu hayatta senden gayrı kimsem yok. Senin başına bir şey gelirse yapayalnız kalırım, jandarma seni aramaya başlamış köyden haber geldi, bir iki günü bulmaz buraya da gelirler, seni bulurlarsa gariban karın kimsesiz kalır. Bu gece çıkalım yola, ben seni şehirde güvenli bir yerde saklarım, Meryem'i hiç düşünme ona da burada bakarım, sen biraz düşün hele."
O sırada içeri Meryem girdi. "Hazırladım sofrayı, gelin yiyelim hep beraber."
Yusuf, karısının yüzüne baktı, "Eğer Hüseyin ile gitmezsem Meryem'im ortada kalır, gidersem de gönlüm razı olmaz, Allah'ım bir çıkar yol göster bana, off! "
"Yusuf, hadi gelmiyor musun?" Hüseyin'in seslenmesi ile Yusuf düşüncelerden sıyrıldı ve hep beraber sofranın başına oturdular. Sofrada büyük bir sessizlik vardı, Hüseyin'le Meryem arada birbirine bakıyor, Yusuf kara kara düşünüyordu. Sessizliği bozan Yusuf oldu.
"Bugün gidelim Hüseyin." Meryem birden öksürmeye başladı ve gözünden yaşlar süzüldü. "N..ne gitmesi Yusuf, nereye gidiyorsun, ben ne yaparım sensiz? Yok yok izin vermem, Yusuf'um gitme n'olur. "
Yusuf eşinin yüzünü avuçlarına aldı. "Jandarmalar beni aramaya başlamış Meryem, eğer buraya gelirlerse beni alıp giderler sen bir başına yapamazsın, ben gidip işleri biraz yoluna koyayım sonra seni alırım yanıma, hem burada Hüseyin var o ihtiyaçlarını karşılar, ben de memnun değilim bu halden ama elden bir şey gelmiyor, ne olur anla beni Meryem'im işleri daha fazla zora sokma. "
Yusuf eşinin gözyaşlarını sildi, yanağına bir buse kondurdu ve onu kollarının arasına aldı, bir yandan eşinin saçlarını okşuyor bir yandanda onsuz nasıl yaşayacağını düşünüyordu.
"Hazırlan da gidelim o halde." Hüseyin'in konuşması ile Yusuf ayağa kalktı. Artık gitme vakti gelmişti, Meryem'i burada bırakmak hiç içine sinmiyordu ama başka çaresi yoktu. Meryem ile beraber bir kaç parça eşyasını almak için odaya gitti. Bir kaç eskimiş gömlek, iki pantolon ve ayakkabısını küçük bir valize koydu. Meryem bir yandan ağlıyor bir yandan Yusuf'a yardım ediyordu.
Hüseyin, "Ben arabayı ayarladım Yusuf, kapıda seni bekliyorum sen vedalaşıp gelirsin eşinle. " dedikten sonra kapıdan çıkıp gözden kayboldu.
Meryem ağlayarak Yusuf'a bakıyor, gözleri ile gitme diye yalvarıyordu, Yusuf son kez Meryem'ine sarıldı. "İşleri hemen yoluna koyup geleceğim Meryem'im. Hadi sil gözyaşlarını, beni böyle uğurlama, gözüm arkada kalmasın. İlk fırsatta geleceğim yanına. Allah emanet ol."
Meryem Yusufuna son kez sarıldı ve Yusuf yavaşca kapıyı çarpıp Hüseyinin yanına gitti. Arabaya binmeden önce arkasında bıraktığı eşine baktı, gözünden yıllar sonra ilk defa bir damla düştü ve hızla arabaya bindi. Hüseyin'in de arabaya binmesi ile artık Yusuf'un yeni hayatına doğru yola koyuldular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAMAK DEDİKLERİ
Teen FictionOnlar yaşamlarını güçlükle idame ettirmeye çalışan masum halktan sadece birkaçıydı.. Onlar adaleti savunup, adaletsizliğe baş kaldıranlardı.. Zulme karşı açtıkları savaşın bedelini sevdikleriyle ödeyenlerdi onlar.. Adaletin sadece mahkeme duvarları...