🔫

333 41 21
                                    

Elimdeki bira bardağını sertçe masaya koydum ve yüksek sesli müzik ile beraber dans eden insanlara baktım.

Barın en köşesinde neredeyse görünmeyen bir yere oturmuştum. Tek istediğim sakince sarhoş olmak ve kimseye bulaşmamaktı. Biri bana bulaşırsa sorun olmazdı ama eğer ben birine bulaşırsam fena şeyler olurdu. Başıma bela almak istemem.

Henüz daha çakır keyiftim, tam sarhoş olmamıştım bu yüzden bana doğru gelen barmeni rahatlıkla görebiliyordum. Misafirim gelmiş olmalı.

"Bayan Kim sizinle konuşmak isteyen biri var."

Kim olduğunu bildiğim için başımla barmeni onayladım ve yerimde biraz daha toparlandım. Onun önünde sarhoş görünmek istemezdim.

Böyle yerlere içmek için gelmezdim, sadece gizli saklı işlerimi halletmek için gelirdim ama bugün yaşadığım şey sonrasında buraya içmek için gelmiştim.

Karşıdan gelen siyah saçlı, dolgun dudaklı ve geniş omuzlu adamı gördüğümde yüzümde hafif bir gülümseme oluşmuştu. Benim en büyük düşmanım olan ama aramızda tuhaf bir arkadaşlık ilişkisi de bulunan adamdı bu.

"Ne oldu Seokjin? Benden bu kadar korkuyor muydun? Etrafımda en az 10 tane adamının oturduğunu anlayamayacağımı mı sandın?"

Histerik bir gülüş sunduğumda o sadece bana bakmakla yetinmişti.

"Yanlışın var Jisoo. Onlar senin için değil ben burada olduğum için buradalar."

"Yaaa tüm kötü adamlar aynısını söyler zaten."

"Ben ilkim sanıyordum."

Yanımda yerini alıp barmenin önüne koyduğu kırmızı şarap bardağını eliyle kavradığında bende kendi içkim için aynı şeyi yaptım.

"Evet sen ilksin. Sağlığa."

Bardaklarımızı tokuşturduktan sonra ben büyük bir yudum almıştım, o ise yavaş ve küçük yudumunu bana bakarak taçlandırmıştı.

"Neden beni çağırdın Jisoo?"

Şakayı bir kenara bırakıp ciddi haline büründüğünde bende onun gibi hızlı bir geçiş yapmıştım. Buraya oyun oynamak için çağırmamıştım onu.

"Şu yıllardır süren tartışmayı bir kenara bırakmamız gerekecek."

Histerik bir kahkaha atarken kafasını geriye attığı için adem elması gözlerimin önüne serilmişti. Onun çok yakışıklı olduğunu biliyordum. Bu yüzden başta onunla uğraşmaya başlamıştım. Bir kızın ona illa aşık olmak zorunda olmadığını bilmesi için.

"Biz tartışıyor muyduk? Ben oyun oynuyoruz sanmıştım."

Tek kaşını kaldırıp hala alayla bana bakarken elimdeki bira bardağını yavaşça masaya koydum ve bu lanet müzikten rahatsız olmuşçasına oturuş pozisyonumu değiştirdim. Onun bu hali beni hiç olmadığım kadar çok sinirlendiriyordu.

"Alaya vurmaman gerek. Ne olduğunu bilmiyorsun."

"Hayır biliyorum."

Gözlerinin bu karanlık ortamdan daha da siyah bir hal alması ruhumun titremesini sağlasa da ona bunu belli edemezdim. Her zaman aynı şeyi yapıyordu. O insanların onun karşısında ezilip büzülmesinden, ondan korkmasından zevk alıyordu. Bende o bunu yaptıkça onun şirketinin hisselerini düşürmeyi seviyordum. Hayatta her şey karşılıklıdır ne de olsa.

"Nereden öğrendin?"

"Ah Jisoo... Sence birisi ilk önce avına mı onu öldüreceğini söyler yoksa avıyla uğraşan ve hiç umursamadığı kızına mı?"

Bu söylediği canımı yakmalıydı ama öyle olmadı çünkü ona zerre kadar değer vermiyordum. O adam bi katildi.

Jin'e bu yüzden yardım ediyordum. Eğer o adam birini daha öldürürse kendini tatmin etmiş olacaktı, aynı zamanda da benim tek eğlenceli oyuncağımı elimden almış olacaktı.

Bilirsiniz çocuklar oyuncaklarını asla bırakmazlar.

"Beni araştıracağını tahmin etmiştim ama bu kadar derinlere ineceğini bilmiyordum."

"Bende en az senin kadar iyi bir hackerım Jisoo. Sende bu yüzden benimle uğraşıyorsun zaten."

Yüzümde alaycı bir gülümseme oluştuğunda o sadece doğru bilip bilmediğini ölçmek istercesine yüzüme bakmıştı.

"Güzel araştırma yapmışsın. Bazı küçük hataların var ama onları görmezden geleceğim."

Son söylediğimi görmezden geldi ve bardağının köşelerinde oynayarak beklediğim soruyu sordu.

"Bir süre benimle çalışsan olmaz mı Jisoo?"

Jin ciddi ama birazda istekli bir sesle bu soruyu sorduğunda bunu yapmanın zor olacağını ikimizde biliyorduk.

"Bu zor Jin..."

Kafası önüne düşerken nedense içim acımıştı. Oysa ben daha önce birçok insanın hayatına karışıp bir şeyleri mahvetmiştim ama o zamanlar bile böyle hissetmemiştim.

"Eğer benim seninle çalıştığımı öğrenirlerse bir daha hiçbiri için iş yapamam ama... Bilmezlerse ikimizde kazançlı çıkarız."

Kafası hala önünde eğikken yüzünde oluşan karanlık gülümsemeyi görmüştüm. O her zamana böyleydi. O beni tanımazken bile onun böyle biri olduğunu ben hep biliyordum. Asla ona karşı bir şey hissettiğimi düşünmeyin. İkimizde birbirimizden nefret ediyoruz ama böyle bir dünyada bazen en istemediğin kişiyle bile çalışmak zorunda kalabilirsin. En kötüsüde sonunuzun ne olacağını bilememektir.

Son yudumunu da zevkle boğazında aşağı indirirken ben yine ona ciddiyetle bakıyordum. Gülümseyerek baktığım  kimse olmamıştı daha önce. Benden böyle bir şey bekleyemez bu yüzden hiç kimse.

"Beni kırmayacağını biliyordum."

Gülme sırası bana gelmişti. İçinde daha biraz olan bardağımı masada bırakıp ayağa kalktım ve oturakla masanın arasından çıkıp onun tam önünde resmi olmayacak bir mesafede eğildim.

"Sana yardım etmemin nedeni babamın seni öldürmesini istememem değil, sana canlı canlı işkence etmek istemem."

 Wanted Person わ °jinsoo°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin