Son sokağı da döndüğümde nefes nefese yere attın kendimi.
Adamları atlatamadığımı düşününce dinlemeyi bıraktım ve diğerlerine nazaran daha karanlık olan sokakta yürümeye başladım.
Etrafta sadece benim nefes seslerim ve ayakkabılarımdan çıkan tok ses duyuluyordu.
Daha yeni Güneş doğduğu için etraf fazlasıyla sessizdi.
Telefonumdan gelen titreşim hissi ile kimden geldiğini görmek için telefonu cebimden çıkardım.
Mesaj atan kişinin yüzünü görmemle yüzümün sorar bir ifade alması bir olmuştu.
Jinyoung bana önemli bir şey olmadığı sürece mesaj atmazdı.
"Jisoo çabuk o sokaktan çık. Yürüdüğün yönün tersine koş. Çabuk!"
Ona güveniyordum çünkü benim konumumu ve çevremde kimlerin olup olmadığını görebiliyordu.
Telefonu cebime koydum ve yavaşça etrafıma bakındım. Arkamdan gelen ayak sesleriyle istemsizce histerik bir gülüş çıkmıştı ağzımdan.
"Beni böyle mi ya-"
Arkamdaki kişinin kim olduğunu bilmeyerek sadece tahminle konuşmaya başlamıştım. Ama kim olduğu hakkında yanılmışım.
Hem ağzım, hem ayaklarım hem de kalbim durmuştu. İlk kahramanım olması gereken ama beni her kötülüğün içine atıp beni yalnız bırakan, asla beni düşünmeyen ve hayatımın mahvolmasını sağlayan adam karşımdaydı. Babam bile diyemediğim adam gözlerime bakıyor ve en ufak bir utanma belirtisi bile göstermiyordu.
"Kimle konuşuyorsun Jisoo? Şimdi de delirdin mi?"
Sert sesiyle kurduğu cümle kulaklarıma iliştiğinde sanki biri tabağa çatal sürtmüş gibi bir acı hissettim.
Yüzüne tiksintiyle baktığımda sanki keyif alıyormuş gibi gülümsedi.
"Ne istiyorsun?"
"Lanet adam dersin sanmıştım. Beni duygulandırıyordun kızım. Ne zamandan beri nazik davrnıyorsun? "
"Bana kızım deme! Ne istediğini söyle, istediğin bir şey yoksa da git!"
Tükürür gibi söylediğim şeyle düşünürcesine bir oraya bir buraya baktı ve en sonunda koyu gözleriyle gözlerime odaklandı.
Ne isteyeceğin biliyordum ve o da benim bunu bildiğimi biliyordu. Lanet olası!
"JN'in tüm bilgilerini istiyorum. Bunu yapabileceğini hatta daha önce yaptığını biliyorum. Bilgileri bana ver ya da yeniden al. "
Duyduğum şirket ismi ile kaşlarım çatılmıştı. Onlarla ne işi olabilirdi ki?
JN'in daha önce hacklemiştim ve bilgilerini başkalarına satmıştım ama bu adamın o şirketle ne işi olabilirdi ki? Orası babamın işlerinden bile pis işlerle uğraşıyordu ama ben bu durumda onları savunacaktım. Çünkü onun amacı sadece alacağım bilgiler değildi.
Şaşkınlığımı gizleyerek ona döndüm. İsteğini yerine getireceğimi düşünüyordu.
"Neden istiyorsun?"
Babam demeye utandığım adam kafasını geriye atıp histerik bir gülüş sunduğunda midemin bulandığını hissetmiştim. Sanırım birazdan bu iğrenç görüntüye tahammül edemeyecek ve kusacağım.
"Cevabını bildiğin sorular sormamalısın."
Doğru söylüyordu. Cevabını biliyordum.
Ona doğru küçük bir adım attım ve aramızda tam olarak resmi bir mesafe bıraktıktan sonra biraz öne eğildim ve tehditkar bakışlarımı devreye soktum.
"Onu öldüremeyececeksin."
Kurduğum cümle ile yüzü düşmüştü. Ona itaat etmememe sinirlenmiş tipi anlaşılan.
Bundan yararlanarak arkamı dönüp yürümeye başladığımda kendini toparladı ve bana karşılık verdi.
"Onu neden öldüremeyeceğim?"
Attığım büyük beş adımın ardından yavaşça başımı ona çevirdim ve az önce onun yaptığı gibi gülümsedim.
"Çünkü bu sefer sana ben engel olacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wanted Person わ °jinsoo°
Fanfiction"Seni bulduğumda çok eğleneceğiz.". "Beni bulduğunu ikimizde biliyoruz Kim Seokjin." "Evet biliyoruz Kim Jisoo." Telefonu kapattım ve kahvemden büyük bir yudum aldım. Benim konumumu bulabilmek için beni aramıştı. Ben de izin vermiştim. "Kıyamete ço...