Kayıp

30 5 0
                                    

Puslu bir günün pençesinde göz gözü görmüyordu.

Ama Avcı çıtırtılı ormanda kral edasıyla yürüyordu. Çevresine arada bir bakınıyor ve yoluna kilitleniyordu. Hava buz gibiydi. Soğuk adeta teni kesiyordu. Soğuğun işleyemediği tek beden Avcı'nınkiydi. Sadece yanakları kızarmıştı.

- Abi ne diye kızı buraya yolladın ki ? Mahvoldu kız .

Yine cevap yoktu. Sukût gözleri ve sözleri mühürlemişti. Avcı sırdı. Küpü sabır...

- Ona bunu yaşatmaya hakkın yoktu Avcı!

Sinirlenmişti Kıvırcık. Burnundan soluyordu. Avcı ' ya saygısı sonsuzdu ama Rüveyda ' yı da ezmesine göz yumamazdı.

Avcı hışımla arkasını döndü ve fırlayıp Kıvırcık ' ın yakasına yapıştı.

- Ne zamandan beri sana hesap veriyorum Kıvırcık! Yapmak istedim ve yaptım. İtirazın mı var!

Kıvırcık kızmak İstese de korkusu ağır basmıştı. Yutkundu ve sessizliğe gömüldü. Avcı'nın gözleri alev alev yanarken yakasını hoyratça bıraktı ve yürümeye devam etti.

Koca karanlık bir Ormanın içinde dört dönüyorlardı. Derinlemesine kalabalık ağaçlar korku salan ilginç sesler ve Baykuş guguklaması... Ayakları altında çıtırdayan yapraklara inat yürümeye devam ediyordu. Karamel rengi botları , siyah bol asker pantolonu , beyaz bisiklet yakalı t-shirt ü, siyah oduncu yeleği ve bileğindeki dev saat onu 18 yaşının verdiği yakışıklılıkla bütünleştiriyordu.

Kıvırcık peşinden gitmek için ayaklarına emir verse de gururu kabullenemiyordu. Arkasını dönüp Rüveyda ' nın yanına , arabaya dönmeye karar verdi. Avcı'nın da umrunda değildi zaten.

Iki saate yakın bu devasa ormanda yürüyordu. Yaklaştığını düşünüp adımlarını yavaşlattı ve durdu. Çevresine bakındı. Önce solunda bir siluet canlandı gözlerinde.

"Avcı ya söyle buraya gelsin !"

Sonra başını , hayalen gördüğü siluetin bakışlarının yönüne çevirdi.

"Öldürseniz kardeşimi çağırmam sizin bok kokan ellerinize! "

Sağda başı dondu birkaç saniye. Soluklandı. Beyni tüm maziyi tekrar tekrar yüklüyordu takatsiz ruhuna. Ağzını açıp buz gibi havaya koca bir nefes üfledi. Bakışları duygusuzlaştı. Duruşu dikleşti. Zihni gerildi. Gözleri alevlendi. Yumrukları sıkılaştı. Kolları birine patlamak için çığlık atıyordu adeta. Bakışları yöne sola döndü. Kuru yapraklar üzerinde gördüğü hayali tekrar yaşamaya devam etti.

"Ara dedik!"

Ve fırlatılan bir telefon...
Mafya tipi birkaç herif...
Önlerinde diz çökmüş, elleri bağlı bir genç...

" Size Hayır dedim . Sizin gibi tipsizlere bulaşmasını istemiyorum. "

Arsız bir kahkaha koptu.
Adam sert...
Gence yaklaştı.

" Koçum o bücürün beş adamımızı yolduğundan haberin yok herhalde senin."


Genç şaşırdı.
Genç güldü.

" Yani dokuz yaşındaki bir çocuğun, beş adamınızı dövdüğünü ve sırf bu yüzden onu öldürmeye çalıştığını mı söylüyorsun bana ? Yazık... Dışardan adama benziyorsun halbuki. Çocuk lan o ,çocuk! ÇO-CUK! !!!!"

Adam öfkeyle belinde ki silahı çıkarıp mermileri gencin başına boşalttı.

Kan...
O yüz...
Yapraklar kan...
Dudakları susmuş...
Bakışları donmuş...
Bedeni yıkılmış...

Gözlerini ve yumruklarını sımsıkı kapadı. Göz kapakları arasından kaçamak birkaç damla döküldü. Suratını okşayıp yavaşça kuru yaprakların üstüne atladı.

Dudaklarını birbirine bastırdı ama titremelerine mani olamadı.

Sonra o adamın siması canlandı gözleri önünde. O hatları ezberlemişti. Sert ve itici o hatları. Koca kaba bir burun. Duygularını yutmuş bir çift kara göz. Oval surat. Kalın ve kısa kaşlar. Esmerin çamur rengi bir ten. Asker traşı sarı saçlar. Top sakal. Iri beden.

- Çıban!

Dedi önce sessizce. Sonra aniden gözlerini açıp boynundaki zinciri çıkardı. Zincirin ucunda sallanan kurşuna bakarak kükredi.

- Çıban! !!!! Öleceksin şerefsiz köpek !!! Sen , Okralı, Amerikalı üçünüzü de aynı gün aynı yerde geberteceğim lan !!!!

Sonra yutkundu. Gözyaşları yaprakları büyütüyordu gözünde.

Yaş SınırıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin