Apaçiler

127 32 3
                                    

    Genç adam evi olduğunu düşündüğüm, ama bağlasan it durmaz bodrum katına indiriyor beni. Artık polisi arayabilirim diye düşünüp çantamdaki telefonu aramaya başlayınca, elimden çekiyor çantamı. Elimden tutup beni çekiştirerek penceresiz, karanlık bir odaya götürüyor;

"Sen burada bekle beni, sana yardım edeceğim."

   Kapıyı üzerime kilitleyip çıkan adamın arkasından bağırıyorum;

"Aç şu kapıyı! Ben başımın çaresine bakarım!!!"

   Üzerime kilitlenip duran kapılara dayanamıyorum artık. Sürekli kilitli kapılar arkasında, korkarak beklemekten çok sıkıldım. Dili olmamasına rağmen yumruklayarak soruyorum kapılara, "Benimle derdiniz ne lannn, bi kere de kilitlenmeyin." Sanki kendi kendine kilitlenmiş gibi, kapıyı suçluyorum.

***

   Öfkeyle beklerken açılıyor kapı, aradan geçen birkaç saat bana bir ömür gibi geliyor.
   Kapıyı açan genç adamın üzerine hücum edip, odadan hatta evden çıkmayı planlıyorum.
   Beni eve kapatan genç adamın arkasından gelen adam, beni tutup geri itiyor,

"Ali tut şu kızı."

   Ali dediği adam, beni eve kapatan adammış. Bileğimden tutup odaya çekiştiriyor beni.
  Zavallı bileklerim, Mehdi'nin sıkması sonucu moraran bileklerimden çekiştirilip duruyorum sürekli..

      Ve yine tanımadığım adamlarla aynı odadayım.
     Titrek yüreğimi zapdedemiyorum, farkedilecek boyutta yaşadığım korku, sanki deliriyormuşum hissini veriyor bana. Bu gidişle korkudan delireceğim zaten.
   Ali isimli meymenetsiz apaçi kapıyı kapatıyor. Yanındaki sandalyeyi kapının önüne çekip, oturuyor.

"İşte size bahsettiğim kız... ne düşünüyorsunuz?"

   Ha s*****! Yine mi fuhuş yoksa. Bu sefer Orhan Bey gibi biri de çıkmaz karşıma.
   Gözlerini dikmiş yüzüme bakan adamlarda şerefsiz tipi göremiyorum. Ama gözlerime de pek güvenmiyorum. Sonuçta kalleşi dost sanan gözlerim, şerefsizi de ayırt edemeyebilir.
   Sarışın ve oturaklı adam, dudaklarını büzüştürerek konuşmaya başlıyor;

"Bence değildir yaa."

  Ali onu aşağılar tavırda bir bakış atıp;

"Nereden anladın? Ben üzerinde marka göremedim de."

"Hah çok mu komiksin sen?"

    Omuzlarına kadar uzun saçlarını parmağında kıvırarak, piç gibi bakan, düşük belli, soytarı görünümlü kısaca mağara adamı tarzında olan adamla göz göze geliyoruz. Gülümsüyor, ama şerefsiz gibi, ben kafamı eğince o da tartışmaya katılıyor;

"Neden ona sormuyoruz ki?"

"Saçmalama istersen, doğruyu söyleyeceğini mi zannediyorsun? "

  Ali'nin bu sözünü umursamadan ayağa kalkıp sigara yakıyor. Yüzüme bakıp soruyor;

"Sahibin kim?"

"Anlamadım?"

   Yanıma doğru adım atan adımın kolunu tutuyor Ali,

"Cemil saçmalama, doğruyu söylemez. Vedat abiye sormak lazım."

"Aynen Cemil, Ali haklı Vedat abiye sorarız. Saat geç oldu, yarın haber veririz rahatsız etmeyelim şimdi."

   Benim hakkımda dönen, ama ne olduğunu anlamadığım bu saçma muhabbet sinirlerimi bozuyor.
   Korkuyu bir yana bırakmam ve bu üç apaçinin ağızlarına s**arak kaçmam gerektiğini biliyorum. Ben bu kadar korkak biri değildim.
   Karşımda duran Cemil isimli mağara adamına doğru bir adım atıyorum. Yerimden kıpırdamama şaşırmış gibi bakıyorlar.
  Cemil yüzüme gülümseyerek;

"Hadi söyle güzelim. Sahibin kim?"

"Söyleyeyim mi?"

   Gülümsüyorum yüzüne, ona daha fazla yaklaşıp ellerimi omuzlarına koydum.

"Hı hımm... söyle..."

   O***** çocuğu, lan sadece omuzlarına dokundum hemen karşımda mum gibi eridi.
   Neyseki erkekleri nasıl etkisiz hâle getireceğimi, yani en hassas bölgelerini iyi bildiğim için şanslı hissediyorum kendimi.
   Ellerini belime doğru yaklaştırmaya başlayınca, omuzlarına yüklenip, sertçe geçiriyorum diz kapağımı bacak arasına.
   Acıyla çığlık atıp, küfürler savuruyor;

"Aaaa s****! O*****!"

   Yanında dikilen Ali'yi ittirip, kapıya yöneliyorum. Sarışın ve oturaklı olduğunu düşündüğüm adam saçlarımdan tutup geriye çekiyor beni. Acıyla çığlık atan ben oluyorum bu sefer. Ali sıkıca tutuyor beni.Avaz avaz çığlık atmaya başlıyorum;

"İmdatt! Yardım edinn! Kimse yok muu?"

  Elini ağzıma bastırıp, dişlerini kıstırarak enseme konuşuyor Ali;

"Susss!"

   Bileğimi avucundan, kurtarıp elini tutuyorum. Ağzımı hareket ettirebilecek kadar çekiyorum elini, baş parmağını dişlerimin arasına alıp, tüm gücümle ısırıyorum. Ne kadar canı yandıysa, bağırıp çekiyor elini.
  Ağzımdaki iğrenç kan tadını kaçış heyecanından yutuyorum.
  Kapıya doğru hamle yaptığım sırada, acısı hafiflemiş cemil yan tarafımdan kocaman bir tokat atıyor yanağıma. Sol yanağıma yediğim tokatın etkisiyle duvara sarılıyorum.

   Beynimdeki zonklama, kulaklarımdaki çınlama, dizlerimin bağı çözülüyor olduğum yere çöküyorum. Göz kapaklarım bana ohanet ediyor, ne kadar zorlasam da açık tutamıyorum...

GECE...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin