Evet. Güya moralimi düzeltmek ve bıkmışlıktan kurtulmak için konsere gitmiştim. Keşke sıkıntıdan patlasaydım ya! Keşke bunalım geçirseydim eve. Benim neyime konsere gitmek. Konserin sonu karakol oldu. Ne şans dimi ?! Sokağında bulunduğumuz komşular adamı öldürdük sanıp polisi aramış. Ben adamın elindeyken nerdeydiniz acaba. Neyse Lavin sakin ol. Ama yok olamıyorum. Bir de adam bizi şikayet etmiş! Nezarethanede bekliyoruz şimdi de. Evet kaderimde buraya düşmekte varmış hemde tanımadığım bir adamla.
''Her şey senin suçun ya , ne diye adamı hastanelik ediyorsun ki ? Sayende ilk defa nezarete düştüm.'' Yeşil gözleri sinirli bir şekilde beni buldu. Ama evet her şeyin sorumlusu oydu.
''Ya sen hala beni suçlamaya devam mı ediyorsun ? Kızım seni adamın elinden kurtarmasam şuan sana neler yapmıştı hayal bile etmek istemezsin bence!'' öfkeyle bakan gözleri korkmama sebep olmuştu. Haklıydı aslında, ama yinede hastanelik etmesine gerek yoktu. Of bilmiyorum. Galiba haklıydı. Evet Lavin artık haksız olduğunu kabullen bir kere de.
''Tamam.. şey biraz gerginim, ondan böyle parladım özür dilerim. Sadece fazla korktum. Hayatım boyunca hiç bu duruma düşmemiştim.'' umursamaz tavırla kafasını duvara doğru çevirdi.
''Neyse ne. Ne hissettiğin umrumda değil. Ben yapmam gerekeni yaptım. Ama artık ölsen de dönüp yardım etmem. Dediklerin yetti.''
Dediği cümleler kalbime işledi sanki, ölsen de dönüp yardım etmem. Tamam korkmuştum ona atmıştım topu. Ama bu da denmezdi ki. Hem ben niye bu kadar üzülmüştüm ki etmezse etmesin. Buruk bakışlarımı ona çevirmiştim. Daha yeni inceleme fırsatı bulmuştum onu. Yeşil gözlerinin rengi eşsizdi, kahverengi saçları bugleli, dalgalı gibiydi. Uzun ve hafif yapılı vücudu vardı. Yapılı olduğu vücudunu sardığı siyah kısa kollu tişörtten belliydi. Kollarının açık bıraktığı kısımdan da kol kasları belli oluyordu. Ama aşır değil olması gerektiği gibiydi.
Bir anda bana bakmasıyla bir süre ona bakakaldığımı anlamıştım. Hemen kafamı kaldırıp duvara bakmıştım. Nasıl bu kadar acımasızca konuşuyordu böylesine bir adam bilemedim.
Uzunca olan oturağın başına hırkamı katlayıp koydum ve üzerine yattım. Öylece tavana diktim gözlerimi. Olayın ciddiyetini daha yeni yeni algılamaya başlamıştım sanki. Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Annem ve babam ne kadar merak etmişlerdir beni. Ne kadar aramışlardır kim bilir. Onlara bunu yaşatmak istemezdim.
Gerçekten çok korkuyordum. Ya çıkamazsak hiç buradan ne yapacaktım ben. O sesi duyana kadar çok ağladığımın farkında bile değildim.
''Ne oldu, niye ağlıyorsun ?'' meraklı bir çift gözü üzerimde hissetmemle yattığım yerden kalkıp bakışlarımı ona çevirmem bir oldu.
''Ne oldu? Ölse umursamayacağın insanın ağlamasından sana ne ?'' diye bağırdım bir an. Bağırdım çünkü dengesiz tavırları sinirlerimi iyice germişti.
''Tamam bir şey sormadım. Evet ölsen de umrumda olmaz. Ben sadece ağlaman rahatsız ettiği için sordum. Sormadım say.'' Deyip alaylı bir ifadeyle arkasını döndü. Artık sinirimi tutamayacaktım.
''Sen var ya sen sen tam bir...'' Dememle bakışlarını bir anda sinirli bir şekilde bana çevirdi.
''Sen var ya ne devamını getirsene lan !'' diye bağırdığında o kadar korkmuştum ki. Gözümdeki yaşa ve sesimin titremesine engel olamadım.
''Pisliksin!'' dedim sinirli ama bir o kadar da titrek bir ses tonuyla.
''Pislik öyle mi ?'' deyip ellerini saçlarına geçirip alaylı gülerek arkasını dönmüştü.
"Pislik olduğum için senin hayatını kurtardım dimi." diye devam etti acımasız sözlerine. Bir şey demedim. Daha doğrusu diyemedim. Dört duvar arasında hem onla kalmıştım hemde kavga edersek her şey daha kötü olabilirdi.
Berbat giden hayatım yetmiyormuş gibi başıma bir de bu olay çıkmıştı. Sabah nasıl olacaktı? Bu adamla bir daha karşılaşacak mıydık? Tüm gece kafamda saçma sorular geçti. Bunları düşünürken birden aklıma bir şey takıldı. Sahi nereden çıkmıştı bu adam? Birdenbire önüme düştü resmen.
"Sen nereden çıktın?" diye bir cümle döküldü bir anda dudaklarımdan.
"Nasıl nereden çıktım?" saçma bir soru sormuşum gibi baktı bana. Haklıydı da. Sanırım saçma bir şekilde sormuştum.
"Yani neredeydin birden önüme düştün resmen. Beni mi takip ediyordun? Beni mi izliyordun? Ya da ne bileyim..O kadar ıssız bir sokakta sadece o adam sen ve ben vardık. Belki de o adamın adamlarından birisin sen." dedim. Sonra her yeri inleten bir kahkaha patlattı. Haklıydı. Ben neler saçmalıyordum böyle. Sanırım aklımı kaçırmak üzereydim.
"Evet o adamın adamlarından biriydim bu yüzden de seni kurtardım ve adamı bayılttım mı öldürdüm mü artık ne halt ettim bilmiyorum." Evet. Evet sanırım gerçekten kafayı yiyordum. Ama kendisi bu soruları sormamı sağlıyordu. Geldiğimden beri bana kızıp bağırmaktan başka hiçbir şey yapmamıştı.
''Bu saçma sapan soruları sormamdaki tek neden sensin, anladın mı ? Geldiğinden beri keşke ölseydin modundasın.'' Diye bütün sinirimi ortaya saçtım.
Bir anda bana aramızda bulunan demirliklere tutunup bana baktı. O çift yeşil gözde öfke ve acımasızlığı görüyordum. Neden ki ne yapmıştım ben ona ?
''Belkide gerçekten keşke ölseydin diyorumdur?'' Sözleri ok gibi saplandı kalbime.
Neden bir yabancının dedikleri bu kadar acıtıyordu canımı. Hayır beni üzmesine izin vermeyecektim.
'' Keşke o adam yerine sen hastanelik olsaydın o zaman !'' Bağırmamla beraber koca bir sessizlik oluştu. Gözlerime öyle bir bakmıştı ki. Hem öfke vardı hemde acı. İkisini bir arada görmüştüm o yeşil gözlerde. Bir zaman öylece baktı o gözlerle. Sonra hızlı hızlı duvarın oraya gitti ve duvara yumruk attı. O sinirle parmaklıklara gidip etrafa bakındı.
'' Hey kimse yok mu, avukatımı arayacağım şu rezil yerde bir dakika bile duramam artık, heyyy !'' öfkeyle bağırıp duruyordu.
Dediklerine aldırış etmeden başımı hırkama yasladım ve gözlerimi kapattım bir an önce sabah olması için. Buradan kurtulmak için...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN HİKAYE
Novela Juvenil''Aşk dedikleri bu mu gerçekten ? Ondan uzaklaştığın an ona hasret kalmak. Bir gülümsemesini, onun bir hüznünü günlerce yanında taşımak... Onun hüznünü kendine katmak mı aşk ? O kal deyince gitmek, git deyince kalmak istemek mi? Bir cümlesine bin an...