Bölüm 2; kimsin sen?

362 63 305
                                    

Gece nöbetinin son kısmını almak hiç hoşuna gitmese de yapacak bir şey yoktu. Güneş doğalı birkaç saat olmuş, hava ısınmaya başladığı gibi etrafı da kuş sesleri sarmıştı. Arkadaşlarını uyandırmanın vaktinin geldiğini düşündü, tekrar yola düşmek için geç kalmamalıydılar. Oturduğu taştan kalktı, ne olur ne olmaz diye tüm nöbeti boyunca elinde tuttuğu kılıcını kınına soktu ve "Hadi uyanın çocuklar, sabah oldu!" dedi. Çok tepki veren olmayınca daha gür bir sesle "Hadi!!" diye bağırdı. İlk kalkan Amasia olmuştu. Kollarını iki yana açtı, gerindi. "Günaydın Jakaranda." dedi gülümseyerek. Jakaranda başını öne eğip selam verdi ona. Amasia hemen yanındaki Evan'ın yanağına elini koydu ve "Hadi hayatım." dedi. Evan gözünün birini aralayıp sevgilisine baktı ve "Civciv kalktı mı?" diye sordu. Daniel zırhını giymeye başlamıştı bile. "Cevabını bildiğin sorular sorma demirci!" dedi. Evan yattığı yerde yüzü üstü döndü ve avuç içlerini yere basarak kalktı. "O zaman bir daha hiç soru soramam dostum!" Herkes hazırlıklarını tamamlamaya başlamışsa da Yume'den hala ses yoktu. Onu her dürtene "Beş dakika daha!" deyip duruyordu. En sonunda ıslatmakla ve tekmelemekle tehdit edip biraz olsun hareketlendirebildiler.

Amasia'nın Kum Taşı'nı hissettiği yöne doğru ilerleyişleri sürüyordu. "Nasıl akıl edemedik, nasıl, nasıl!!" diye bağırdı Yume. Herkes bu cümlelerin arkasından gelecek şeyleri tahmin edebiliyordu. "Lulu'nun kurtlarından ödünç almalıydık! Şimdiye Kum Taşı'nı da bulmuştuk eve de dönmüştük! Salak kafamız!" Haftada iki üç kere bu konudan dem vurmayı alışkanlık edinmişti. "Aş artık şu meseleyi Yume!" diye çıkıştı Daniel. Elinin tersiyle koluna vurmuştu arkadaşının. "Sanki eskiden hep kurt sırtında mı görev yapıyorduk!" Yume onun kolunu çekti ve "Eskiden bu kadar yürümüyorduk ama!" diye bağırdı. "Aylardır yürüyoruz Civciv! Aylardır! Amasia söyle lütfen ne kadar yolumuz kaldı?!"

Amasia her gün kendisine sorulan bu sorudan bıkmıştı artık. "Bir haftaya varmış oluruz canım arkadaşım." diye cevap verince heyecanlandı Yume. "Gerçekten mi? Yalan söylemiyorsun değil mi?" diye sordu. Amasia gözlerini büyüttü ve "Yalan söylüyorum Yume yalan! Anla artık! Sana mesafeyi ölçemediğimi milyonlarca kez söyledim! Beni rahat bırak!" dedi. Yume onun sırtına atlayıvermişti. Kollarını sarıp onu sağa sola sallıyordu. "Boğarım seni gıcık kız!"

Evan "Durun!" dedi ve elini havaya kaldırdı. Herkes yürümeyi kesti ve ona döndü. Nefesler tutulmuş, elleri silahlara gitmişti. Kılıçlar çekili, büyü taşları avuçta, ok yayda etrafa bakınıyordu insanlar. Evan "Bu taraftan!" dedi ve son gücüyle koşmaya başladı. Amasia ve Jakaranda direk ışınlanmış, Yume ceplerini karıştırıp bir yeşil büyü taşı bulmuş ve sıçramıştı. Büyü ya da başka bir şey kullanmadan sadece koşan Daniel ve Almas kalakalmışlardı. "Bu konuda anlaştık sanıyordum!" dedi Daniel. "Önce açıkla, sonra koş Evan!"

Ağaçların arasına daldılar. "Elinde ne var?" diye sordu Daniel. Almas avuç içinde tuttuğu büyü taşlarını kastederek "Yeşil ve turkuaz!" diye cevap verdi. Daniel başını salladı ve öne çıktı. Almas'tan birkaç adım ileride koşuyordu. "Arkada bir hareketlilik olursa ne yapacağını biliyorsun!" Almas "Sıkıntı yok!" dedi. Tüm zaman boyunca ne zaman bir karışıklık olsa birbirini bulan ikili artık beraber savaşır olmuştu. Şimdi de öncesinde kararlaştırdıkları bir formasyonu uyguluyorlardı. Tek başına ekibin zayıf halkası gibi gözüken Almas, Daniel'in yanında yenilmez gibi oluyordu. Birbirlerini açıklarını kapatarak mücadele edişlerini, uyum içerisindeki saldırılarını dışarıdan birisi izlese dans ettiklerini zannedebilirdi.

Evan'ın "Acele edin!" dediğini duydular. Daniel sesin olduğu tarafa yönelmiş, "Çıkıyoruz Almas!" diye fısıldamıştı. Ağaçları arkasında bırakıp dışarı fırladı. Gördüğü manzara karşısında kalakalmıştı. Normalde yere çömelmesi gerekirken böyle yapması sonucu, plana göre onun sırtına basıp zıplayacak olan Almas duvara çarpar gibi olmuştu. İkisi beraber çukur gibi bir yere yuvarlandılar. Kafalarını kaldırdıklarında kendilerini ucu bucağı gözükmeyen bir kırmızılık içinde buldular, her yer gelincik çiçekleri ile doluydu. Daniel az önce düştükleri yerden gelen kahkahalarla başını çevirdi. Evan ve diğerlerinin katıla katıla gülüşlerini gören Civciv oyuna geldiklerini anlamıştı. Evan gözleri ile çiçeklere dalıp gitmiş Almas'ı gösterdi ve "Oldu o zaman biz gidiyoruz Daniel! Siz yetişirsiniz!" dedi. Yavaş yavaş yürümeye başlayan ekip hala gülüşüyordu. Eliyle alnını ovan Daniel, "Sana bunu ödeteceğim Evan." diye fısıldadı ve arkasını döndü. Yürüyerek Almas'a yaklaştı ve yanına çöktü. "Oyuna gelmişiz iyi mi?" Ejder Avcısı hiç oralı değildi. "Çok güzeller Daniel!" dedi. "Bu çiçeği ilk defa görüyorum!"

Demir Bağlar - KUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin