Eyoo
Herkese merhaba yeniden :3
Medya: Michi Matsuoka (ve yazarcığın editi :>)
Oy verip yorum yapan tüm okurlara Jen'den öpücükler ^3^3^
***
Okulun ilk ayı fazlasıyla sakin ve garip geçmişti.
İlk gün Luka ile tanışmıştım ve tek arkadaşımın o olacağını düşünürken, Leena denen kızla tanışmıştık. Sonra ikisinden diss yemiş gibi hisseden aciz ben, Yang Sun ile arkadaşlık kurmaya karar vermiştim.
Yang Sun sayesinde, sınıfımızın Fransızı olan Dubois ve şu an için Kızların gözdesi olan Reinhardt ile tanışmıştım.
Beni bir an da benimsemişlerdi. Dubois özellikle benimle arkadaşlık kurabildiği için şanslı olduğunu çünkü fransızca konuşabileceği biri olduğu için fazlasıyla mutlu olduğunu söylemişti.
Evet bu garip bir cümleydi.
Dubois ve Reinhardt fazlasıyla yakışıklıydı.
Dubois Fransız, Reinhardt ise Rustu.
Evet bana göre sınıftaki tüm erkekler aşırı yakışıklıydı. Ben hariç.
İlk haftayı birlikte atlattığım bu 3'lü ile olan arkadaşlığımı asla kesmedim.
Ama annemin tavsiyelerini de dinleyerek, sınıftaki herkes ile konuşmaya çalıştım.
2. Hafta Dong Suk, Leanna tarafından satılınca hemen arkasında oturmakta olan bizimle konuşmaya başladı.
Birbirimize karşı fazlasıyla kibardık. Nazik davranmaya çalışıyorduk.
Ancak, bir şekilde hepimizin kendini kastığını hissediyordum.
Yang Suk saçının üst kısmındaki at kuyruğunu sıkıştırıyor, Dubois şapkasına dokunup duruyor, Reinhardt 10 dakikada bir gözlüklerini çıkartıp siliyor, Dong Suk ise pirceinglerine dokunmaktan ve saçlarını eliyle düzeltmekten kendini alıkoyamıyordu.
Peki ben? mal mal etrafa bakıyordum ya da onlar soru sormadığı sürece resim çiziyordum.
Kısaca beşimiz de rahat değildik.
Onlarla olan iletişimimi kesmemeye özen göstererek, Michi denen kızın yanına gittim.
Ancak o kadar egoluydu ki konuşmak imkansızdı.
"Merhaba Michi. Biraz konuşmak ister misin?"
"Üzgünüm, hayır. Test çözüyorum gördüğün gibi. Sana ayıracak sadece 2 dakika 37 saniyem var ancak zilin çalmasına 1 dakikadan daha az kalmış bulunmakta. O yüzden bir sonraki teneffüs yanıma gel"
Ben de gitmedim.
Alice ve Helga ise ingilizce konuşuyorlardı kendi aralarında. Yanlarına gittiğimde beni pek takmamışlardı.
İkizler ve Tori haricinde kalan tek kişi Luis'di. Onunla da konuşmak istediğimi pek söyleyemezdim. Kaba ve soğuktu. Kimseyle konuşmak istemediğini de gayet net bir şekilde belli ediyordu.
İkizler kendi hallerinde takılıyordu, sınıfın geneli gibi.
Bizim yanımıza gelip tanışmak isteyen tek kişi ise Tori olmuştu.
Ama herkesin yanına gidip adını sorduğu için bize özel yapılan her hangi bir şey yoktu.
Kısaca, herkes kendi halinde takılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little Lover~
RandomKim bilebilirdi ki 5 ortaokul öğrencisinin öğretmenleri tarafından tasarlanan bir oyunu oynarken aslında geçmişin tüm acılarını ve sırlarını ortaya dökeceğini?