Eveeet :) Çat kapı bir final oldu değil mi? :) Betül ve Metehan'a veda etme zamanımız geldi. Acısıyla, tatlısıyla 41 bölüm geçti. İlk hikayemi yazın böyle bitirmiştim. Bu siteye üye olduğumun ertesi günü de hikayemi sizlerle de paylaşmaya başlamıştım. Bu bölümü beni hiç yalnız bırakmayan bir BORA okuyucusuna, @essieej ye ithaf ediyorum. Gerek yorumları gerekse oylarıyla hep yanımda oldu. :) Birkaç arkadaşım daha var fakat kullanıcı adlarını hatırlayamadım. Onlar zaten kendilerini biliyorlardır ;) Kısacası seviliyorsunuz arkadaşlar. :)
BORA benim için burada kesinlikle bitmiştir. Hiçbir ek-özel bölüm vs. gelmeyecektir.
Son kez, keyifli okumalar dilerim. İyi akşamlar :)
Betül günlerce Metehan'ın annesini bulmak için çabalamıştı. O kadını bulup, Metehan'ı neden bir başına bırakıp çekip gittiğinin hesabını soracaktı. İnsan çocuğundan nasıl ayrılabilirdi? Karnında büyümekte olan bebeğine öylesine bağlanmıştı ki, onsuz bir anını düşünemiyordu bile. O daha doğmamış çocuğu için bunları hissederken, Metehan'ın annesinin kalpsiz olması gerekiyordu. Metehan'ın kalbinde ufacıkta olsa anne ihtiyacı kırıntılarının kaldığı gün gibi ortadaydı. Kocası, kocaman adam olmuştu ama annesizliğini hiçbir zaman unutamamıştı. Ona bunu yaşatan kadını bulmak hiç kolay olmamıştı. Eser ile birlikte yaptıkları araştırmalar yavaş yavaş sonuca yaklaşmalarını sağlarken Betül mutlu oluyordu. Fakat son geldiğinde, mutluluğu puf diye sönmüştü. Hayal ettiğinden farklı bir sonuçla karşılaştığında planladıklarını yapamayacak olmasının yanı sıra, tam bulmuşken kaybetmenin hüznünü yaşamıştı.
Aycan Hanım, ölmüştü!
Metehan'ın annesini zor koşullarda bulmasına rağmen çok kolay bir biçimde kaybetmişti. Kadın, bundan tam iki yıl önce Kandilli'deki yalısında vefat etmişti. Düşününce, onun hiç de uzaklarda olmadığını kederle fark etmişti. Metehan'ın annesi, aslında çok yakınlarındaydı. Arasalar bulacaklardı belki de, ona Metehan'a yaşattıklarının hesabını sorabileceklerdi. Fakat fazlasıyla gecikmişlerdi.
Betül, öğrendiğinin ertesi günü kadının evini ziyaret etti. İçeri kabul görmesi zor olmamıştı. Aycan Hanım'ın eski bir tanıdığı olduğu yalanını uydurmuş ve inin cinin top oynadığı eve girmişti. Çalışanlarla biraz sohbet ettikten sonra genç bir kız gelmişti eve. Herkes koşuşturmaya başlarken Betül öylece durup onları seyretmişti. Sonrasında kız, onu fark ettiğinde kim olduğunu sormuştu ve konu konuyu açmıştı. Kız... Acayip bir şekilde her şeyden haberdardı. Metehan'ı biliyordu, hatta onu bile biliyordu. Yüzünde gülümsemeyle sohbet etmişti Betül'le. Aycan Hanım'ın onu evlatlık edindiğini söylemiş, ona çok minnetar olduğundan bahsetmişti. Bir müddet sonra yukarıya, odasına çıkmıştı. Döndüğünde elinde bir zarf vardı. Betül'e uzattığı zarfı genç kadın şaşkınlıkla almıştı. İçindeki meraka yenik düşerek zarfı açtığında içinden çıkan mektupla gözyaşları bir bir damlamaya başlamıştı. Galiba, günahını aldığı birileri vardı...
Akşama kadar genç kızla sohbetini sürdürmüştü. Eve geldiğinde kendini rahatlamış hissediyordu. Metehan'ın öğrenmesi gereken bir sürü şey vardı. Annesinin sırrı, artık ortaya çıkmalıydı. Oğlu onu farklı tanımamalıydı. Salona girdiğinde Metehan'ı telefonuyla ilgilenirken buldu. Kaşları çatılmış, tüm dikkatini orada gördüklerine vermişti. Gülümseyerek içeri girdiğinde, kocası başını ona çevirmişti sonunda. "Ooo, Betül Hanım teşrif etmişler..." demişti alayla. Betül, onun habersizce geç kalmasına kızdığını çok net anlamıştı. Yanına gidip oturduğunda Metehan'ın bakışları hala üzerindeydi. "Ağladın mı sen? Gözlerin kızarmış." diye soran Metehan'ın gözünden kaçmamıştı kızarık gözleri. Karısının kollarını tutup pür dikkat yüzüne baktığında ağladığına iyice emin olmuştu. Peki, neden ağlamıştı bu güzel gözlerin sahibi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Ona Resmen Aşığım
Romance"Belki senin beni sevdiğin kadar sevemem seni. Sevginin karşılığını veremem. Ama çok başka severim. Kimsenin sevmediği gibi severim seni." NOT: Tamamıyla bir "Lise" hikayesi değildir. Kapak Tasarımı: @-GizemYldrm-