2

72 24 3
                                    

Bir hafta sonra...

Duruşumu dikleştirip çayımdan bir yudum aldım. Önümdeki kitabı saatlerdir inceliyordum. Anlamıyordum tabi orası da cabası .. kelimeler kafamdan aşağıya intihar ediyordu, satır sonları boynuma dolanıyor, cümlenin anlamı kaçıyordu sanki .. Aynı yerleri çok kez okuyor ve en sonunda yarım yamalak anlıyordum. Hepsi onun yüzündendi. Özgür yılmazerin saçma halleri ve aptal güzelliği yüzündendi..

Taşlamış kalbimi milim bile olsa titretmişti. Aptal adam. Bir daha gitmek istemiyordum yanına.. Nesini sevmiştim anlamadım zaten. Sahi birisini sevmek için sebebe ihtiyaç varmıdır ? Bunu hiç düşünmemiştim. Benim için gereksiz bir şeydi.

Dışarıda çığlıklar atan göğe çevirdim başımı . İlk baharın başında olmamıza rağmen ağlar ve kendini yırtarcasına parçalanıyordu gök. İçim gibiydi, dışarı akıtmak istediği zehrini acı ve çığlık ile içinde tutuyordu. Hayat buna nasıl izin veriyordu anlamıyordum. Her insanın hayatı farklıydı ; muhteşem bir çocukluk yaşamış birileri vardı birde benim gibi ölmeyi düşünerek büyüyen kesim vardı. Bu yaratıcının adaletsizliği değilde neydi.. Benim o insanlardan farkım neydi ki. Çok mu yaramazdım , yada annem ve babamın sözünü mü dinlemiyordum. Çok mu kötü birisiydim ? Kimdim ben ve neden böyleydim. Başımın içindeki minik kurtlar yine kemirmeye başlamıştı beni.. Bir gün gerçekten kendi zehrimde boğulacaktım.. Kendi kendimi öldürüyordum içten içe kendimi yiyor ve bitiriyordum..

Hayatın ışıklı ve cafcaflı tarafına nedense asla denk gelmedim benim olduğum taraf her zaman karanlık ve bomboş olurdu. Vebalı gibi insanlar birbirinden kaçardı. Aslında insanları çözmekte kolay olurdu. Zaten en fazla 3 5 kişi tanımış olurdun. Tek iyi yönü kendimi kolay çözerdim. Kendimi dinler,dizginler,çözer ve cezalandırırdım..

Burda bu kafayla durmak kendimi kaynar suda haşlamak gibiydi. Önümdekileri toparlayıp hazırlanmaya başladım. Kapım tıklandı düz otoriter sesimle
"Lütfen" diyerek cevapladım kapı sonuna kadar açıldı ve önce burnuma doygun ve yoğun bir kavun kokusu değdi. Ordan biraz dudaklarıma değip kalbime sürtündü. Hafif tebessümle başımı kapıya çevirdim devasa cüssesi kapım kadardı. Mavi gözleri inci gibi parlıyordu. Hafif sakalları güzelliğine güzellik katmıştı. Üstündeki hoş takımla her kızın aklını başından alırdı herhalde ama bende pek bir şey yaratmıyordu.. Hafif tebessüm içinde odama girdi. Elimi uzatarak mesafeli bir sesle ;

"Sizi görmek büyük mutluluk. Hoşgeldiniz Özgür Bey"

"Sizi de Zemheri Hanım. Hoşbuldum nedense sizin de bu kötü havada sıkıldığınızı düşündüm ve beraber yemek yemek isteyip istemediğinizi öğrenmek istedim.."

Birisiyle beraber yemek yeme düşüncesi acayipti.. hep yalnız yerdim.

"Çok incesiniz ama kabul edemem burdan çıktıktan sonra yapmam gereken önemli işlerim var." Yalan söylemek benim için kolaydı.. Genelde iyi değildim ama soran herkese iyiyim derdim. İşime gelirdi.

Gözlerinden hafif üzüntü seli geçti.. Anlamsızdı. Niye üzülmesi gerekmişti ki..
"Anlıyorum. Ama isterseniz evinize kadar ben eşlik edeyim. Yemek yiyemesek bile en azından konuşabiliriz. "

"Pekala bunun için bir engel yok sanırım "

.....

Zafer kazanmış gibi arkasına yaslandı. Ve eminiyet kemerini taktı. Ben emniyet kemerini çekmeye çalışsam da bir türlü çekemedim. Bir anda yanağımda dehşet sıcak bir şeyler hissettim . Kafamı sola çevirmemle dudaklarımın Özgürün yanağına sürtmesi bir oldu. Kalbim patladı, bir şelale misali kalbim kan pompalıyordu. Yüzüm yandı ve kafam sanki birisi tarafından sıkılıyormuş gibi canımı acıttı.

ZemheriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin