Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Her damla birbiriyle yarışıyor ve zemine her atlayışlarında muazzam bir görüntü veriyorlardı. Rüzgarın müthiş esişi ve damlaların zemine şaplak indirmeleri kulakları çınlatırken gök gürültüsü şimşeğin arkasında kalıyordu. Genç ve dinamik şimşek , çakarken tüm heybetiyle görünüp kaçıyordu. Gök gürültüsü ise kükreyerek yeri göğü sallıyordu.
Asfalt yağmuru kucaklarken , kanalizasyonlara birikmiş sular doluşuyordu. Çöp konteynırı yanında sırılsıklam tüyleriyle ritim li titremeye giren beyaz bir kedi ağlıyordu. Üç dakika sonra üzerine örtülen kalın bir atkı ile kucağa alındı.
Bal köpüğünün nazarına mazhar olan kedicik hala ciyaklıyordu. Rüveyda hızlı hızlı koşarak apartmana girdi. Fakat o sırada müthiş bir gök gürültüsüyle tüm elektrikler gitti. Apartmandaki ışıklar sönünce biraz irkildi ama sonra kediye odaklandı.
- Şansına kedicik. Karanlığı sever misin ? Bence sevmezsin ama napalım.
Kedi miyavlamaya başlayınca biraz düşündü. Babası bu küçük kediye de eziyet ederdi. Onu eve alamazdı ama dışarı da atamazdı. Apartmanda da bırakamazdı biliyordu ki kiracılar hiç hayvan sever değillerdi.
Dışarda bir kaç ayak sesi yankılanınca telaşa kapılmıştı. Aniden asansöre fırladı ama elektriklerin kesildiği sonra aklına geldi. Ani hareketlerle sağına soluna baktı. Ama saklanacak bir yerde yoktu. Koşarak aşağı indi. Bodrum katına inince durdu ve seslere dikkat kesildi. Yaklaşık iki üç dakika sonra apartman kapısı büyük bir gürültüyle açıldı. Sonraysa apartman birkaç çift kundura ayakkabı sesi ile doldu. Nefesini kontrol altına aldı. Ve dinlemeye devam etti.
Kalın,kaba bir erkek sesi duyuldu.
- Onu burda görmüştüm.
- Emin misin ?
Ikinci bir erkek sesi daha duymak onu iliklerine kadar korkutmuştu. Neden saklandığını bile bilmiyordu. Belki de babasını görmekten korkmuştu. Ya da bu kedicikle kiracılara yakalanmak düşüncesi onu bu hale getirmişti.
- Evet eminim. Bu apartmandı. Hatta aşağıya inmişti.
Bu kez kundura sesleri yaklaşmaya başladı. Korkudan kalbi ağzından fırlayacaktı. Çevresine hızla bakındı ama bir şey göremedi. Sağa doğru kayarak tekrar bir kaçamak aradı. Bu kez harabe cinsi bir kapı buldu gözleri. Hiç düşünmeden içeriye girdi. Ve gizlenmek için bir yer aradı. Tam bir yeri gözüne kestirdiģi anda kuvvetli bir el ağzını kapatarak onu kendine çekti. Çığlık atmaya çalıştı fakat güçlü bilek sesini içine gömüyordu.
- Sakın sesini çıkarma yoksa fena olur küçük kız.
Dedi fısıltıyla, elin sahibi. Sırtı onun kaslı bedenine çarpmıştı. Ve nefes alışverişlerini sırtında hissediyordu. Rüveyda ' nın kalp atışları ne kadar hızlı ve telaşlıysa elin sahibinin de o kadar sakin ve tedbirliydi.
Bu sırada kundura sesleri artık kapıdaydı. Rüveyda çok korkuyordu. Ya kapıdaki adamlar ya sırtındaki herif onun ölümü olabilirdi. Ya da belkide birinden biri onun kurtuluşu olurdu. Ama kimin iyi kimin kötü olduğunu nerden bilebilirdi ki? Biraz düşündü. Kapıdaki adamlar birinin peşindeydi. Ve o biri büyük bir ihtimalle kollarında kenetlenip kaldığı herifti. Az önce bu herif onu tehdit etmişti. O halde kötü adam buydu. Yani kapıdakilerden yardım istemeliydi.
Tepinmeye başladı ama sıkı sıkı tutan bilekler kıpırdamasına pekte imkan vermiyordu. Bu kez kediciği kucağından fırlattı. Kedi de büyük bir çığlıkla kapıdaki adamların dikkatini çekti. Evet şimdi adamlar çok büyük bir dikkatle içeriye geriyordu. Çok geçmeden adamların ellerindeki silahların gölgesi kapıya vurdu. Adamsa Rüveyda ' yı da sürükleyerek kapının arkasına geçti. Rüveyda hala kurtulma çabalarıyla çırpınıyordu. Bu kez silahların tetik sesi loş salonu doldurdu. Sadece birkaç çift nefesin duyulduğu saniyelerde Rüveyda ' yı kavrayan adam fevri bir hareketle onu bırakıp adamlardan birisini yakaladı. Yine aynı hızla adamın boynunu kırıp yere yığılmasına izin verdi. Diğer adam durumu fark eder etmez dönen tekmeyle önce adamın elindeki silahı odanın bir köşesine savurdu ve daha sonra adamı tutup aralıksız tekmelerle etkisiz hale getirdi. Ve son tekmeyi attıktan sonra baygınlık geçiren adamı yere fırlattı.