Bölüm 6; senin gibi yüz adet büyücü var ise

250 57 57
                                    


"Bizi bulacaklar mı?" diye sordu Almas. Büyünün Annesi başını salladı ve "Zannetmiyorum! Perde'nin içinde olduğumuz sürece güvende oluruz." dedi. Yume çocuksu heyecanıyla yanına zıpladı Anne'nin. "Bu büyüye Perde adını mı verdin Anne!?" Büyünün Annesi gülümsedi ve "İlgini çekeceğini biliyordum." dedi. "Siz insanların bir şeylere isim verme merakı bitmek bilmiyor, değil mi? Dağları, ovaları, bitkileri, hayvanları, yiyeceklerinizi, giyeceklerinizi, her şeyi isimlendiriyorsunuz. Her bir parmağınızın bile ayrı ayrı isimleri var."

"Aynen! İsim takmak eğlencelidir! Ama Perde çok ilgimi çekmedi aslında ben daha çok böyle çılgınca büyüleri seviyorum! Hele de ateşli şeylere hepten bayılıyorum Anne! Canım sürekli ateş büyüsü yapmak çekiyor! Bak hatta benim ürettiğim bir büyü var sana onu göstermemi ister misin? Ne olur göstereyim, ne olur?!"

Anne başını okşadı Yume'nin, hareketleri şefkat dolu bir kadındı. "Göster bakalım." dedi. Yume iki tane turuncu büyü taşı özümsedi, koca bir ateş topu oluşturup yumruğunu sıktı. Küçülüp cevherimsi bir şekle bürünen büyü, baş ve işaret parmağını uzatan Yume'nin eli üzerinde haleleniyordu. İlk zamanlar bir tanesini yapmak nefes nefese kalmasına sebep olurken şimdi çok kolay bir işti bu. Özellikle hayatında ilk kez fazla büyü yapmaktan bayıldığı ejderhalarla mücadelesinden sonra ateş büyüleri daha şiddetli hale gelmişti. "İşte!" dedi Yume. "Kılçık'ım!"

Büyünün Annesi memnun bakışlarla Kılçık'a yaklaştı. "Bu senin buluşun mu?" Yume sevinçle başını salladı ve "Aynen öyle!" dedi. Yarım günlük beraberliklerinden sonra dünyadaki en güçlü varlık olarak kabul ettiği kadın tarafından övülmek istiyordu. "O kadar güçlüdür ki görmen lazım Anne! Önüne gelen her şeyi deliyor ve sonra bir patlıyor ki ateş yoğunlaşıyor ve su gibi akıyor efsane bir şey!" dedi. O esnada lafa girmeye çalışan Almas'ın, "Aslında ejderhanın derisini aşamamıştı." deyişini yüksekçe öksürerek bastırmayı denedi. Ona doğru öfkeli bir bakış atıp başıyla bir işaret yaptı ve tekrar Büyünün Annesi'ne döndü. "Dur Anne şimdi bu büyüyü atmam gerek yoksa patlayacağız!" dedi. Anne başını sallayıp "Hayır, böyle bir şey gerekli değil." dedi ve elini uzattı. Yume'nin iki parmağı üzerinde parıldayan Kılçık'ı avucu ortasına aldı, bir saniye bekledi ve kendine çekti. Vücudundaki gerginlik bir anda yok olan, gözlerinin turuncu ışığı kaybolan Yume sendeledi. Büyüsü elinden alınmıştı, artık onun kontrolünde değildi. Parmağı ile karşısındaki kadını gösterip "Büyümü çaldın resmen! Manyak bir şey bu! Nasıl yaptın bunu?!" dedi. Arkasını dönüp "Jacky! Çukuru falan bırak çabuk buraya gel!!" diye bağırdı. Jakaranda oralı olmamıştı, darbe büyüleri ile toprağın sertliğini almakla meşguldü. Lakin Amasia, şaşkın şaşkın yaşanan şeyi izliyordu.

Büyünün Annesi yüzüne iyice yaklaştırdığı elmasvari ateş parçasını incelemekteydi. Gülümsedi ve bir kelebeği yakalar gibi avuçları içine aldı Kılçık'ı. Anne'nin gözlerindeki, büyüyü Yume'den aldığı andan beridir parıldayan turuncu ışık yitmiş, avuçları içinde bir patlama meydana gelmişti. Ellerini birleştirdiği o noktadan yayılan kırmızımsı, gözle görülen bir dalga sert bir rüzgar gibi etrafa yayılmıştı. Bu dalganın vurduğu herkes, bir ateşe elini çok yaklaştırdığında oluşan o uyuşmayı tüm bedenlerinde hissetmişti. Tenleri aniden bastıran bir yağmurun altında kalmış gibi kavrulmuştu nereden geldiğini anlamadıkları sıcaklık altında. Çukurla uğraşırken biraz olsun terleyen alınları da boğazları da kupkuru kesilmişti. Çimenler yeşilliğini kaybetmişti. Biraz evvel yemyeşil olan onlarca yaprak uçları kahverengileşmiş şekilde dallarından kopup gitti etraflarındaki ağaçlardan. Herkes yaşadıkları bu garip olayın şaşkınlığıyla hayret içindeydi ve nefes alma zorluğu çekiyordu.

Demir Bağlar - KUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin