Bu bölümü, benim için çok değerli iki kişiye ithaf ediyorum. Bu kurgumda bana destek çıkan ve her zaman yanımda olan iki kişiye...
B.A & Y.EKeyifli okumalar.🌼
•
"Küçük kız"
•Şiddetli bir gök gürültüsü ev sahipliği yapıyordu Troes'in olduğu yere. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur sanki yeryüzünü delmek için yağıyordu. Kendiliğinden açılan gözlerine kaçan damlalar yüzünden tekrar kapattı gözlerini Troes. Yağmur damlaları yüzünde iyice yer edinmişlerdi. Nefes almasını da engelliyorlardı.
Aklına üşüşen şeyler ile tekrar gözlerini açtı. Etrafa uzun süre göz gezdirirken buraya nasıl girdiğini de hatırlamaya çalışıyordu.
"O kız her uyandığında ben uyumak zorunda mı kalacağım?"
Cevabını bile bile sorduğu sorunun gerçekliği altında ezildi Troes. Ne zamandan beri uyuyordu hiçbir fikri yoktu. Kendi evreni ile Dünya'nın zaman kavramı nasıldı bilmiyordu.
Düşünceler zihnini ele geçirirken o vücuduna bir şey olup olmadığını kontrol etti. Bu zindanda her an saldırıya uğraması ihtimalken Saye yüzünden bilmediği bir yerde bir anda uykuya mahkûm kalmak zoruna gidiyordu. "Lanet olsun senin mührüne." diyerek sol göğsüne vurdu sertçe.Yağmur, sanki mümkünmüş gibi şiddetini daha da arttırırken Troes, koca labirentin içinde yürümeye başlamıştı. O kadar çok koridor ve giriş vardı ki nereden gitmesi gerektiğini bilmiyordu. Önüne çıkan koridorlara bakarken aklına gelen fikirle aniden duraksadı.
Cebinden hızlıca çıkardığı bıçağı açarak seçtiği koridorun başına gitti. Her geçtiği koridora bir iz bırakacak ve bu sayede çıkışı bulması kolaylaşacaktı. Sevinç dolu bakışlarla duvara orta boyutta bir sembol çizdi. Buradan kurtulmak için içine ekilen umut tohumları yavaş yavaş yeşeriyordu. Troes, geçtiği her koridorun başına ve sonuna aynı sembolü bırakıyordu."Buradan çıkacağım. Ben bu labirentten çıkacağım!" Gökyüzüne bakarak haykırdığı kelimeler; isyanının, umudunun ve direnişinin sesiydi.
Havaya ne zaman kaldırdığını bilmediği bıçak, elinden kayarak bir anda yeri boylamıştı. Son kez gökyüzüne 'ben kazandım' bakışı atarak yere eğildi. Gümüş saplı bıçağı eline alarak tekrar ayağa kalktı. Çizdiği şekle bakıp yoluna devam etmek için kafasını labirentin duvarına döndürdüğünde karşısındaki manzara ile donup kalmıştı.
"Neredesin?" diye bağırdı bir anda. "Biraz önce seni buraya çizmiştim, neredesin?!"
Görmek istediği deseni yerinde göremeyince koridorun başlangıcına doğru koşturdu. Duvarların hiçbirinde çiziği sembol yoktu. Geçtiği duvarlara baktı. Geçmişte de bıraktığı hiçbir iz yerinde durmuyordu. O yeşeren tohumlar bir bir yok olurken bıçağın sivri ucunu duvara yönlendirdi. Sinirle attığı çizikler bir süre orada öylece kalıyor fakat sonra siliniyordu."Lanet olsun!" diye bağırdı elini sertçe duvara geçirirken. "Lanet olsun, neden siliniyorsun neden?"
Kaç zamandır bununla uğraşıyordu bilmiyordu. Tek bildiği şey onca vaktini boş harcadığıydı."Hey!"
Sesin nereden geldiğine bakmak için kafasını kaldırdığında etrafında hiçbir şey görmedi. Aynı ses daha gür şekilde tekrar gelmişti.
"Kimsin? Ne istiyorsun benden?"
Etrafında dönerken burada yalnız olmaması onu arafta bırakmıştı. İyi mi hissetmeliydi yoksa kötü mü hissetmeliydi, bilmiyordu.
"Buradayım."
Karşısında gördüğü küçük kız ile ne yapacağını bilemedi. Bunu beklemediği aşikârdı. Ona çok yakın sayılmazdı. Onun aksine koridorun sonunda duruyordu Troes.
![](https://img.wattpad.com/cover/218673026-288-k820610.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL TAŞ: MÜHÜR
FantasiSuç ve ceza. Kızıl bir taş. Farklı evrenlerden birbirine mühürlenen iki kişi. Birinin gecesi, diğerinin gündüzü. & "Bu mühürden kurtulmak için tek yol var. Ama unutma Saye, rüyalar alemine hapsolabilirsin." & Kapak tasarım: @leticiamodi