8

45 7 2
                                    

Bir insan nasıl kendini sözleriyle birisine bağlardı ki. Bunu yapabilir miydi ? Çok zor olmaz mı ? Ama o Özgürdü tabi. O kadar zor olmamalı onun için. Kalbin ve beynin savaşında tabikide kazanan Özgür olurdu. Öyle bir faktördü bana kalırsa. Farklı bir ağırlığı vardı. Farklı bir bakışı. Farklı bir kokusu. Ve farklı bir değeri. Kısa sürede nasıl mümkün olmuştu bilmem ama bu biraz korkutucuydu..

Kendimi soyutlamak istediğim o kadar çok şey vardı ki . Daha önceden keşke görünmez olsaydım ya da keşke yer yarılsa da içine girsem diye o kadar çok düşünmüştüm ki.. ama gelgelelim sonuç olarak asla bir şeyler olmamıştı. İsteklerim bazı insanlar için her ne kadar hayal ürünü olsa da ben onlara bel bağlamış ve onlardan bir şeyler beklemiştim. Tabi doğal olarak her isteğimin sonucu imkansız olunca bir şeyler hayal etmeyi ve istememeyi de öylece bırakmıştım. Hepsi tozlu raflarda kalmıştı. Ama şimdi bir şeyi çok istiyordum. Özgürü. Onunla hayal kurmam arkadaşlık çerçevesinde ne kadar doğruydu. Onunla eğlenmeye gitmek, sohbet etmek, gezmek ve en önemlisi keman çalıp , resim yapmak o kadar kulağıma hoş geliyordu ki. Hep hayalleriyle yaşıyor ve her zaman o hayallerin de hayallerini kuruyordum.. Ah kalbimde hayal ağaçları diken adam. Ama bana söylediği şeyler o kadar anlamlı gelmişti ki ben onun papatyasıydım. O bana arkadaşımsın dememişti. Papatyam demişti. Bu kalbimin bir dondurma gibi erimesine sebep olmuştu. Beynim fokurdamıştı heyecandan. Sanki güneş beynime o kadar yakındı ki onun yüksek ısısında eriyivermiştim. Elimi istem dışı alnıma götürdüm. Acaba ateşim mi çıkmıştı. Çünkü bu kadar kaynamam normal değildi. Bir sorunum yoktu sanırım sadece bana Özgür çarpmıştı. Benim güzel güneş ışığım beni güzel hareleriyle tekrardan canlandırmış taze bir papatya gibi serpilip çiçek açmama sebep olmuştu. İçimdeki kuruyan hayal pınarlarım onunla tekrar büyük bir coşkuyla çağlamıştı. Kalbine salınca kurup sallanmak istiyordum artık. Benim aklım ve her zerremde o varken onun hayatında benden başkası var mıydı acaba ?
Bu soru ... Ah bu soru ! İçimi yememe sebep olacaktı. Sıcacık parmağını dudağımda hissetmemle yerimden sıçradım. Yine aynı şey olmuştu ben onu düşünüp hayal kurarken karamsarlığa düşünce her zaman yaptığım gibi birden dudaklarımı kemirmeye başlıyordum. O ise her seferinde benim dudağımı dişlerimin azabından kurtarıyordu. Bu sefer gülümsedi ve ekledi

"Bunu acilen bırakman lazım yoksa bir gün dudağını komple yiyeceksin" bunu söylerken gözlerini kocaman açmış ve işaret parmağını yüzüme doğru sallamıştı. Güldüm çünkü çok güzel konuşuyordu.

"Aslında sadece ciddi şeyler düşünürken yapıyorum. Strese girince yada karamsarlığa düşünce daha da fazla yapıyorum. "

"Şuan neden yaptın?"

Ona nasıl söyleyebilirdim ki. Aman tanrım ne diyecektim 'Seni bir başkasıyla düşündüm. Şahı hayatında başkası var mı?' Mı ? Asla olmaz! Ama o bana tam şuan bir muz görmüş maymun gibi iştahla bakınca pekte kendimle çatışmam ve bunun olumsuz olduğunu düşünmem sonuç vermemişti.

"Aslında aklımda tonlarca konu ve soru var. Hepsi bir sistem gibi birbirini kovalıyor.." Aslında doğruydu . Tek farkla tüm konular oydu.

"Hmm neymiş bakalım o konular ? Aklında sorular varsa lütfen paylaş. Paylaş ki beraber sonuçlandıralım"
Yine aynı şeyi yapıyordu. Planlarına ve işlerine beni ortak ediyordu. Kalbim boğazıma ne zaman tırmanmıştı bilmiyorum ama gözlerimi yattığım yerden etrafıma çevirdim. Beni getirdiği yer muhteşem orman manzaralı bir tepeydi. Yanında bir piknik çantası ve örtü de getirmişti. Şuan onun yanında yan tarafıma doğru uzanmış kadrajıma hem onu hemde manzarayı almış ağaçlar içerisinde yatıyordum. Uzaktaki akan nehire daldı gözlerim.. Burası muhteşemdi.. Ve onun güzelliği bunu bile gölgede bırakıyordu.. Yavaşça sırt üstü uzandım. Ve bir bacağımı kendime çektim.

