- Alo ?
- Alo ? Selim nerdesin sen ya . Kaç kere çaldırdım farkında mısın !
- Kusura bakma Rüveyda. Işler bu ara çok yoğun. Telefonu bile unutuyorum arada. Duymamışım,Özür dilerim.
- Neyse. Bahaneni kabul ediyorum ama bir daha olmasın.
- Anlayışın için çok teşekkür ederim (!)
- Neyse neyse Selim bir şey söyleyeceğim.
- Dinliyorum.
- Akşam size gelebilir miyim?
- Şey...
- Ney ? Gelemez miyim ?
- Ya yok aslında gelirsin de...
- De ?
- De ben evde değilim ki.
- Nerdesin peki ?
- III... Yurtdışında.
- Ne ? ! Ne zaman çıktın yurtdışına ? Haber verseydin seni uğurlamaya gelirdim.
- Benim de programım da yoktu. Birden oldu işte.
- Tüh !
- Sen ne diyecektin?
- Senin nefret ettiğin animasyon filmi var ya...
- Var.
- Ona iki bilet almıştım. Beraber gideriz diye.
- Anladım. Intikam almaya çalışacaktın yani.
- Birazcık öyle.
- Neyse artık başka bir güne kaldı.
- Ama bu hiç adil değil ya !
- Biliyorum biliyorum ama ne yapabilirim ki küçük Cadı. Okulun programı işte zırt diye etkinlik çıkarıyor.
- Iyi peki. Üfff...
- Hadiiii... Sıkma canını ben gelince en gıcık filme gideriz. Tamam mı ? Hatta bana yemek yaparsın. Ama dur. Vazgeçtim yapma. Yoksa gıda zehirlenmesi diye bir daha acilde açarız gözlerimizi. Hiç mutlu bir son olmaz.
- Ya Selim ya !!!
Selim kahkahaya boğuldu. Sonra yanındakinin dürtmesiyle kendine gelip konuşmaya devam etti.
- Neyse Rüveyda benim gitmem lazım. Sonra konuşuruz olur mu?
- Peki. Sen git. Sonra ararım ben.
- Hadi kendine iyi bak.
- Sende.
Selim'in suratına cılız bir tebessüm yayılmıştı. Telefonu kapatıp yanındakine döndü. Yanındaki ise gülüyordu.
- Manitan mı ?
Diye sordu. Selim ciddileşti. Ve aniden çıkıştı.
- Yok devenin nalı. Arkadaşım sadece.
- Pek sadecelik söz konusu değil ama öyle olsun bakalım.
- Oğlum harbiden arkadaş ya.
- Abicim ayıp ya. Kaç senelik dostundan mı saklıyacaksın?
- Abicim...
- Tamam tamam anlaşıldı arkadaş. Sadece arkadaş. Neyse meseleye dönelim. Sen maçı ayarlayabildin mi?