- Iyi misin ?
Yüzünü hissetmiyordu. Her tarafı ağrıyor ve tüm hücreleri çığlık atıyordu.
Başını kaldırıp Alper e baktı. Alper tebessüm ediyordu. Ama onun tebessümü kesinlikle Rüveyda ' yı teskin etmiyordu. Kızıl neredeydi ? O ukala nın şimdi burda olup alaycı bir imâyla Ne uyudun be bücür! demesi gerekiyordu. Ya da bakıp sadece Kızıl gözleri ile Rüveyda ' yı süzmesi gerekiyordu. Ama yoktu işte onun yerine klasik Kıvırcık saçlar ve yeşil gözler vardı. Sustu. Yaşadığı onca şeyi maziye gömme ümidini Kızıl'a bağlamıştı. Ama Kızıl da ortalarda yoktu. Titredi. Tek gözüyle odayı süzdü. Hastanede olmak aman (!) ne güzel şeydi.
Kuru bir sesle Alper e döndü.
- Kızıl nerde ?
Alper in şartelleri atıldı. Onca saat başında duran oydu. Ama Rüveyda ' nın merak ettiği ve ona söylediği tek şey Kızıl dı. Yumruğunu sıktı ama Rüveyda ' ya bir şey belli etmemeye çalışarak boğazını yapmacık bir öksürükle temizledi.
- Gitti.
Dedi geçiştirmeye yönelik bir cevapla.
- Nereye?
Ama Rüveyda Kızıl dan başka bir şey düşünemiyordu. Konuşmayı onun üzerine kuracaktı bu yüzden.
- Bilmiyorum.
- Arkadaşı değil misin ? Bilmen gerek sana mutlaka bir şey söylemiştir.
Alper yine sinirlendi. Avcı kimdi ki insanlar her zaman onu anıyordu. Ne Farkı vardı kendisinden. Farkı yoktu hatta ondan daha üstündü. O bağımlı bir manyaktı. Kendisi ise bir dehaydı. Ve kendisine yapılan hiçbir muameleyi hak etmiyordu.
- O hiçbir zaman kimseye açıklama yapmaz Rüveyda. O böyledir. Ve böyle olmaya devam edecek. Her neyse bırakalım şimdi onu. Sen nasılsın ağrın var mı?
Rüveyda kırık bir şekilde başını one eğdi. Demek Kızıl da yoktu. Annesi yoktu. Babası yoktu. Selim yoktu. Artık Rüveyda var mıydı bilmiyordu. Çünkü var olduğu hiçbir şey artık yoktu. Ve Rüveyda ' nın var olmasi için de hiçbir neden yoktu.
Yok...
O artık bundan ibaretti.
O YOK olmuştu.
Alper i duymazlıktan gelerek ayağa kalktı ve Alper e bakmadan konuştu.
- Dışarı çıkar mısın?
Alper anlamadı ama üstelemedi. Kalkıp çıktı. Rüveyda kapıyı kapatıp kapıya dayandı ve çöküp ağlamaya başladı. Için için ... Kalbinden aşağı dökülen bir asitle tüm bedeni işkence görüyordu. Sıcak sıcak akan gözyaşlarıyla telefonu kaptı ve Kızıl ı aradı.
Telefon çaldı, çaldı, çaldı...
Kapandı.
Tekrar denedi. Ama telefondan cevap gelmedi. Tekrar tekrar tekrar denedi.
Kızıl yoktu. Nerde olduğunu bilmiyordu. Yalnızdı...
Önceden galiba Kızıl vardı bir tek yanında. Bir tek o ukala vardı ...
Ama bunu şimdi anlıyordu. Yokluğu ona Kızıl ı fısıltıdamıştı. Tüm tüyleri diken diken oldu. Selim'in telefonu ile onu arayan adam geldi aklına. Acaba...