"Bana çok değerli bir çiçekmişim gibi davranıyorsun. Ben hayatımda hiç böyle şeyler hissetmedim. Nedensizce korkuyorum. Arkadaşlık nedir bilmiyorum ve sana olan hislerimin arkadaşça olup olmadığını kestiremiyorum. Bana nasıl davranıyorsun ve bu arkadaşça mı bilmiyorum bile. Ben çok yalnızdım. Ve asla böyle şeyleri öğrenemedim. Fazla ezikçe sanırım ama bilemiyorum sanki kalbimin şu görmemiş çölleri seninle çiçek açıyor gibi hissediyorum. Bu doğru mu ? Sana karşı böyle hissetmem güzel mi anlamıyorum.."
Çok fazla konuşmuştum. Hemde tam gözlerine ve yüzüne bakarak. O ise çok büyük bir şefkat ve dikkatle beni dinledi.. derin bir nefes aldı ve gözlerini karşı manzaraya çevirdi. Düşünüyordu. Yanlış şeyler yapıyordum. Ona bunları söylememeliydim. Bunlar arkadaşça değildi sanırım.. Sanki bir aşığın aşkına duyduğu şeyler gibiydi. Ben öyle şeyleri beceremezdim ki nasıl hissedecektim..

Aramızda dakikaların uçurumlardan atladığı süreler geçti. O sustu ben ise onu izledim. Dakikalarca öylece susuştuk. Bu bile çok güzeldi..

"Güzel. Hemde çok güzel.. Sen asla yanlış şeyler yapmıyorsun papatyam. Çünkü biz gerçek arkadaşlarız ve unutma ki her güzel şeyin başı arkadaşlıktır. Ama emin ol hissettiğin şeyler; senin gülüşünle, varlığınla ve görünüşünle bile benim heryerimde şimşekler çaktırıyor.. Biz güzel bir çiftiz. Bana olan hislerini asla saklama olur mu papatyam. Çünkü bunları bana söylemen ve belli etmen benim hoşuma gidiyor." Cümlesinin sonunda bana göz kırptı ve tekrar önüne döndü. Ah Tanrım, kalbim! Bu artık tanrıya bir yalvarıştı. Aklıma ve kalbime mukayet olması için.. Biz bir çifttik. Bu da demek oluyor ki bir başkası yoktu ve beni istiyordu. Bu ne kadar da muhteşem bir histi böyle.

"Yani beni istiyorsun ve bir başkası yok ?" Ah tanrım şimdi de sana yalvarıyorum çünkü canımı almanın tam zamanı! Birden bire pat diye söyleyivermiştim. Bu nasıl bir açık ağızlılıktı? Bunu nasıl söylemiştim bilmiyorum ama birden elimle ağzımı kapattım ve gözlerimi kocaman açarak yattığım yerden doğruldum. O ise şaşkınca bana döndü. Afferim zemheri Afferim sana. Şimdi de patavatsız olmuştum kendime başıma.

"Bu biraz farklı oldu ama böyle şeyleri düşünüp içinde tutmandan çok daha iyi. Mm sanırım hayatımda başka bir kadın yok. Sen hariç. Ve tabikide seni her zaman istiyorum. Seninle mutluyum görmüyor musun? Kör papatyam benim.." bunu yaparken saçlarımı karıştırmıştı.
Buraya gelirken rüzgarı daha güzel hissedebilmek için saçlarımı açmıştım. Ve onun saçlarıma dokunması harikaydı. Saçlarımı bir daha asla kestirmeyecektim. Bu çok özeldi benim için insanların görmeye bile çekindiği yerlerimi onun görmesi ve dokunması muazzamdı. Her şeyim ona özeldi. Buna kesin bir karar vermiştim. Saçlarımda papatya açtıran adam her zaman miladım olacaktı.

"Bende seninle mutluyum. Tek arkadaşım ve tek papatyası olduğum kişi sensin. Çok özelsin ve böyle olman beni mutlu ediyor.." elimi elinin üstüne koymuştum. Elime baktı. Elinin yanında minicik ve bembeyaz kalan elimi elini ters çevirerek avucunun içine aldı. Ve avucuma bir öpücük bıraktı. Diğer eliyle yüzüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırmıştı çoktan ve baş parmağıyla yanağımda minik daireler çiziyordu.  Tüylerim diken diken olmuştu. Bana  yakın durması, teninin temine deymesi o kadar nefes kesiciydi ki onun kokusuyla bile sarhoş olan ben şuan ayyaşa dönmüştüm. Yavaşça bana yaklaştı ve burnumun ucunu öpüp alnını alnıma yasladı. Kalbim kulaklarımda atıyordu. Verdiği nefesi ben alıyordum ve bu bana muhteşem bir haz veriyordu. İlk defa burnumu öpmüştü ve bu muhteşem bir anıydı. Artık o kadar kendimi kasmıştım ki etraftaki yaprak seslerini ve kuş cıvıltılarına kulaklarım sağır olmuş sadece içimde patlayan lavları duyuyordum. Yavaşça gözlerim kapandı. Bu anın asla kaybolmasını istemedim. Ve bir anda sıcacık ve yumuşak dudakları dudaklarımı buldu. Minik bir öpücük bıraktı ve üst dudağımı öptü. Dudakları hala dudaklarımın üzerinde hakimiyetini korurken bu sefer muhteşem bir açlık içinde öptü beni.. Ben ise hayatımda asla birisini öpmemiş olsam bile sadece öyle durup onun beni öpmesinden bile büyük bir haz duyuyordum.. Yavaşça geriledi elimi yanağına koydum ve derin bir nefes alarak titreyen göz kapaklarımı araladım. Ela gözleri muhteşem bir ışıltıyla gözlerime bakıyordu. Ve dudaklarından sadece üç kelime döküldü..

"Artık seninim papatyam.."

Ben ise yeni nefes alıyormuş gibi çırpınarak soludum. Konuşacak gücüm yoktu. Dudaklarımdan çıkan kelimeler benden değilde sanki kalbimden dilime dökülmüştü..

"Sadece benim.."

ZemheriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin