"Jin'e söylememek konusunda emin misin?"
Yanımda geregince oturup yaptığım şeyi izleyen Jinyoung'u onaylamıştım.
"Bana çok kızacak ona haber vermediğim için ama yine de bunu yapmalıyım."
Sabahtan beri almak için uğraştığım video ve görüntüleri flaşıma aktardıktan sonra Jinyoung'ın eline tutuşturdum.
"Bunu Nayeon' a ver ve ne yapması gerektiğini söyle."
Bir elinde tuttuğu flaşa bir de bana baktığında benim için gerçekten endişelendiğini hissetmiştim ama endişelenilecek bir durum yoktu ortada. Kendimi koruyabilirdim.
"Jisoo bunu öğrendiğinde seni rahat bırakmayacağını biliyorsun değil mi? Seni koruyabilecek biri de yok."
Başımı olumlu anlamda salladım.
"Ben kendimi koruyabilirim, beni merak etme. Hadi falşı götür artık."
Başıyla onaylayıp hızla oturduğu sandalyesinden kalktıktan sonra el sallayıp gitti.
Uzun süredir bilgisayara bakmanın verdiği yorgunlukla ağrıyan başımı ellerimin arasına alıp şakaklarımı ovalamaya başladığımda Jin'in ne kadar kızacağı gelmişti aklıma.
Sonunda o adamdan kurtulacaktım, kurtulacaktık, bu iyi bir şeydi fakat bunu, ona haber vermeden yaptığım için kızacak ve endişelenecekti. Ne de olsa uğraştığım adam bir katil.
Şu an bile öğrenmiş olabilir ne yaptığımı. Her an arayıp beni bir yere çağırabilir ve orada beni öldürebilirdi. Fakat öleceğimi pek sanmıyorum.
Telefonumdan gelen melodi ses ile yorgun gözlerim acele etmeden o tarafa dönmüştü. Uzanıp aldığımda Jinyoung'un aradığını görmek beni biraz şaşırtımştı.
"Efendim Jinyoung."
"Jisoo Busan'daki evine mi gitsen acaba? Yani seni orada bulamaz. Böylece hayatında tehlikeye girmez, hem kafa da dinlemiş olursun. Bunu bir düşünmelisin bence."
Yüzünde oluşan küçük gülümseme ile derince bir iç çektim.
"Her şeyi düşündüm aslında. Burada kalıp onun cezasını çektiğini görmek istiyorum. Öleceksem bile onun öldürdüğü insanlar için cezasını çekeceğini bilmek istiyorum. Bu yüzden burada kalacağım. Bunu çok düşünme."
"Pekala, iyi geceler."
"Sana da."
Telefonu kapatıp kenara koydum ve uzaktan kumandayla açılıp kapatılabilen ışıkları kapattım. Şu an tüm şehir karşımdaydı. Uyuyanlar, eğlenenler, ağlayanlar, korkanlar ve korkutanlar. Hepsi şu an karşımdaydı ve bu nedense bana kendimi daha da yalnız hissettiriyordu.
Busan'a gidebilirdim ama gidemezdim de. Eğer gidersem canımı kurtarmış olurdum ama aynı zamanda kalbimi kaybetmişte olurdum. Jin, ona haber vermeden gidersem benimle bir daha asla konuşmazdı. Ne kadar onun bilgilerini birçok şirkete satöış, onu zor durumlara sokmuş olsamda o düşmanlığımızı kenara bırakıp benimle ilgilenmişti ve ben onun kalbini kırmak istemezdim.
Jin'i öldürme planlarını, daha önce öldürdüğü insanları öldürürken çekilmiş güvenlik kamerası görüntülerini ve delil olarak sayılabilecek daha nicelerini yüklemiştim o flaşa, böylece hapsi boylayacaktı.
Polisler ne kadar onu yıllar boyu arasalarda bulamamışlardı çünkü o tecrübesiz bir katil değildi. Benim bile bildiğim 3 kişiyi öldürmüştü ve emin daha fazlası da vardı. O adamdan gerçekten nefret ediyorum.
Tekrar telefonumdan yükselen melodi sesi ile bu sefer dudaklarım alayla kıvrılmıştı.
"Geciktin..."
♡♡♡♡♡
Oww bu bölüm güzel olmuş gibi hissediyorum😂
Sizce bu adam kim?
Gelecek bölümlerde neler olacak?
Teorileriniz var mı?
Tekrar bir Jinsoo kurgusu yazmamı ister misiniz?Öpüldünüz😙

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wanted Person わ °jinsoo°
Fanfiction"Seni bulduğumda çok eğleneceğiz.". "Beni bulduğunu ikimizde biliyoruz Kim Seokjin." "Evet biliyoruz Kim Jisoo." Telefonu kapattım ve kahvemden büyük bir yudum aldım. Benim konumumu bulabilmek için beni aramıştı. Ben de izin vermiştim. "Kıyamete ço...