13'

898 60 34
                                    

Oy verip yorum yaparsanız çok sevinirim. Teşekkürler :)

Bae ile konuşmam gerekiyordu. Onu aramıştım.

"Bae sen gerçekten kafayı yemişsin. Niye yaptın bunu?"

"Seni sevdiğim için."

"Ben sevmiyorum seni! Keşke hiç gitmeseydim o kafeye!"

"O kafeye gitmeseydin şuan burada olamazdın. Benim sayemde buradasın."

"Sana ihtiyacım yok. Sensiz de yaşayabilirim. Önceden nasıl yaşıyorsam öyle!"

"Onun yüz ifadesini görmeliydin hahahahahh!" Gülmeye başlamıştı. Beni gittikçe çıldırtacaktı bu hali. Yüzüne kapatmıştım ben de telefonu.

Bugün her zaman ki gibi yine toplantı vardı. Ama benim işime geliyordu. Çünkü Jimin'i görecektim.

Uzun zamandır sürekli aynı kıyafetleri giyiniyordum. Sıkılmıştım hep aynı şeyleri giyinmekten. Aslında hiç moralim yoktu ama Hwa Young ile alışveriş yapmaya gidecektim. Zaten onu çok özlemiştim.

Bolca kıyafet aldıktan sonra tekrar evime dönmüştüm. Fazla özen göstermeden saçlarımı yapıp kıyafetlerimi giyinmiştim. Ve ofise doğru yol aldım.

Toplantı odasına bir kaç dakika erken gitmiştim. Benden sonra ise Bae gelip bir sandalyeye oturmuştu. Yanına gitmiştim.

"Bir an önce bu işe bir son vermelisin! Hatta az sonra."

"Sanırım sen beni ciddiye almadın."

"Asıl sen beni ciddiye almıyorsun. İstesem burada herkese söylerim beni tehdit ettiğini!"

"Hadi yapsana."

"Sen kendini ne sanıyorsun?"  Derken içeriye çalışanlar gelmişti. Jimin de.

Jimin:

Toplantılardan nefret ediyordum. Gereksiz bir şekilde uzun sürüyorlardı. Ve Ye Jin'le aynı ortamda olmak canımı sıkıyordu.

Hepimiz odadan çıktıktan sonra telefonuma bir bildirim gelmişti. Bana bir video atmıştı ama numara bende kayıtlı değildi. Video'yu açtığımda Ye Jin ile Bae'nin arasındaki konuşmayı görmüştüm. Şuan da biten toplantı başlamadan önce konuşmuşlardı. Meğer Ye Jin en başından beri doğruyu söylüyormuş. Onunla konuşmalıydım. Bir an da Jungkook yanıma gelmişti.

"Napıyorsun hala burada?"

"Benim kısa bir işim çıktı akşama gelirim."

"Tamam dikkatli ol Hyung."

Koşarak Ye Jin'in odasına gitmiştim. Kapıyı tıklayıp içeriye girdim.

"Konuşabilir miyiz?"

"Olur. Gel otur."

"Burda olmaz. Başka bir yerde."

"Tamam." Diyip askıdan kabanını almıştı.

Odadan çıkıp aşağıya inecekken beni durdurmuştu.

"Oradan inmeyelim. Bae bizi birlikte görmemeli. Acil çıkıştan gidelim."

Başımla onaylayarak onu takip etmiştim. Arabama binmiştik. Yol boyunca ağzımızı bıçak açmamıştı. Onu  her zaman geldiği yere getirmiştim. Kendini en çok burada güvende hissediyordu. Çok beklemeden konuya girecektim ki Ye Jin benden hızlı davranmıştı.

"Bae..."

"O adam seni gerçekten tehdit mi ediyor?"

"S...sen bunu nereden öğrendin?"

"Birisi bana bir video attı. Siz konuşurken."

"Kim atmış olabilir ki?..."

"Ye Jin özür dilerim sana inanmadığım için."

"Önemli değil. Hepimiz hata yapabiliriz.

"Şuanda her şeyi konuşup çözmek ister misin? Artık sıkıldım."

"Uzun zamandır bu anı bekliyordum."

"Neden intihar ettin? Nasıl yaparsın bunu?"

"O gün sen beni terk etmiştin. Yanımda olman gerekirken beni bırakıp gittin. Tam da en ihtiyacım olan zamanda... Bende sen üzül diye böyle bir şey yaptım."

"Evet hepsi benim hatam. Yapmamalıydım. Ama bu kendine zarar verebileceğin anlamına gelmez."

"O an düşünemedim. Çok sinirli ve üzgündüm."

Her şeyi bana anlatmıştı. Bende ona. Bir şey hariç her şeyi çözmüştük. Bae'den kurtulmalıydık.

İkimiz de susmuştuk. Ben denize bakarken Ye Jin'in de bana baktığını fark etmiştim. Başımı ona çevirip baktığımda yere bakıp göz yaşlarını silmişti. Her zaman söylüyordum bunu. Çocuk gibiydi.

"Jimin."

"Hm?"

Hiç beklemediğim bir şekilde bana sarılmıştı.

"B...ben seni çok özledim..." Sessizce söylemişti bunu. Bende ona sarılmıştım. En son ne zaman sarıldığımızı bile hatırlayamıyordum. Başını okşamıştım. Çok severdi bunu yapmamı.

Bir anda her şey mahvolmuştu. Ama Ye Jin haklıydı. O gün onu bırakıp gitmemeliydim. En yakın zamanda şirkettekilerle konuşmalıydım.

Ye Jin:

Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar mutlu uyanmıştım. Hatta uyandığım da rüya olmasından korkmuştum ahahaah. Bugün kendimi ve Jimin'i biraz daha mutlu etmek için imza gününe gidecektim. Ama lanet olsun ki  önce ofise gitmeliydim.

İçeriye adımımı attığım anda bana Bae'nin beni odasına çağırdığını söylemişlerdi. Yine neden çağırıyordu acaba? Hep aynı şeyleri duymaktan bıkmıştım. Kasten yavaş yavaş gitmiştim odasına.

Odasına girip her hangi bid sandalyeye oturmuştum. "Yine ne var?"

"Sen gerçekten beni ciddiye almamışsın."

"Bozuk plak gibi aynı şeyleri tekrar etmeye bayılıyor musun?"

"Dün Jimin ile birlikte olduğunu biliyorum. Sanırım ona söyledin."

"Ben söylemedim. Birisi ona konuşmamızı atmış. Sakın ona bir şey yapmaya kalkışma!"

"Bilmem. Yapabilirim de yapmaya bilirim de."

Evet tekrar söylüyorum. Kafayı yemişti. Bu cehennem'den çıkıp arabama binmiştim.

Herkesle konuştuktan sonra sıra Jimin'e gelmişti. İlk gün ki gibi heyecanlıydım. Jimin ise ilk gün ki gibi huysuz değil, çok tatlıydı. İmzasını attıktan sonra yanına 'Sevgili Ye Jin. Umarım seni daha çok etrafım da görürüm.' yazmıştı. Bu bana bir yerden tanıdık geliyordu ama... Mutlu olmuştum.

Çıkışta biraz konuşmuştuk.

"Seni bırakmak isterdim ama gitmem gerekiyor."

"Sorun yok. Ben kendim giderim. Düşünmen yeterli."

Yollarımızı ayırdıktan sonra arabamın yanına gitmiştim. Tam binmek üzereyken ayakkabımın bağcığı'nın çözüldüğünü fark etmiştim. Eğilip bağladıktan sonra kafamı hafif kaldırdığımda kala kalmıştım. Bae tam karşımda duruyordu.

Devam edecek...

useless | pjm jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin