Gökyüzünün bulutlu olduğu bir kış akşamıydı. Güneş batmak üzereydi. Paydos vaktine 30 dakika kala bakışları ağırlaşmıştı. Yorgunluğun getirdiği halsizlik ve sakinlik vardı. Saate bakacak hali bile yoktu. Aklındaki umutsuz ve kararsız düşüncelere dalmıştı. Fabrikadaki hızlı hızlı akan makinenin şeridinden nihayet son parça geliyordu, son parçayı da paketledikten sonra insanı rahatlatan ancak bir o kadar da gürültüsünden rahatsız eden, örümcek ağı çevrilmiş kırmızı renkli siren çaldı. Önlüğünü çıkartıp rengi solmuş siyah renkli mantosunu giydi. Manto vefat etmiş eşinin son hediyesiydi ve tam 10 sene olmuştu. Bir anda köşesi yırtılmış ayakkabısına takıldı ve içinden "Tamir işi çıktı yine" dedi. Fabrikanın yeni boyanmış kırmızı renkli kapısına doğru ilerledi. Siyah mercedes ana caddeye doğru ilerlerken arabanın tekerlek sesleri akşamın ürkütücü sessizliğini delip geçti. Araba tam fabrikanın kapısının önünde durduğunda şoför aşagı inip hızlıca ve büyük bir saygıyla açtı. Kapı açıldığında ilk siyah renkli parlak ayakkabılar gözüktü. Aşsağı inen oldukça heybetli ve saçları beyazlaşmış olan fabrikanın sahibi Celal Beydi. Celal Bey "Ayşe Hanım bir eksiğin, bir sıkıntın var mı ?"dedi. Sıkıntısı çoktu aslında 3 aydır kirayı, 4 aydır da bakkala veresiye borcunu veremiyordu. Ama sıkıntılar aklına geldi boğazında düğümlendi ve "Allah'a şükür geçinip, gidiyoruz bir sıkıntım yok ." dedi. Büyük bir saygıyla otobüs durağına doğru ilerliyordu. Yol boyunca egzoz dumanından ve yağmurda rengi solmuş kaldırımlara gözü takıldı . Rüzgar kurumuş yaprakları hışırtıyla savuruyordu. Evlerin gölgeleri arasından yavaş yavaş caddenin ortasına doğru ilerledi. Otobüs durağına geldiğinde yağmur siyah pantonun üzerinde damlalar bırakmaya başlarken herkesin gözü sokağın köşesinde bulunan yeni açılan lokantadaydı.Nihayet ihtiyar mavi renkli otobüs başını köşeden uzattı.Motor ağır ağır ama yüksek bir ses çıkartarak geliyordu. Otobüs durağa gelene kadar yağmurdan köşelere saklanan insanlar, firmaların reklam afişi yapıştırdıgı, köpeklerin geceleri evi haline gelmiş durağın önünde hızlıca biriktiler. Kapı açılır açılmaz herkes koltuğa oturmaya çalışıyordu gerçi çok rahat değiller. Acaba "çocuklar nasıl" diye düşünmeye başladı. 3 çocuğu vardı. En büyük çocuğu pis işleri vardı kimse ne olduğunu bilmiyordu. 2-3 defa karakolluk olmuş ancak bir şekilde suçsuz olduğu ortaya çıkmıştı. Pis işleri varsa suçludur, suçsuz göstermeyi başardı. Ortancası annesini çok sever, her şeye bir çözüm bulmak için uğraşır dururdu. Aynı zamanda üniversite sınavına hazırlanıyordu. Doktor olmak en büyük hayaliydi çünkü annesi böbrek hastasıydı. En küçüğü 11 yaşında ama görseniz 40 yaşındaki teyze sanki öyle lafları vardı ki kimsenin aklına gelmez. Hepsi için canını verirdi . Bunları düşünürken otobüsün eve yaklaştığını fark etti. Otobüsün camında derin nefesinin buğulu izi kaldı. Çelik kapının yağmurdan boyası atmış tutacağının ıslaklıgı içine bir ürperme getirdi. Eve girdiğinde çocuklarının sesi içini huzurla kapladı, tüm yorgunluğu uçup gitti. Kahverengi üstü tozlu askıya paltosunu bırakırken kızının büyük mutlulukla annesine "Anne" diye bağırması ile boynuna atlaması bir oldu.
- Anne biz abimle makarna yaptık sen otur dinlen biz sofrayı kurarız, ilacın dolapta ihmal etme kızarım sonra.
Kızının şaşırtıcı konuşmasından her zamanki gibi hafifce gülerek dediklerini yaptı. Evde uzun süre temizlik yapılmadığını fark etti ancak hastalığı izin vermiyordu. Odaya geri geldiğinde beyaz masa örtüsünün üzerine gri ayaklı sofra konmuş. Makarnanın sıcak buharı havayı hakimiyet altına almıştı. Dünyanın en pahalı sofrası,en güzel yemeği olsa burdaki makarnanın verdiği mutluluğu vermezdi. Yemek yedikten sonra üstüne büyük bir yorgunluk çöktü, sanki duvarlar üzerine üzerine geliyordu. Kendine gelmek için banyoya gitmeye karar verdi. Lavabonun aynasına bakmaya yeltendiginde garipseyerek kırışan suratı ve bakımsız saçları dikkatini çekti. Yaşlandığını, hayatın kendisini çok yıprattıgını anladı. Kesintiyle akan suların kendisini ayılttığını fark etti ancak kendisini kötü hissetmeye başladı. Banyonun çiçek desenli kalebodurun soğukluğu ayaklarını titretti. Odaya girdiğinde çocuklarının yemek masasında ders çalıştıklarını görünce sessizce yatak odasına gidip uyudu. Gece yağmurun kiremitleri dövmesi ile uyandı. Kendini üşümüş hissediyordu ancak vücudunun boncuk boncuk terelediğini fark etti. Hemen yanında yatan kızına seslendi. Kızı uyandığında büyük bir şaşkınlıkla uyandı ve aklına hastalığı geldi ve hemen apar topar karşı komşusu Remzi amcaya haber verdi. Remzi amcanın kırmızı renkli külüstür bir arabası vardı.
![](https://img.wattpad.com/cover/217451205-288-k708786.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAĞMURDA SAKLI(TAMAMLANDI)
NouvellesBir anne düşünün Çocukları için hastalığını bile önemsemeden gece gündüz çalışan Bir çocuk düşünün ailesi ne kadar elinden tutmaya çalışsa da umursamayan Ve onu düşünün her şeye rağmen geleceğine sıkı sıkı sarılan biri