Gök neden patlardı acaba ?
İçindeki zehri dökebilmek için mi ?
Yoksa kalbinin pas tutmuş yollarını açabilmek için mi ?Ben sadece zehir dökebiliyordum çünkü. Katran dolu kalbimin yolları asla açılmayacak gibi görünüyordu.
Yavaşça doğruldum. Hafif hissediyordum ama sesim kısılmıştı. Üst üste gelen olayları her zamanki sakinlikle karşılayamıyordum. Sanki ben bir bardaktım hayatta içime alamayacağımdan çok şu döküyordu. Yıllardır taşırmadan içinde muhafaza edebilmiştim ama artık olmuyordu. Her damla beni yıkıyordu. İçimde tuttuğum kin ve üzüntü sıvılarını akıtıyordu.
Taşıyamayacağımdan çok yük taşıyordum. Ailemin ölümü, ki onlar için o kadar ağlamamıştım hatta hiç ağlamamıştım ama ağlamak istemiştim saçlarımı yola yola beni yok eden , beni her gün daha çok öldüren ailem için ağlamak istemiştim, personelimin ölümü, acayip bir not ve bunlar yetmezmiş gibi daha babamın şirketini idare etmem gerekiyordu. 2 gün önce gelen bir avukatla öğrendim her şeyi. Babam her şeyini bana bırakmıştı. Güzel ve standart baskı şirketimden çıkıp, kocaman binalar içinde kocaman ihaleler alacaktım.
Beni yoracaktı hemde çok fazla..
Toparlanmaya çalıştım. Kafamı patlatmak istiyordum düşünce girdapları beni içine çekiyordu. Başım dönüyor , kalbim sancıyor ve midem bulanıyordu..
Kalbimde oluşan bu katran ne zaman akacaktı damarlarımdan?
Ne zaman bu çektiğim sızı ve kin sayacaktı yerinde?
Ben ne zaman kendim olabilecektim?İstemiyordum değişmek ve kendim olmak. Oursam başıma kötü şeyler gelecekmiş gibi geliyordu. Boyumu aşan tabularım vardı.. Kıramıyordum.
Bazen koştuğumu, kollarımı kocaman açmış rüzgarda uçuşan saçlarıma aldırmadan rüzgarla yarıştığımı hayal ediyordum.Genelde hep hayalde kalıyordu zaten. Tonlarca işim ve sorumluluklarım varken nereye koşuyordum ki birde?
Ben iki güzel lafı bile hak edemeyen birisiydim.
Beceriksiz, ağlak, hayalperest ve en önemlisi çocuksu...
İçimdeki her şeyi öldüren de bir babaya sahiptim..Kendime ceza vermeyecektim. Ağlamak niyeyse kendime iyi gelmişti ve biliyordum ki bu aralar ihtiyacım olan bir şeydi.. Bazen düşünüyordum da neden kötü kız gibi görüyordum kendimi.. Sanırım ben ağlamaktan , aşık olmaktan korkuyordum yada başka duygularımın başkası tarafından görülmesini istemiyordum.. İstediğim şeylerin başkası tarafından olmamasına o kadar alışmışım ki her şeyi tek başıma yapıyordum. İyi de yapıyordum ! Kimseye ihtiyacım yoktu benim..
Saçma düşünceleri kendimden atıp ayağa kalktım . Banyoya doğru yürüdüm. Üstümdekileri çıkartıp ılık suyun altına girdim. Sanki ılık su kalp damarlarımdaki bütün katranı akıtıyor ve eritiyordu.. Güzelce yıkandım ve kendimi sakin tutmaya çalıştım.
Mutfağa gidip kendime papatya çayı yaptım. Bazen hasta olmasam sadece hissetsem bile papatya çayı sanki bana güç verir gibi iyi hissettirirdi. O yüzden kendimi kötü hissetsem bile içerdim.
Yavaşça demliğe attığım kuru papatya tanelerinin sesi bile beni mutlu etti. Üstüne kaynar su ilave edip demlemeye bıraktım.. O sırada tezgaha oturdum ve elimde tabletimle babamın sekreterinin bana şirket hakkında attığı şeyleri okudum. Babam azimliydi, dedemden aldığı küçük şirketi kocaman bir yer haline getirmişti. Hatta rakipleri arasında en başta Yılmazer holding yazısını görünce kaşlarım çatıldı. Hatta aralarında olan bazı olaylara göz attım . Ihale kaybı durumunda yılmazer holdingin yaptığı taşkınlıkları gözlerimin önüne süren acayip videolara bile vardı. Anlamadığım şeyler vardı. Madem Özgürler bu kadar nefret ediyordu bizden ne diye benimle ortaktı. O da yetmezmiş gibi benimle gayet iyiydi. Kafayı mı yemişti acaba. Konu üzerine daha araştırmalar da yaptım. Bizim holdingin onları kışkırttığını Yılmazer holdingin ise sadece tehditler savurduğu bazı bilgiler buldum ama onların bize karşı başlattığı ilk atak durumu yoktu. Babam neyin peşindeydi böyle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zemheri
General Fiction"Kalbiniz bayım , bir çiçek kadar taze ama Zemheri kadar kötü..." "Eğer ölürsem , beni kalbine gömsünler.."