Bölüm 4| Labirent.

131 20 4
                                    

İyi okumalar. 🌼


"Labirent"

Sağına soluna bakınarak hiçbir şey olmamış gibi elini kapının kulpuna uzattı. Sessiz oda da yankılanan kapı gıcırtısı içine işliyor, kalbinin daha hızlı atmasına sebep oluyordu.

İçeri girdiği zaman ona dönen gözlere baktı hızlıca. İşaret parmağını dudaklarına götürerek onlara sessiz olmalarını söyledi.

"Bakın."dedi içlerinden en yaşlısı. "Kızım geldi. Söylemiştim size, inanmıyordunuz bana." Elindeki oyuncak bebekle ona doğru gelen yaşlı kadına titreyen elleri ile gelmemesini işaret etti. Fakat kadın ayakta zor duran hali ile ona doğru yürüyordu. Ne yapacağını bilemeyen Saye elleri ile yüzünü kapattı, arkasındaki duvara iyice yaslanırken. "O senin kızın değil. Yatağına geç."

Ahsen'in sesi odada yankılarken gözlerini usulca açtı Saye de. Önünde, arkası dönük duran Ahsen ve onun önünde yaşlı gözler ile geri geri adımlayan o yaşlı kadın vardı. "Kı-kızım." Sorarcasına söylediği kelime Ahsen'in sesini yükseltmesine sebep olmuştu. "Değil!"

Odaya göz gezdiren Saye ortamın kasvetli havasını iliklerine kadar hissetmişti. Sertçe yutkunarak gözlerini ona dönen Ahsen'e çevirdi. "Çocuğunu yıllar öncesinde kazada kaybetmiş ardından da aklını yitirmiş. Gelen her kişiyi kendi çocuğu zannediyor. Elindeki oyuncak da kaza anında orada bulunmuş. Kızının oyuncağıymış. "

"Üzüldüm." dedi kısık sesi ile Saye. Boğazını temizleme ihtiyacı hissetmişti kadına yandan yandan bakarken. Yatağın üzerine oturmuş oyuncak ile sanki gerçek bir bebek gibi ilgileniyor ama arada da Saye'ye kaçamak bakışlar atıyordu.

Onu baştan aşağıya süzen Ahsen: "Neden buradasın?" dedi sitem dolu sesi ile. Saye'nin burada olmasından memnun değildi. Huzursuzca yerinde kıpırdanan Saye: "Beni sen davet etmiştin, unuttun mu Ahsen?" dedi.

Bunları söylerken onu daha dikkatli inceleme fırsatı bulmuştu Saye. Yeşil gözlerinin içi kızarmış ve ağlamaktan olsa gerek gözleri şişmişti. Uykusuzluk belirtileri yüzüne ev sahipliği yaparken Ahsen bir harabeden farksızdı.

"Seni buraya davet etmemiştim, seni evime davet etmiştim."

Duydukları ile ne yapacağına karar veremeyen Saye kollarını bir anda Ahsen'in beline doladı."Özür dilerim." dedi üzgün sesi ile. "Geldim, yemin ederim geldim ama yetişemedim, özür dilerim."

Bir süre öylece sarıldı Ahsen'e. Fakat onun kolları hala Saye'ye dolanmamıştı. "Gerçekten geldin mi?"

Geri çekilerek gözlerinin içine baktı uzunca. "Geldim, geldim tabii." dedi. Gözlerinin içi parlıyordu. "Bak Ahsen, ziyaretçi saatleri dışındayım. Buraya gizlice girdim ve her an yakalanabilirim."

Onu onaylarcasına kafasını salladı Ahsen. "Kulaklarını aç ve beni iyi dinle. Bu anlattıkların hiç mi hiç normal şeyler değil. Zaten insanlara akla sığmayacak bir şeyi anlatmaya çalıştığın için bu durumdasın. Bu sırrı saklayacağız bir süre olur mu? Ben bir yolunu bulmaya çalışacağım ve seni buradan kurtaracağım."

Gözleri dolu dolu bakıyordu Ahsen. "Hayır." dedi. "Hayır, Saye. Beni burada bırakma yoksa gerçekten deliririm. İki gündür kafayı sıyıracak gibi oldum. Lütfen doktorlara, annemlere söyleyelim her şeyi. Anlatalım, inanacaklardır."

Ellerini Ahsen'in ağzına kapatan Saye onun sessiz olması için uyardı. "Sonra beni de mi bu deliğe kapatsınlar Ahsen? Bunu mu istiyorsun? Ben bile söylediklerine hala şaşırıyorken bu ize sahip olmayan insanlar bizi nasıl anlasınlar?"

Kafasını iki yana sallayarak ona gözleri ile yalvarıyordu Ahsen. Fakat Saye en doğru olan şeyin bu olduğunu düşünüyordu. "Şimdi gidiyorum Ahsen ama söz veriyorum tekrar döneceğim. Sırrımıza sahip çıkalım ikimizde lütfen."

KIZIL TAŞ: MÜHÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin