7.BÖLÜM

584 50 11
                                    

Multimedyada ; linda var

Sabah güneşinin suratıma vurmasıyla beraber uyandım. Saatim çalmadan, ilk defa kendim uyanıyordum. Bu bana bile tuhaf gelmişti. Yataktan kalkıp banyoya yürüdüm. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra kurutmak için aynanın karşısına geçtim. Keşke hiç geçmeseydim. Yüzüm çökmüştü, gözlerim ağlamaktan kızarmış ve şişmişti. Yaşayan bir zombiye benziyordum. Dün nelerde yaşamıştım. Robert'le kavga ettim, buda yetmezmiş gibi kolumu kestim haydi bunu da boş verdim Peter'le az kalsın yeniden öpüşüyordum..

Kalbimde tanıdık bir acı hissetim. Kalbim parçalanıyor gibiydi. Boğazımda kocaman bir yumru oluşmuştu. Bağırmak haykırmak istiyordum lakin sesim, soluğum çıkmıyordu. Daha fazla kendimi tutamadım ve yere yığılıp kaldım. Lavaboya yaslanmış hiç durmadan ağlıyordum. Canım o kadar çok yanmıştı ki, aynaya baktığımda bu acıyı ancak fark ettim. Sanki onun ölmesiyle benim de bütün hayatım bitmişti. Hala aklım ermiyordu o nasıl ölürdü.

O sevgi dolu gözleri hayata nasıl kapanırdı, bu imkânsızdı. Rebecca benim her zaman yanımdaydı. Ailem beni terk ettiğinde bile o beni yalnız bırakmamıştı. Şimdi ise beni nasıl bırakabilmişti. Robert'i, Mary'i nasıl bırakırdı. İçimden ona hem kızıyor hem de bunu yaptığına inanmıyordum. Düşüncelerim Peter'in içeri girmesiyle son buldu. Yanıma geldi ve bana sıkıca sarıldı. En kötü zamanlarımda bana sarılan hep Rebecca olurdu. Beni teselli eden kollar her zaman ona aitti. Bu sefer bedenimdeki kollar yabancıydı. Kendimi daha fazla tutamadım, bende Peter'e sarıldım. Kendimi güvende hissetmek istiyordum. Sıcak bir limana muhtaçtım.

"- Linda daha fazla ağlama lütfen sen ağlasan bile o geri gelmeyecek" dedi. Gözyaşlarım dinmişti. Ağlamanın çare olmadığını biliyordum. Bunun bende farkındaydım.

"- biliyor musun bu sözlerinle anneme çok benzedin. Küçükken sevdiğim oyuncaklarımı kaybettiğimde oda böyle söylerdi. Ama ikinizin de yanıldığı bir nokta var. Kendi isteğimle ağlamıyorum ki, bunu tutamıyorum. Sürekli ağlamak istiyor, bu kötü duyguları vücudumdan atmak istiyorum." dedim.

Sanırım sözlerime güvenmiş olmalı ki, hayata döndüğümü anladı. Ayağa kalktı. Bana elini uzattı. O ele kısa bir bakış attım. Beni ayağa kaldırmak dışında hiçbir amaç taşımayan o ele fazlasıyla anlam yükleyebilirdim. Teselliye ihtiyacım vardı. Beklide Peter'in bana uzattığı bu eli sıkı tutmalı ve bırakmamalıydım.

"- ben senin eğitmeninim linda. Sonuna kadar arkanda olacağım. Elim az gelirse kollarımı, ayaklarımı hatta bütün bedenimi emrine sunabilirim. Şimdi biraz yemek yesek iyi olur. Aşağıda seni bekleyen sandviçlerin var." Bütün beden? Bu kelime grubuna birçok anlam yüklenebilirdi. Ayrıca benim yapmam gereken çok önemli bir işim vardı. Rebecca'nın katilini bulmak. Katili bulduğumda, onun boğazını baltayla keseceğim. Peter'in planlarımdan haberdar olmaması ve düşüncelerimi okumaması için hemen cevap verdim.

"- teşekkür ederim, aç değilim. Dışarıda yapmam gereken birkaç işim var. Onları yaptıktan sonra atıştırırım. Merak etme lütfen." dedim. Banyoda son bir defa daha aynaya baktıktan sonra banyodan çıktım. Odamdaki elbise dolabına yöneldim. Dolaba yetişmeden Peter elimi tutup kendisine döndürdü.

"- kahvaltı yapalım. Boş bir mideyle kimsenin boğazına balta geçiremezsin. Hem vücudum emrine amade. Beni bu iş için de kullanabilirsin. Belki daha sonra başka şeylerde yaparız." Dediğinde cümlesinin sonuna doğru sesindeki muzipliği hissetmiştim. Aklımı yine okumuştu. Bundan nefret etmeye başlıyordum.

"- Tamam, sen aşağı in. Bende üstümü değiştirip hemen geliyorum" dediğim anda gözlerini hain parıltılar sarmıştı. Ben yeni bir bomba beklerken, Peter belediğim bombayı patlatmıştı.

"- burada işim vardı. Sen üstünü değiştir. Daha önce görmediğim şeyler değil. Hani bilirsin, ben erkeğim. Taktığın sutyenin numarasını bile, tek bakışta senden iyi anlayabilirim."

Utanmaz çocuk. Böyle anlarda bile içimin kıpır kıpır olmasını sağlayıp, beni mutlu edebiliyordu. Yinede çok fazla kadınla yattığını vurgulamasına gerek yoktu. Kızgın bakışlarımı ona dikerken elimle kapıyı işaret ettim. Beni konuşmak zorunda bırakmadan odadan çıkmıştı. Kapıyı arkasından kapatıp kilitledim. Bu çocuk tescilli sapıktı. Kapının kilitli olması ikimizin de yararınaydı.

Elbise dolabımdan üzerime siyah bir tişört giydim, altıma ise siyah bir tişörtümün üzerine aldığım kot, kolları katlı ceketle tamamdım. Siyah topukjlu botlarımı da giyince saçlarımı açık bırakıp aşağı indim.

Peter, beni mutfak masasında oturmuş bekliyordu. Önünde benim sandviçlerimden vardı yanında ise iki bardak meyve suyu. Yanındaki sandalyeyi çekip oturdum. Sandviçlerden birini aldım. Meyve suyu olan bardaklardan birini daha alınca gözüm Peter'e kaydı. Onun üstünde siyah bir kazak altındaysa benim gibi koyu pantolon tercih etmişti. Tercihleri beni gülümsetti. Sandviçimden bir ısırık aldığımda gözlerim üstündeydi o ise beni inceliyordu. Lokmamı yutar yutmaz.

"- ne oldu? Yoksa benim sutyenimin numarasını çıkaramadın mı?" diye sordum. Amacım onunla dalga geçmekti. Lakin onun sözleri;

"- buradan pek belli olmuyorlar. Öğrenmek için çok uygun yollar biliyorum. İstersen sana yardımcı olabilirim." Meyve suyumdan bir yudum aldığım sırada konuşunca, sözleri bütün meyve suyunu masaya püskürtmeme sebep olmuştu. Konuşamadığımı görünce devam etti.

"- ne oldu? Yoksa yardımcı olmamı istemez misin? Bu konuda çok becerikliyimdir."dedi. Yarı ciddi yarı şaka bir havayla. Bende aynı ses tonuyla cevap verdim.

"- bana bu konuda yardımcı olabilecek en son insan sensin. Bir daha vücuduma dokunmayı rüyanda görürsün." dedim. Bu sözlerim onun kahkaha atmasına neden olmuştu.

"- anlaşıldı. Nasıl istersen, rüyanda görüşürüz." Diyip masadan kalkıp salona yürüdü. Lanet olsun. Onun rüya kontrol gücü vardı. Ve ben onu rüyama davet etmiştim. İçerden kahkahalarının sesi geliyordu. Yine kocaman bir lanet olsun. Düşüncelerimi okuyordu.

Elimdeki sandviçi alıp salona, onun yanına gittim. Meyve suyumun yarısını masaya püskürttüğüm için sadece sandviçle yetinecektim. Salondaki koltuklardan birine kurulduğumda, Peter televizyon izliyordu. Bende teklilerden birinin üzerine kuruldum. Ve ölümcül ışık saçtıklarını umduğum bakışlarımla Peter'e baktım. O ise televizyon izliyordu. Kafamı televizyona çevirdiğimde saçma sapan bir program gördüm. Bunun için peter'a bulaşmaya hazırlanıyordum ki, kapımın zili çaldı.

DİNDON DİNDON DİNDON

Kapı çalınca korku dolu gözlerle Peter'e baktım. O çok sakindi masadan kalkmış kapıya doğru ilerliyordu.

Benim korkmam normaldi, her kapı çalındığında başıma bir olay geliyordu. Saçma olduğunu biliyorum ama kapılardan korkmaya başlamıştım. Ben daha fazla endişelenmeden Peter kapıyı açmıştı. Kapıda bir adam duruyordu. Adamı ilk bakışta tanıyamadım. İçeri girince suratımdaki korkunun yerini merak almıştı. Açıkçası dün ki olaydan sonra bir daha buraya gelmez sanıyordum. Karşımdaki saçları kırlaşmış bunak, dün ki krizimde, öldürmeme ramak kalan profesördü.

not: daha sık bölüm istiyorsanız, voteleri ve yorumları unutmayın. ne kadar çok vote ve yorum, o kadar çok bölüm demektir.

AVCILAR OKULUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin