Bölüm 3; bana anne diyebilirsiniz

308 59 155
                                    


Evan tepki vermiyordu. Aylardır yerde gezen karıncadan gökteki kuşa, insanların ciğerlerine çektiği nefesten midelerinde sindirdikleri yiyeceklere kadar hissettiği için, hissedebildiği için, hissetmeye alıştığı için; şimdi yanağında olan ama bu insanüstü görme kuvvetini bir şekilde aşabilen el onu korkutuyordu. Ama hissettiği bir şey vardı. Arkadaşlarının kalbindeki korku, bedenlerindeki acı ve içlerinde köpüren öfke. Bir şeyler yapmaz ise buradan çıkamayacaklardı. Kılıcını sıktı ve kaşlarını çattı Evan. "Hadi öldürelim şu cadıları!" dedi. Kadın başını salladı. Maskesinin ardından gülümsüyordu. Kalkanlar kalktı ve Evan'ın narası duyuldu; "Saldırın!"

İlk hamleyi Jakaranda yapmıştı. Yeşil büyü taşı özümseyip ileri atılarak kılıcını cadılardan birinin göğsüne soktu. Cadı kendisinden beklenenin aksine Jakaranda'yı dirseklerinden yakalayarak daha da kendisine çekti. Ne olduğunu anlayamayan Khorin prensi cadının açtığı ağzı içinde büyümeye başlayan turuncu ışıklarla ürperdi. Bir ejderha gibi alev üfleyecek, suratını yakacaktı düşman. Tam o esnada kopan kafa ile kurtuldu Jakaranda. Daniel'in saldırısı çok iyi ayarlanmıştı. Kılıç birkaç santim daha ileriden geçse Jakaranda'nın da gırtlağı kesilebilirdi. Jakaranda kılıcını cadının göğsünden çekti ve Civciv ile sırt sırta verdiler. Bu durum bir iki saniyeden uzun sürmedi tabii. Üzerlerine yağan birkaç patlama büyüsü ile ayrıldılar ve koşmaya başladılar. Jakaranda cadı üzerine koşuyor, mavi kristallerden ve patlamalardan korunmaya çalışıyordu. Zırhının göğüslüğünü çıkardığı için büyüsü sınırlıydı, sadece kollukları altındaki büyü taşları kalmıştı. Önüne düşen bir patlama büyüsünün kaldırdığı toprakla kendisini perdeleyip cadının arkasına, tepesine ışınlandı. Yavaşça düşerken kılıcını kafasına saplamak için kaldırdı ama cadı ona doğru dönmüştü. Bunu nasıl tahmin ettiğini anlayamamış ama panik olmuştu çünkü cadının gözleri mor parlıyordu, avucu önünde mor bir halka vardı ve ona doğrultmuştu. Sol ayağı ile cadının koluna tekme attı ama bu esnada patlayan büyü diz kapağından aşağısını kopartıp atmıştı. Kılıcını kadının göğsüne sapladı, yere düşmeden önce içine iki tane ateş büyüsü yerleştirdi. Acıyla geriye doğru sendeleyen cadı daha ne olduğunu anlayamadan içinde patlayan alev büyüsüyle tutuşmaya başladı. Elini kılıca atıyor ama bir yandan ağzından ve gözlerinden kan geldiği için bunu başaramıyordu. Bacağının birini kaybetmiş Jakaranda sürünerek bir ağaca yaslanmış oluşturduğu mavi kristali acıyla kıvranan cadının kafasını patlatmıştı. Önündeki devrilen düşmanı görüşünü açmıştı. Evan ve Amasia'nın iki tane cadı ile dövüştüklerini gördü. Hala beş altı tane büyü taşı vardı. Bacağından oluk oluk akan kanı umursamadı ve dişlerini sıkıp bir alev topu oluşturdu. Uzak mesafeden fırlattığı büyülerle cadıları vurmaya çalışıyordu. Bu durum iki cadıdan birisinin Jakaranda'nın yanına ışınlanmasıyla son buldu. "Can sıkma böcek!" dedi ve elinden ateş püskürmeye başladı cadı. Bir anda sırtına saplanan bir kılıçla arkasını döndü. O gidince Evan diğer cadıyı öldürmüş ve kılıcını ona fırlatmıştı. Cadının dikkati Evan'ın yanındaki gözleri gri parlayan Amasia'ya kaydı. Bir anda korkuyla önüne döndü ve suratında mavi bir kristal patladı. Yaktığını zannettiği Jakaranda tüm zaman boyunca bir kalkan büyüsüyle korunuyordu. Bunu fark etmemiş olması sonunu getirdi cadının.

Sırt sırta verdikleri ve Jakaranda'nın aksi yöne koşan Civciv'in önü de başka bir cadı tarafından kesilmişti. Daniel'in üzerine patlamak üzere olan bir darbe büyüsü tutuyordu. Öncesinde yediği darbe büyüleriyle yamuk yumuk olan zırhını çıkarmıştı, bu sebeple bedeni, büyünün mor rengine bir kez daha maruz kalmayı kaldıramazdı. Dizlerini anında kırıp belini büktü, zamanlamasını çok iyi ayarladığı bu kaçınmayla hayatı kurtulmuştu. Cadı elini onun kendini kaydırdığı yere getirene kadar aktif oldu büyü. Daniel sırtını yalayıp geçen hava akışını hissetmiş, tüyleri diken diken olmuştu. Eğildiği sırada içeri büktüğü kolunu savurarak kalktı. Cadıyı boydan boya kesmişti. Acıyla bağıran kadına son vuruşu yapmaya hazırlanıyordu ki Yume üzerine atladı cadının. Kopmuş kolundan kan fışkırıyordu. Giysileri yanmış, kafasında saça dair bir şey kalmamıştı. Yerde yuvarlandılar ve elinde hazır ettiği mavi küreyi dişlerini kırarak ağzına soktu cadının. "Geber!!" diye bağırdı ve oradan kalkıp bir başkasına doğru koştu. Hengamenin ortasında kalmış Daniel göğsüne yediği bir tekmeyle uçtu. Darbeyle kırılan kemikleri ciğerine batmış, uçarak çarptığı ağacın bir dalı sırtına girmişti. Cadı üzerine yürüyordu. Cadıların yaptığı işkencenin yaraları iyileşse de, psikolojik acıdan anca kurtulabilmiş Almas'ın attığı ok kafasına saplandı cadının. Yalpalayan cadı hızla elini attı ve oku çıkardı. Turkuaz parıltılar gözüne çarptığında geç kaldığını anlamıştı. Patlayan ok elini paramparça etti. Öfkeyle Almas'a kaldırdığı diğer kolu bir kılıç tarafından koparılınca ürperdi. Az önce ağaca mıhladığı Daniel'di bu. Ağzından kan gelerek kılıcını karnına sokmuştu cadının ama bedenini daha fazla kıpırdatamıyordu. Neyse ki Almas imdadına yetişti tekrardan. Bir savaş narası atan Ejder Avcısı zıplayarak içine büyünün mor rengini boca ettiği okunu gözüne soktu cadının. Daniel acıyla bağırdı ve son gücüyle tekme attı düşmanlarına ve kılıcını çekti onun bedeninden. İyileştirme büyüsü yaparak kendine oku kafasından çıkartacak bir el yapmaya çalıştı ama vakit yetmedi buna. Kafası içindeki şok dalgası ile kulakları ve gözlerinden geldi beyni. Daniel'in gözleri kararmaya başlamıştı. Eli hissizleşir, kılıcı düşer gibi oldu ama belinde bir kol, omzunda bir baş hissetti o an. Almas'ın sesiydi kulağındaki. Bir şeyler söylüyordu ama duyamadı. Tam önlerinde kahkaha atan bir cadı vardı. Almas, koruma hissiyle Daniel'in önüne geçti, elinde mor bir büyü taşı vardı ama okları cadılar tarafından etrafa saçıldığından silahsız gibiydi. İkinci kere düşünmeden özümsedi büyü taşını ve kolunu cadıya kaldırdı. Gözleri mor ışıklar yaysa da halkayı oluşturamadı ve bir anda üç yerinden kırıldı kolu. İlk büyü yapma denemesi başarısızlıkla sonuçlanmıştı böylece. Acıyla dizleri üzerine yıkıldı. O düşünce Daniel de devrilmişti. Kahkahalarla gülen cadı onlara doğru bir adım atmıştı ki maskeli kadının saldırısına uğradı. Bacak kuvvetlendirme büyüsüyle cadının karnına bir tekme atmıştı. Maskesi gibi mavi, sarı ve kırmızıya boyanmış tahtadan ayakkabısı delip geçmişti cadının vücudunu. Daha önce böyle kuvvetli bir bacak kuvvetlendirmesini ne görmüş ne de duymuşlardı. Maskeli kadın cadıyı eliyle ittirip bacağını onun içinden çıkardı ve "Kana bulaşmayı sevmiyorum." dedi. Bu öldürdükleri son cadıydı.

Demir Bağlar - KUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin